Kütahya’nın Milli Mücadele (1919-1922) tarihimizde önemli bir yeri olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Cumhuriyetin temellerinin atıldığı bu toprakların korunması ve kollanmasında verilen bağımsızlık mücadelesinin en önemli safhası bu topraklarda yaşanmıştır.
- Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Anlaşması hükümlerine dayanarak Anadolu’yu işgale başladılar. Bu dönemde Ordunun elinden cephanesi alınmış, İtilaf Devletleri türlü vesilelerle yurdun çeşitli bölgelerini işgale başlamışlardı. İtilaf donanması İstanbul’da; Fransızlar, Adana’da; İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon’da; İtalyanlar, Antalya ve Güneybatı Anadolu’da bulunuyorlardı. 15 Mayıs’ta İtilaf Devletlerinin de izni ile Yunan Ordusu İzmir’e çıkmıştır. Bu durum karşısında Türk milleti tarih boyunca gösterdiği “Millet Olma Bilinci” içerisinde işgallere karşı Kuva-yı Milliye hareketini başlatmıştır.
20 Eylül 1919 da başlayan Milli Mücadele üzerine, Binbaşı İsmail Hakkı, Yüzbaşı İsmet, Yüzbaşı Süleyman ve Mülazım Tahsin Beyler, Kütahya’da Kuva-yi Milliye Teşkilatını kurdular. Teşkilatın başına Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı Nüzhet Bey’i seçtiler. İsmail Hakkı Bey komutasında oluşturulan 350 kişilik bir müfrezenin İngilizleri Kütahya’dan çekilmek zorunda bırakması Kütahya’da Milli Mücadelenin ilk başarısı olmuştur.
Kütahya’da, Milli Alayı kurmayı başaran (Priştineli) İsmail Hakkı Bey, Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa tarafından Kütahya Milli Alayı Kumandanlığına atanmıştır. İsmail Hakkı Bey Pozantı Kongresi’nden dönmekte olan Mustafa Kemal Paşa’ya Afyon’da bulunduğu sırada telgraf çekerek, “Milli Alayı” denetlemesi için Kütahya’ya davet etmiştir. 6 Ağustos 1920 tarihinde Kütahya’ya gelen Mustafa Kemal Atatürk, Milli Alayı denetlemiş, ayrılırken Kütahya Mutasarrıfı Sait Bey’e kendi el yazısıyla takdirname vermiştir.
Kütahya Milli Alayı, Milli Mücadele yıllarında önemli görevler üstlenmiş, işgal yıllarında büyük yararlılıklar göstermiştir. 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin antlaşmayı tanımadığını ilan etmesi üzerine işgal hızlanmış, Yunan kuvvetleri 13 Temmuz’da Altıntaş’a, 14 Temmuz’da Tavşanlı’ya, 17 Temmuz’da Emet, Simav Gediz ve Kütahya’yı işgal etmişlerdir. 28 Temmuz 1921’de Kütahya’ya gelen Yunan Kralı Konstantin savaş konseyini burada toplayıp Ankara üzerine yürüme kararı almıştır.
Yunan Ordusunun bu ilerleyişi karşısında Türk Ordusu, Sakarya’da Başkumandan Mustafa Kemal komutasında dünya savaş tarihinde örneği görülmeyen bir taktikle büyük bir zafer kazanmıştır. Sakarya’da durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922 tarihinde yani bundan bir asır önce Başkomutan Mustafa Kemal Büyük Taarruzu başlatmıştır. Bu çarpışmalar sırasında Türk askeri, tarihimizin her döneminde görülen kahramanlık ve fedakârlıklarına yenilerini eklemiştir. 57. Tümen Komutanı Albay Reşat (Çiğiltepe) Bey’in, Çiğiltepe’nin alınmasının yarım saat gecikmesi üzerine görevini yerine getirememenin üzüntüsü ile kendisini vurması, bu anlayışa örnek teşkil eder. Zaferden sonra buraya Albay Reşat Çiğiltepe Anıtı yapılarak anısı ölümsüzleştirilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu bizzat cephede idare ederek üstün askerlik vasıflarını göstermiş ve her zaman askerinin yanında Türk ordusuna büyük moral ve destek olmuştur.
30 Ağustos günü Başkumandan Mustafa Kemal’in Zafertepe’den bizzat yönettiği meydan muharebesinde Allıören, Keçiler, Kızıltaş Deresi yolunun iki yanında Yunan birlikleri tamamen sarılmış ve imha edilmişlerdir. Kızıltaş Deresi bölgesinde açık kalan alandan bazı Yunan birlikleri ve General Trikopis, General Diyenis ve birçok Yunan komutanı kaçmışlardır.
Başkumandan Mustafa Kemal, İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabasının üzerinde durum değerlendirmesi yaparak Yunanlıların yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve Yunanlıları mağlup etmek için İzmir’e girmek görüşüne varmışlardır. Mustafa Kemal burada Batı Cephesindeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri yayınlamıştır.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesinde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk Ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır. Savaş alanlarındaki başarı ve fedakârlıklarınızı yakından görüp izliyorum. Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için Başkumandanlığa öneride bulunulmasını, Cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim. Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!”
Böylece Kütahya 30 Ağustos’ta kazanılan Zafer ile işgalden kurtarılmış, bunu 1 Eylül’de Gediz, 3 Eylül’de Emet ve Tavşanlı, 4 Eylül’de Simav’ın kurtuluşu izlemiştir. 9 Eylül’de İzmir’de Yunan ordusunu denize döken Türk Ordusu, Mustafa Kemal’in emrini başarı ile yerine getirmiştir.
Bu toprakları işgal için uzaklardan gelen sömürgeci devletlerin tutumunu, onlara karşı verilen yürekli, onurlu mücadele sonucu kazanılan zaferin 100.yılını kutlamanın haklı gururunu yaşıyoruz. Aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
METİN TÜRKTÜZÜN/ ARKEOLOG- MÜZE MÜDÜRÜ