AhmedAbad -4

Bugün Ahmedabad’da son günümüz ve planımıza göre şehir dışına gidip gelmemiz gerekiyor. Görünen gidiş-geliş epey bir yol kat edeceğiz ve akşam üzeri otobüs ile AhmedAbad’dan ayrılacağız. Normal de tercihim yerel ulaşım araçları olur ancak zamanım dar bu nedenle bir taksi ile anlaşıp hemen yola koyuluyoruz.

İlk hedef noktamız Hindistan’da Unesco Dünya Kültür Mirası listesindeki tek basamaklı su kuyusu olan Rani-ki-Vav olacak.Yol zaman zaman epey kötüleşiyor, trafik berbat durumda, su kuyusu Patan denilen bir Kasaba’nın içinde ,aşağı yukarı 140 km kadar zorlu bir yolculuktan sonra Saraswati nehri kıyısında yer alan Patan’daki Rani-ki-Vav su kuyusuna ulaşıyoruz.

Patan, M.S 1024'te Gazneli Mahmut tarafından ele geçirilmeden önce eski bir Hindu başkentiymiş. Rani-ki-Vav Gujarat'’daki en güzel su kuyusu olarak bilinmekte ve 1980'lerde çok yapısal bir restorasyon geçirmiş ve Ekim 2016'da Hindistan Sanitasyon Konferansı'nda ülkenin "En Temiz Simgesel Yeri" unvanını almış.

Bir önceki makalemde Adalaj su kuyusunu anlatır iken izah ettiğim gibi , çoğunlukla Batı ve Kuzey Hindistan'da bulunan, yerin derinliklerine ters kaleler gibi inşa edilmiş bu devasa mimari yapılar, kurak bölgelerdeki su kıtlığına çözüm olmaya çalışmış.

Baoli, baori veya vav olarak da bilinen bu yapılar veya basamaklı kuyular, Gujarat, Rajasthan, Kuzey Hindistan ve iklim ve coğrafi koşullar nedeniyle su kıtlığı yaşayan birçok yerde görülebiliyor. Bu basamaklı kuyuların bazılarının kökeni İndus Vadisi Uygarlığına kadar gitmekte.

Kısacası, bu basamaklı kuyular yıl boyunca sürekli su temini sağlamak için toprağın derinliklerine kazılmış , basamaklar, suyun kolayca toplanmasını sağlamak için yapılmış. İlk basamaklı kuyular, basit bir yapı ve tasarıma sahipmiş.

Zamanla, bu basamaklı kuyuların mimarisi ve inşası daha karmaşık ve detaylı hale gelmiş. Hindistan’da yaklaşık 2000 civarında basamaklı su kuyusu bulunmakta ve Gujarat'taki Rani ki Vav mimari olarak en güzel örneklerinden birisi. Bu basamaklı kuyu, Solanki (Chalukya) Hanedanlığı döneminde Kral I Bhima (MS 1022-1064) anısına, dul kraliçesi Udayamati tarafından yaptırılmış.

Zaman içinde Rani-ki-Vav yakındaki Saraswati Nehri’nin taşması nedeni ile sular altında kalmış ve 1980'lerin sonlarına kadar kum ve alüvyonla dolmuş ve ciddi hasar almış.Rani-ki Vav, ilk inşa edildiğinde yedi katlı veya teraslıymış günümüzde ise ASI (Archaeological Survey of India) 'nın titiz restorasyon çalışmaları sayesinde sadece beş katı günümüze taşınabilmiş.

Rani-ki-Vav, Maru-Gurjara mimari tarzında inşa edilmiş ve boyutları yaklaşık 65 metre uzunluğunda, 20 metre genişliğinde ve 27 metre derinliğindedir. Yedi adet galeri ve toplamda 226 adet sütunlardan oluşmakta.

Kuyunun duvarları dini, mitolojik birçok zarif oymalarla süslenmiş ve 1500 adet irili ufaklı heykellere sahip. Heykellerin çoğunda, büyük Hindu Tanrısı Vishnu’nun 10 avatarı farklı formlar ’da tasvir edilmiş ,ayrıca yogini ve apsara'ları da tasvir eden heykeller de vardı.

11. yüzyıldan kalma kumtaşından yapılan yüksek kabartma heykellerin içinde en zarif ve başarılı olanı Hindu mitolojisinde 10 tane eli olan Tanrıça Durga iblis Mahisasura'yı öldürdüğü an tasvir edilmiş. Tanrıça, üç dişli mızrağını ( vajra ) kullanarak saldırgan bir pozda durmakta ve Mahisasura, dili dışarıda sırtüstü yatan bir bufalo formunda ayaklarının dibinde yatmakta.

