Basmakalıp, sözlü ve yazılı anlatımda herkesçe bilinen ve çok kullanılmış düşünceler, deyimler ve benzetmeler, özgünlüğü olmayan, değişiklik göstermeyen, bilineni tekrarlayan, harcıâlem, klişe, sloganvari… Meselâ, konuşma dilinde kullanılan benzetmeler, ‘servi boylu, elma yanaklı, el ele vermek, gözden kaçmak, sabahın köründe, herkes, her yer, her yerde, her şey, hiçbir, her zaman, hep, hepiniz, hepimiz, herkes şunu yapsın, bunu yapsın’ gibi basmakalıp sözler… Basmakalıp sözler, bir bakıma dilimizin renkli dünyasını gösteren ayna gibidir… Basmakalıp kelimeler, dilimizin, binlerce yıllık tarihî hakkında hızlıca bilgi sahibi olmamamızı sağlar... Basmakalıp, kelime ya da kelime gruplarının belli bir düzene, kalıba uygun olarak kullanılması… Dilimizin günlük hayatta sıkça kullandığı, genellikle sabit bir anlamı olan ve genellikle deyim, atasözü, tekerleme gibi yapılarla özdeşleşmiş sözlerin, yalama yapması tehlikesini göz ardı etmemek gerek… Maksadının dışında çokça kullanıldığında, basmakalıplar hâline gelen sözler… Millet iradesi, millî, yerli, önder, yüce, tek ve biricik, biricik parti ya da örgüt, milletin lideri, ‘bu millet seninle gurur duyuyor’, ‘bu taraftar seninle gurur duyuyor’, burası seninle gurur duyuyor, şurası seninle gurur duyuyor, Türkiye seninle gurur duyuyor, Türkiye’nin gururu vb. söylemler…
Dilimizde basmakalıp ifadeler, önemli… Basmakalıp sözlerin kullanımı; iletişimi zenginleştirir… Basmakalıplar; iletişim sırasında anlamı derinleştirir ve renklendirir. Kelime ya da kelime gruplarının belli bir kalıp içinde kullanılması, iletişimde daha etkilidir… Basmakalıplar; kültürel mirasımızı aksettirir… Bir dilde kullanılan basmakalıplar, o dilin konuşulduğu toplumun yaşam tarzını, inançlarını, geleneklerini ve değerlerini gösterir… Basmakalıplar; birlikteliğimizi sağlar; ortak bir dil kullanmamızı, toplumumuzun birlik ve dayanışmasını pekiştirir… Basmakalıplar; zengin anlatım imkânı sağlar… Özgün yazı, edebiyat ve konuşma gibi alanlarda basmakalıplar, dilin zenginliğini ve esnekliğini gösterir. Yazarlar ve konuşmacılar, basmakalıpları yerinde ve ölçülü kullanarak metinlerini ve konuşmalarını daha etkileyici hâle getirebilirler… Ancak, basmakalıplar, olur olmaz yerde, buydu şuydu türünden konularda kullanılmamalı… Dikkatsizce kullanılan bir basmakalıp, anlam değişikliğine neden olabilir, miadını tamamlamış eskimiş olabilir veya yeni nesil tarafından kültürel farklılıklardan dolayı anlaşılmayabilir… Basmakalıp sözlerle, maksat hasıl olmaz, istenilen sonuca ulaşılamaz…
Basmakalıplar, rutinleştiğinde; basmakalıp davranışların bireyleri mankurtlara dönüştürmesi kaçınılmaz olur… Atasözlerimizde ortak kültürümüzü yansıtan ortak kültürümüzden süzülen sözlerin, düşüncelerin ve anlatım biçimlerinin kalıplaşmış biçimleri; basmakalıp davranışı (stereotipiyi) şekillendirir… Basmakalıp davranış, zekâ geriliği, otistik spektrum bozukluğu, geç diskinezi ve stereotipik hareket bozukluğu olan hastalarda görülen yineleyici ya da törensel hareket, duruş ya da ifade… Edebiyatta ve diğer sanatlarda, basmakalıp düşünceler, deyişler ve benzetmeler estetik değer taşımaz… Ellerine konuşmaları için tutuşturulan bir kâğıttan konuşur gibi yapanlar, basmakalıp davranış sergilerler… Bilindik sözleri papağan gibi terennüm edenlerdir, basmakalıp davranış müptelaları… Birilerine ait düşünceleri referans göstermeden kendilerine yontanların hâlidir basmakalıp davranışlar… Basmakalıp davranış, sıklıkla tekrarlanan ve özgünlüğü olmayan hareketler veya söylemlerdir… Basmakalıp davranış, toplum içinde kabul görmüş ve yaygın olarak kullanılan kalıplardır… Otizm spektrum bozukluğu olan çocukların ve gençlerin basmakalıp davranışları, en mâsum olan basmakalıp davranışlardır... Basmakalıp davranışların azaltılması, iletişim ve sosyal becerilerin edinimiyle, sürdürülebilir doğru ve sağlıklı iletişim ile mümkün…
