Her iki kelime de ne kadar kulağa hoş geliyor değil mi ?
Oysa ki çoğunlukla benim kulağıma hiç de hoş gelmiyor. Hatta bazen çok da itici gelebiliyorlar. Daha da ileri gideyim, bazen de bu kelimeleri duymaktan nefret ediyorum.
Çünkü her ikisi de kolaylıkla kullanılmaması gereken, çok uzun ve çok ciddi aşamalardan geçtikten sonra, eleğin üstünde kalabilenler için - o da sıklıkla olmamak kaydıyla- sarf edilmesi gereken kelimeler.
Aşık olabilmek başlı başına inanılmaz bir duygu durumu. Hiç de kolay değil. Zaten bu nedenlerle de insanların önemli bir çoğunluğu bu duyguyu yaşayamadan toprağın altına gidiyorlar.
Aşık olabilmek, birine öyle kolaylıkla 'aşkım' diyebilmek benim pek de anlayabileceğim, kabullenebileceğim bir duygu durumu ve sesleniş biçimi değil. Ama ne yazık ki, içi o kadar boşaltıldı ve basitleştirildi ki, işte bana da bu nedenle böylesi seslenişler yapmacık ve itici geliyor.
Eğer birine 'aşkım' diyorsan, gözün başkasını görmeyecek. Kıçın ayrı, başın ayrı oynamayacak. Gece yatarken onun adıyla ve hayaliyle yatacak, sabah kalktığında da ilk onun adı gelecek aklına. Onun için gerekirse onurunu ayaklar altına alacaksın. Herkesi, herşeyi bir kenara atacaksın. Dünyayı karşına alacaksın.
Öyle 'aşkım aşkım' deyip ayrıldıktan üç gün sonra başkasıyla birlikte olamaya başlamayacaksın. Arkasından olumsuz konuşmayacaksın, çirkinleşmeyeceksin. Ayrıldıktan iki hafta sonra başkasına 'aşkım' diye seslenmeyeceksin. O kadar basit değil aşk...
Dostum kelimesi de aynı şekilde, o kadar kolayca ve sıradan kullanılmaya başlandı ki, bazen duyunca tüylerim diken diken oluyor. Birine 'dostum' demek o kadar basit değil. Dostluk, arkadaşlığın bir üst seviyesidir. Pekala herkesle arkadaş olabilirsin ama herkesle dost olamazsın. Dost olabilmek için çok ciddi evreleri atlatmak gerekiyor. Maddi-manevi.
Eğer bir insanın kötü zamanında yanında olamıyorsan, -imkanların elverdiği halde bile-, ona dostum demeyeceksin. Dost dediğin insan kıskanılmaz, gurur duyulur. Yaptığı iyi şeylerden dolayı 'dostum' dediğin insanla gurur duymuyor, tam tersine kıskanıyorsan, o insana 'dostum' demeyeceksin.
Dostluk kazanılması gereken en üst değerlerden biridir. Emek ister, fedakarlık ister, anlayış ister, hoşgörü ister, sevgi ister, saygı ister. Bunlar olmazsa dostluk olmaz. Ancak sözde kalır ki, eninde sonunda artık o sözcük de sıradanlaşır ve anlamsızlaşır.
Çünkü içi boştur, doldurulmamıştır. Dostum kelimesinin içini doldurmak da dünyanın en zor işlerinden biridir. Her babayiğitin de harcı değildir. O yüzden insanların çok büyük çoğunluğu hayatları boyunca bir tek dosta bile sahip olamadan ölür giderler.
Çevrelerinde dost olarak bildiklerinin de, gerçekte öyle olmadığını anladıklarında, hayatlarının en büyük hayal kırıklıklarına uğrarlar.
Her iki kelime de tek taraflı olarak kullanılmamalı zaten. Hatta kullanmaktan ziyade hissetmek, kılcal damarlarına dek duyumsamak çok daha değerli.
Siz siz olun, bu kelimeleri kullanırken bir kez daha düşünün...
NE OKUMALI
John Steinbeck, Fareler ve İnsanlar
NE İZLEMELİ
Yönetmenliğini Lasse Hallström'ün yaptığı, başrolünü Richard Gere'nin oynadığı Haçiko, Bir Köpeğin Hikayesi
Yönetmenliğini Jon Avnet'in yaptığı, Başrollerini Mary Stuart Masterson ve Kathy Bates'in paylaştığı Kızarmış Yeşil Domatesler.