Uzun bir yolculuk sırasında bir pencereden dışarı bakabilmek kadar kalıcı, insan hikâyelerini anlatmak istiyorum. Bu sefer yolumu Hatay ‘a çevirdim. Belki de ilk kez bu kadar soğukkanlı olabildim. İnsanların yarasını sarmak için gitmiştik. Arama kurtarma ekibinde görevliydim. Her zamankinden çok farklı bir güne uyandık 10 şehirde yıkım vardı. Toprak kokusu ile başlayan bir gün, burnumda kalan kundak kokusu içinde bir acı ile devam etti.
İlk kez yaşarken anlamadım, sonrasında cümleleri toplamam zaman aldı. Ailelerin sesi kulağımda, aslında hayat kaç dakika nefes aldığımız değildir, aslında hayat nefesimizi kesen kaç dakika yaşadığımızdır.
İlk kez yollar uzamadı; belki hiçbir mesafe bu kadar yakın olmadı. Bu sefer beni tanımadığım insanlar bekliyordu. Geldiğim günden itibaren bir şeyler yazmak istemedim. Bu sefer cümleler eksik kaldı, hangi acıyı anlatabilirim ki. Cansız çocuklar neden benim aklımda kaldı. Çünkü yaşamalarını çok isterdim. Ailelerin hikâyeleri yarım kaldı. Dilberim bin bir emek ile döşediği ev… Geriye sadece eşyalar kaldı. Özel günler için ayrılan eşyalar, ambajı açılmamış ürünler. Yıllar sonra bir annenin çocukluk fotoğrafı ve çocuğunun oyuncakları aynı sepette… İki çocuk yıllar sonra buluştu. Yeni doğmuş bir bebeğin dayısı, hiç görmediği yeğeni için döktüğü yaşlar… Kardeşine değil de bebeğe bakarak ağlaması. Diyoruz ki insanlar unutkan, her acı, her sevgi unutulur zamanla. Sesini unutabilirsiniz, sözleri unutabilirsiniz ve belki de gözleri unutursunuz. Ya hisler!
İnsanların birbirine bıraktığı ya da hissettikleri unutur mu zamanla?
Biz orada o gün umut olabildik ama sonrasında ateş belki her eve düştü. Tolstoy’un dediği gibi; “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkasının acısı duyabiliyorsan insansın.” Cümlesi aklıma geldi. Elimizden geleni yaptık. Ama acı paylaşılır mı? Yaşayan insanlar için umudunu kesen kişiler, cenaze için bekledi. Hayatımızda ilk kez çevremi film karesi gibi izledim. Piyanist filminin her sahnesi gözlerimin önünde şekil aldı. Herkes zorluk içinde bir mucize için çırpınıyordu. Enkazdan sağ çıkan kişiler umut oldu, hayatını kaybeden kişilere bakakaldım. İlk kez ay kızıl rengine bulandı, sanki yüzümüzdeki üzüntü gökyüzünde şekil aldı. Gidene değil, kalana acı ağır geldi. Bu sefer ağıtlar dile dolandı. Çocuk isimleri şehri sardı; bu sefer çığlıklar çocuk sesinde yankılanmadı. Şehirden bize kalan tek umut yaşayan insanlardı.
Emeğine sağlık Rabbim deprem bölgesindeki emeğini kabul etsin gülizar hanım