Basmakalıp davranış, kendimiz olamadığımızın en belirgin kanıtıdır, aslında… Kendimiz olabilmek, kendimize egemen olabilmek demek… Basmakalıp davranışlara meyilli olan bir birey, karşısındakini ya da karşısında olduklarını değerlendirirken, kendini; onun veya onların aynasında görür… Kendini uzman ya da etkin ve yetkin gören bu zavallı mantık ile hiçbir problemin üstesinden gelemeyiz… Düşünce çilesi çekmeden, hep ham kalırız… Basmakalıp girdabından kurtulabilmek için, yanmak ve pişmek lâzım... Hem kişisel hem ulusal egemenliğin tesisi, akılların kiraya verilmemesine bağlı… Basmakalıp davranışlardan kurtulmanın ilacı, tek yüzlü olmakla ilintili… Bu; özümüze, sözümüze hâkim/egemen olabilmemizle ilgili… Kendimizden başlayarak, elde edeceğimiz egemenliğimizi yitirmemek ve sürdürülebilir kılabilmemiz; bilgili ve donanımlı olmamıza ve en önemlisi öz değerlerimize sahip çıkmakla ve başkalarından geçinmemekle mümkün… Saygıya, sevgiye dayalı davranışlar, basmakalıp kategorisinde değerlendirilmemeli… Bizi biz yapan, değerli davranışlar… Büyük küçük insana hürmet etmek, hürmette kusur etmemek ve bunu hoşgörü ve sevgiyle yapmak… Saygının bu formatı/ biçimi, toplumsal barış ve huzur için geçerli olmalı… Dede Korkut hikâyelerinde çocuklar ve ebeveynleri ile eşler arasında olması gereken saygı teması işlenmiştir. Büyüklere ve Tanrının yeryüzündeki temsilcileri sayılan yöneticilere saygı duyulmasının önemi vurgulanmış… Dede Korkut hikâyelerinde, saygının dil ve fiil ile olduğu vurgulanmış… Saygı, Türk ailesinin ve Milletinin vazgeçilmez değerleri… Japonya’da toplum içinde insanların birbirine olan saygısı son derece mühim. Saygı gösterirken kullanılan kibar sözcükler ve güler yüzle eğilmeler vs. (Omotenashi), Japonların hayat tarzı… Meselâ, Japonya’da herhangi bir dükkâna, sinemaya, hamama vs. nereye gidildiğinde duyulacak söz “irasshaimase” (Hoş geldiniz)… Kadim medeniyetimizde, atasözleri, deyimler, ders alınacak nasihatler vb. söylemler; nesilden nesille taşınmış ve günümüze kadar gelmiş doğru ve güzel kalıp sözler, elbette… Esas mesele; güzel sözün, güzel bir şekilde, doğru üslupla ve doğru vücut diliyle söylenmesi…
Alışkanlık gereği yapılan anlamsız davranış biçimleri ve basmakalıp ifadeler ise, sözün cılkının çıktığı ve sahteliklerin iletişimi zehirlediği noktadır… Böylesi kargaşa ortamında, basmakalıp davranış bağımlıları, emme basma tulumba gibi davranırlar; genelleme içeren üslup sorunlu ve basmakalıp sözcükler ve cümlelerle muhataplarını kızdırırlar… İletişim adına dillendirilen her şey, kirli siyasetin malzemesine dönüşür… Sonrasında, halkın diline yerleşen, ezber haline gelen ve pelesenk olan bu sözcükler, yeni nesillerin olumsuz etkilenmesine neden olur maalesef… Davranış eğitimi ihmal edilirse eğer, sorunlu cümle ve klişe sözcükler, zaman içinde, söylenmesi olmasından beter sözcüklere kalp eder… Bir şeyin dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötü olduğu duruma gelir... Lider denip, baş tacı edilen birisi kolaylıkla ülkenin, toplumun, partinin, şirketin, kuruluşun, kurumun başına bela haline dönüşebilir… Maalesef, birini körü körüne sevmek, birini övmek için onu kutsamaya çalışmak, tarihî kişilikleri kutsamak, onları sembolleştirmek ya da onları putlaştırmak; bağnazlığın yaygınlaşmasına sebep olabilir…
Bir tarafı yarım kalan, maksadını aşan sözlerin (basmakalıp ifadelerin) dile verdiği zararı hesaba katmak kaydıyla; sözün özüne basmadan, sözün asıl mânâsına zarar vermeden, basmakalıp sözün konuşulmasına ve yazılmasına tamam… Onay verilemeyecek olan can alıcı nokta; basmakalıpların, düşünce dünyamızı işgal etmesine rıza göstermek, kabullenmek ve basmakalıp davranışları mâzur görmek… Selam, sevgi ve saygılarımla.