İnsanoğlu, yaşamını idame ettirebilmek için iletişim kurmak zorundadır. Ancak kurduğu iletişim doğrultusunda ihtiyaçlarını, isteklerini ve durumunu dile getirebilir. Bu durum en basit hâliyle bebek örneğiyle açıklanabilir: Bir bebeğin ağlaması onun acıktığı, susadığı, uykusunun geldiği, altına yaptığı ya da bir rahatsızlığının olduğu anlamlarına gelebilir. Anne ise bunları kontrol ederek bebeğinin ihtiyacını / ihtiyaçlarını karşılar. İşte bu dönemde dahi iletişimin ne kadar hayati bir boyutunun olduğu tartışılmazdır. İletişim kelimesi TDK sözlükte “Duygu ve düşüncelerin akla uygun şekilde başkalarına aktarılması, bildirim ve haberleşme.” Olarak tanımlanmaktadır. Ya da daha net ve anlaşılır biçimde “Kişilerin birbirlerini anlaması.” Olarak tanımlanabilir. Ancak bu tanımda “anlamak” kelimesi son derece önem arz ediyor. Çünkü anlamanın olmadığı bir ortamda iletişimin gerçekleştiğinden söz edilemez. En fazla karşınızdakini anladığınızı sanırsınız halbuki yanlış anlamışsınızdır ya da hiç anlayamamışsınızdır. Zaten günümüzde hastanede, yolda, trafikte, çarşıda, okulda vb. yerlerde çıkan kavgalar da insanların birbirini dinlememesi ve dolayısıyla anlaşamaması sebebiyle meydana gelmiyor mu?
İletişim çağında olmamıza rağmen günümüz insanının en büyük eksikliklerinden biri kendini ifadedeki yetersizliği ve “dinleme” etkinliğini hakkıyla yerine getirememesidir. İnsanlar birbirleriyle konuşurken “dinlemek” için değil; cevap sırasının kendilerine gelmesi için susuyorlar. Neticesinde verilen cevaplar ise anlamadan, dinlemeden verilen cevaplar oluyor. Ve kaçınılmaz olarak “sen beni anlamıyorsun, dinlemiyorsun” şeklinde yakınmalar, tartışmalar meydana geliyor; birey yalnızlaşıyor. Eğitimin ailede başladığı su götürmez bir gerçektir. Ailesi tarafından dinlenilmiş, sorduğu sorular özenle cevaplanmış, konuşturulmuş bireyler iyi bir dinleyici olmanın getirilerinin ne denli mühim olduğunun farkındadırlar. Zaten dinlemenin ama gerçekten kulak vererek dinlemenin olduğu yerde uzlaşmadan bahsedilebilir.
Yüzyıllar önce Yunus Emre kendine has üslubuyla bu konuyu anlatmış:
Dilsizler haberini, kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız sözün, can gerek anlayası
Dinlemeden anladık, anlamadın eyledik
Gerçek erin bu yolda, yokluktur sermayesi…
Yorum yazarak Dumlupınar Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Dumlupınar Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Dumlupınar Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Dumlupınar Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Dumlupınar Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Dumlupınar Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Dumlupınar Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Dumlupınar Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.