Rani ki Vav'ın en önemli özelliği, basamaklı kuyunun ters çevrilmiş bir tapınak tasarımında inşa edilmiş olması. Su, kurak bölgelerde kutsiyeti var ve bu nedenle bu ters çevrilmiş tapınağın baş tanrısı gibi görülmekte o kadar önemli yani.

Dikkatimi çeken diğer bir husus ’da Rani ki Vav’ın çevresi yemyeşil bir bahçe ile çeviriliydi, bu yapı oldukça iyi bir şekilde restore edilip günümüzü geçmişe bağlayan çok önemli bir tarihi eser konumunda ,giriş ücreti 600 Rupi gibi yüksek bir rakam olsa ’da görülmeye değer bir eser.

Su kuyusu gezisini tamamlıyoruz, Patan'da görülecek başka noktalarda var örneğin Jain tapınakları, Sahasralinga Talav gibi ancak ben Patola Dokuma Merkezine gitmeye karar veriyorum, Rani Ki Vav'a sadece beş dakikalık yürüme mesafesinde.

Bu merkezde el dokuma tezgahlarının nasıl yapıldığını, tezgâhların başındaki zanaatkarları ve imal edilen ürünleri görebiliyorsunuz. Ürünlerde çok farklı formlar var,ilk bakışta bizim Anadolu’daki kilimleri bana hatırlattı.

Patan’dan ayrılma zamanı , aracımıza atlayıp bir sonraki hedefimiz olan Modhera Sun Temple’a doğru tekrar yola koyuluyoruz.

Ortalama 40 km sonra Mehsana bölgesindeki Modhera kasabasına ulaşıyoruz. Daha önce Odisha eyaletinde ziyaret ettiğim Konark Güneş Tapınağının bir benzeri burada bulunmakta. Güneş, antik Dünya’nın insanlarının zihninde her zaman özel bir yere sahip olmuş, yüceltilmiş, tanrılaştırılmış, gezegendeki en büyük enerji kaynağı olarak kabul edilmiş ve tüm yıldızlar arasında en yücesi olarak kabul edilmiş.

Güneş yüzyıllarca, farklı coğrafyalarda bir Tanrı olarak algılanmış ve buna göre onurlandırılırmış. Antik Mısır’da Ra olmuş, Aztekler’de Huitzilopochtli ,Maya’larda Ah Kin ,Perslilerde Mithra ,İslam öncesi Türk topluluklarında Gün Ana , Hindistan’da ise Surya olarak bilinmiş ,adına çok az sayıda da olsa tapınaklar yapılmış ve Hükümdarlar Surya’ya tapınmış.

Nadir Güneş Tanrısı tapınaklarından birisi olan Modhera Güneş Tapınağını ziyarete geldim ve burası daha önce ziyaret ettiğim ve makalesini yazdığım Odisha Konark'taki Güneş tapınağından kondisyon olarak daha iyi durumda ve görünüşe göre çok daha iyi korunmuş ve az zarar görmüş.

Güneş Tapınağı Modhera, Solanki (Chaulukya) hanedanından Kral Bhimadev I tarafından MS 1026 yılında inşa ettirilmiş.(Hatırlarsanız Rani-ki-Vav bu hükümdar anısını yaptırılmıştı) Solankiler Suryanın (Güneş Tanrısı'nın) soyundan geldiğine inanıyorlardı ve bu Tapınak ’da Surya’ya adanmıştı.

Modhera Güneş Tapınağı, Hindistan tapınak mimarisinin bence en güzel örneklerinden birisi konumunda ve tamamen kumtaşından yapılmış olup, Maru-Gurjara mimari tarzında inşa edilmiş. Tapınak üç ana bileşenden oluşmakta ,ana tapınak,Gudamandapa adı verilen bir mandapadan ( sütunlu hol) oluşmakta ve birde basamaklı su kuyusuna sahip ( kutsal nitelikli olanlara kund denilmekte).

Ana tapınak, 11 metrekare büyüklüğünde ve iki bölüme ayrılmış Tanrının idolünün olması gereken yerde sadece bir boşluk bulunmakta. Ana güneş tapınağı, ters çevrilmiş bir lotus çiçeğine benzeyen bir kaide üzerine inşa edilmiş. Lotus çiçeğinin burada da bir önemi var ,Lotus, güneş ışınlarına tepki veren ve doğrudan güneş ışığında büyüyen bir çiçek.

