ALIŞVERİŞ BAĞIMLILIĞI

Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan tüketim çılgınlığının başlıca nedeninin ‘doyumsuzluk’ etkeni olduğu belirtiliyor. Sanılanın tersine ‘ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar çok mutlu oluruz’ düşüncesi insanları mutsuzluğa sürüklüyor.

 

Çoğu zaman sahip olduklarımız yeterli gelmiyor, yeme, içme, barınma, sağlık giyinme ve eğitim gibi temel gereksinimlerimizi karşılayabilsek de yeni arayışlar içine giriyoruz. Aşırı yemek yiyoruz, çok alışveriş yapıyoruz, çok fazla seksüel ilişki arıyoruz ve hep daha fazlasını istiyoruz. İş yerinde doyumsuzluk yaşıyor, kariyer ve yükselme hırsıyla başarıya giden yolda hatalar yapıyoruz. Para kazandıkça daha çok para kazanma isteği oluşuyor. Bu nedenle strese giriyoruz, yaşamımızı katlanılmaz şekillere sokuyoruz, çok az şeylerden zevk alıyor, doyumsuz ve şikayetçi oluyoruz.  Sonuç olarak yine kendimizi mutsuz hissediyoruz.

 

İçinde bulunduğumuz manevi boşluğu giderebilmek için olumsuz davranış biçimleri sergileyebiliyoruz. Yapılan araştırmalarda bazı temel gereksinimleri karşılamak için gerekli olan para ile lüks malzemelere ödenen rakamlar karşılaştırıldığında ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Buna göre 2020 itibariyle dünya genelinde kadınlar yılda 18 milyar doları makyaj malzemelerine verirken, parfüme de 15 milyar dolar harcıyor.

 

Kadınlar böyle de erkekler farklı mı? Artık erkekler de genç ve yakışıklı kalabilmek, görünebilmek uğruna inanılmaz paralar harcamaya başladılar. Hatta bazıları bunu öyle bir noktaya getirdiler ki, hayatlarının merkezine yerleştirmiş durumdalar.

 

Sürekli olarak bedene yatırım yapmak ve bedenin sınırsız isteklerini karşılamaya çalışmak pek çok hastalığın da tetikleyicisi oluyor.

 

Bilgi ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği günümüzde; haberleşme, ulaşım, şehirleşme, ticaret, sanayi, turizm ve hemen diğer bütün sahalarda meydana gelen ilerlemeler, insanın manevi ve ruh varlığından çok, maddi varlığına hizmet ediyor.

 

Burada söz konusu manevi boşluk yalnızca dinlerin sunduğu maneviyat değildir. Tam tersine dinlerin maneviyat adıyla sunduklarıyla, yaşam biçimleri ve lükse tutkunlukları karşılaştırıldığında ortaya çıkan ikiyüzlülük insanları daha fazla tüketim çılgınlığının içine çekmekte ve mutsuzluklarını artırmaktadır.

 

Fakirler cennete zenginlerden 500 yıl önce girecekse ve sen buna inanıyorsan, neden bütün mal varlığını satarak yoksullara dağıtmıyorsun ? Neden yoksul bir hayatı tercih etmiyorsun ?

 

O ki, savaşta ölenlerin cennete gideceğine inanıyorsun, çocukları şehit düşen ailelere şehitliğin ne denli yüksek bir mertebe olduğunu pompalıyorsun, sen neden gidip savaşmıyorsun ? Sen neden hutbelerinde zengin çocuklarının şehit olmadığını, sürekli yoksul ailelerin çocuklarının şehit olduğunu anlatmıyorsun ?

 

Bu ikiyüzlülük insanlarda daha fazla boşluk yaratıyor ve var olan inançlarını da sarsabiliyor. Bu durumda da insanlar içine düştükleri boşluğu ve mutsuzluğu, bedensel hazlarla ve iyi görünmeye çalışarak gidermeye çalışıyor.

 

Onyomani olarak adlandırılan alışveriş bağımlılığında; takıntılı, dürtüsel bir davranış şekli söz konusudur. Genellikle gereksinim dışı ve kontrolsüz bir şekilde aşırı alışveriş yapma arzusu, para harcama, aşırı para harcama ile ilgili yoğun bir zihinsel uğraşı şeklinde kendini gösterir. Kişi genellikle kızgın, kaygılı ya da üzgün hissettiğinde alışveriş yapma gereksinimi duyar, alışveriş sırasında keyif, zevk, coşku hissederken, alışveriş paketlerini gördükçe rahatlar, uzun sürede suçluluk, sıkıntı ve utanç hisleri belirmeye başlar.

 

Sonuç olarak manevi boşluktan kasıt, insanın kendi içerisine olan yolculuğundaki boşluktur. Sürekli pompalanan tüketim çılgınlığını benimsemek ve içselleştirmek yerine, kendiyle ve vücuduyla barışık bir hayat yaşamak, buna çaba harcamak, insanı çok daha mutlu ve huzurlu kılacaktır.

 

NE OKUMALI

 

İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası

 

NE İZLEMELİ

 

Avatar, Suyun Yolu