Lotus yapraklarının üzerinde fillerin oyulmuş olduğu bir panel bulunmakta ve bu panele Gaj-Petika deniyormuş ,üzerinde, insanın ana rahmine düştüğü andan ölümüne kadar tüm yaşam döngüsü işlenmiş.

Sabha Mandapa, Tapınağın en gösterişli ve incelikli oyma yapısı. Tapınağın ve salonun tabanı ve duvarları, benzersiz oymalarla birkaç bölüme ayrılmıştır. Garbhagriha'nın önündeki salon, altta sekizgen şeklinde düzenlenmiş sekiz ana sütun, tapınağın önünde dört sütun ve pencere ve kapı girintilerinde ikişer sütun tarafından desteklenen bir kubbeyle örtülmüş.

Dış ve iç duvarlar, göz alıcı heykellerle zarif bir şekilde oyulmuş, tavanlarda da çok işleme vardı , sütunlar konik şekilde ve toplamda bir yılın 52 haftasını temsilen 52 adet sütun olduğu notlarımda yazıyor. Sütunlarda işlemelerde var , Ramayana, Mahabharata ve Krishna Leela'dan sahneler içermekte

Komplex’de Surya Kund denilen basamaklı devasa bir su kuyusu var. Dikdörtgen planlı, Kuzeyden güneye 52 metre, doğudan batıya 36 metre uzunluğunda. Havuzun dibine inmek için dört teras ve ilginç geometrik desenler oluşturan piramit şeklindeki basamakları vardı. Duvarların ve basamakların çeşitli noktalarında çok sayıda küçük ve büyük tapınaklar var ,görebildiğim kadarı ile Lord Ganesha ve Lord Shiva'ya adanmıştı.

Yapılan araştırmalara göre ilk inşa edildiğinde basamaklarda 108 tapınak olduğu düşünülüyormuş, günümüzde kaç tanesinin kaldığını gerçekten bende bilmiyorum , oldukça büyük bir alan ve saymaya da hiç niyetim yok.

Mısır Abu Simbel Tapınağındakine benzer bir durum bu tapınak içinde ifade ediliyor ,güneş ekinokslarında, güneşin ilk ışınları doğrudan tapınağa düşüp ve içindeki şu anda olmayan ve saf altından yapıldığına inanılan Güneş Tanrısı Surya Devta heykelini aydınlatıyormuş. Abu Simbel’de ise Tapınağın içindeki 4 Tanrıyı yılın belli zamanlarında güneşin aydınlattığı bilgisi var.

Modhera Güneş Tapınağı dönemi, mimarisi ve şu anki kondisyonu itibarı ile oldukça başarılı bir yer, antik dünyanın bu tip mimari yapılarına meraklıysanız ve bu taraflara yolunuz düşerse bu güneş tapınağını ziyaret etmeyi atlamamaya çalışın.

Artık bizim için AhmedAbad merkeze dönme zamanı , ortalama 100 km kadar geldikten sonra, önce otelimize uğrayıp sırt çantalarımızı alıp otobüs durağına gidiyoruz. Hindistan’da çok istemesem de elimde olmayan şartlar nedeni ile Udaipur’a otobüs ile geçmek durumundayım. Hindistan’da karayolu ile ulaşım problemli ve ciddi riskleri de barındırıyor.

Tercihim her zaman demiryolu ,sonra uçak ,çok mecbur kalırsam otobüs şeklinde oluyor. Ancak Ahmedabad ve Udaipur arasındaki direk demiryolu seferi yok ve aktarmalar beni çok zorlayacağından dolayı mecburen en lüks sınıf olan ,klimalı Volvo otobüs ile Udaipur’a doğru yola çıkıyoruz ve 260 km olan mesafeyi kamikaze gibi olan kaptan pilotumuzun usta manevraları ve mola ile birlikte 6 saat gibi bir sürede alıyoruz. Gece yarısı 23.30 gibi Udaipur’a ulaşıyoruz.

Bir sonraki seyahatnamede görüşmek üzere herkese selamlar. Seyahatlerim ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.

Not: Bu makale ’de adı geçen yer ve marka isimleri sadece bilgilendirme ve kişisel deneyimi yansıtma amacı ile paylaşılmıştır, reklam değildir.5846 Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında , Makale de kullanılan yazı ve görsel materyaller yazarın izni olmadan kesinlikle başka bir yerde kullanılamaz ,kopyalanamaz ve yeniden yayınlanamaz.