BELEDİYE BAŞKANI EYÜP KAHVECİ’NİN GÜNDEMİNDE NE VAR?

Sadece gazetecilerin davetli olduğu, Kütahya Belediye Başkanı Eyüp Kahveci’nin basın toplantısına katıldım. Bir saat Başkan Kahveci, bir saat de biz konuştuk. 120 dakikalık hasbihal sonrası ortaya çıkan tablo, geleceği aydınlatır cinstendi. İleride atılacak olan hizmet adımlarının habercisi gibiydi dersem yanlış söylemiş olmam diye düşünüyorum.

Sayın Kahveci, yapılan çalışmaları hızlandırılmış turda bize izah etti etmesine ancak asıl altı çizilecek olan konular neydi? Yani Eyüp Kahveci’nin ajandasında neler var? Anladığım kadarıyla Başkan Bey öncelikle belediyenin ekonomisini düzeltmeye kararlı. Sorunlu yerlere yara bandı yapmak yerine ameliyat edip kanserli hücreleri temizlemeye çalışıyor. Gözlemlediğim kadarıyla da gayet de başarılı bir şekilde yol kat ediyor. Kütahya’nın deprem riski ve kapımıza dayanan iklim krizi konusunda da çok önemli çalışmalar başlamış. Birkaç ay içerisinde Kütahya’daki trafik yoğunluğu sorununa geçici, ancak nefes aldıracak önlemleri devre alarak çare bulmaya çalışılacak. Bu saydıklarım, benim “çok önemli” olarak not aldıklarım.

Eyüp Kahveci’nin kafasında bir dahaki seçimler yok. Adam 5 yılını hizmetle tamamlamaya odaklanmış. 6-7 ay içinde bana projekte ettiği bu. Bir daha aday olur olmaz onu bilemem. Adam gerçekten rozetini çıkartmış, işine bakıyor. Netice nasıl olur, onu zaman bize gösterecek. Söyledikleri ile yaptıklarının ters düştüğünü gözlemlemedim. Görürsem onu da yazarım, bilirsiniz.

CAHİLLİK ZORDUR! ÇEKİLECEK İLLET DEĞİLDİR!

Ülkemizde son yıllarda düşüncesinden dolayı “hain” ilan edilen o kadar çok insan var ki, belki her gün böyle durumlarla karşılaşıyorsunuzdur. Hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren, beğenmeyen, durumun iyi gitmediğini söyleyen biri, sosyal medya başta olmak üzere hemen her platformda “hain” ilan ediliyor.

Hanımlar, beyler; gelin de beyninizi özgür bırakın. Birilerinin gazına gelmeyin. Biraz okuyun, araştırın, çevrenizi gözlemleyin. Doğaya bakın mesela, doğada olup bitenlerden ders alın. Cahillik vallahi çok zordur, bir zamanlar hepimiz öyle değil miydik? Biz de bir zamanlar birçok konuda yanlış düşüncelere sahiptik. Zamanla daha iyi oluyor, gelişiyoruz. Muhatabımız da o sürecin kim bilir neresinde. Onu küçümseyip hatalı olduğunu yüzüne vurmak yerine, (eğer karakteri izin veriyorsa) ona daha doğruyu aktarmak bütünsel gelişim açısından daha iyi olacaktır.

Kimse daha doğruyu biliyor diye üstün, diğeri yanlış bilgiye sahip olduğu için aşağı olamayacağı için, temelde ürettiği düşüncenin niteliğinden bağımsız olarak bireyler saygıyı varoluşsal nedenlerle hak ederler. Geriye gitmek yerine ileri, hep ileri gitmek lazım. Yerinde saymak bile kötüyken biz geri geri gitmeyelim.

KORKMA! KORKU, SENİ DÜŞÜNDÜRMEZ

Biz hep korkutulduk. Çocukken Allah korkusu ile büyütüldük. “Allah çarpar, Allah taş eder, Allah yakar, Allah maymun eder, Allah rezil rüsva eder. Allah gökten başına yıldırım atar, Allah fakir eder, Allah öldürür, Allah kahreder. Allah belanı verir, Allah cezanı verir, Allah kör eder, sağır eder, Allah hor-hakir yapar…” Hep böyle sözlerle büyütüldük.

Beyinlerimize korku verilerek, hakikatleri düşünmekten uzaklaştırıldık. Korkularla, karamsarlıklarla, umutsuzluklarla, büyütüldük. Ahiret korkusuyla, cehennem korkusuyla, zebani korkusuyla büyütüldük. Korku, beynin çalışmasını engelleyen bir duygudur. Korku; düşünmemizi, anlamamızı, şahit olmamızı, engelleyen bir duygudur.

Çocukken hep korkularla büyütüldük. Cin korkusu, şeytan korkusu, hortlak korkusu, görünmeyen varlıklar korkusu, musallatlar korkusu ile büyütüldük. Hep ufacık beyinlerimize Allah korkusu işlendi.

Anladık ki korku, hakikatleri anlamaya engel oluyormuş ve anladık ki hakikatlere ulaşanlara korku yokmuş.

Oysa bizim İstiklâl Marşımız “Korkma” diye başlar. Korkmamak birinci kuraldır. Dedik ya korkan beyin düşünemez, üretemez, gelişemez Yaratıcının istediği olgunluğa erişemez.

Korkma sevgili dostum! Sen, içinde taşıdığın büyük hazineyi fark edip, korkmamayı öğrenmelisin. Korktukça ve dahi menfaatlerin uğruna sustukça daha çok gelir gidersin! Haberin olsun…

Sevgiyle kalın…

TEBESSÜM

Nasreddin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca:

– Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi?, diye sormuş.

Adamcağız çok şaşırmış:

– Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun?, demiş.

Nasreddin Hoca:

– Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, demiş.

GÜZEL CÜMLELER

Hayatta üç çeşit insandan korkacaksın: Dağdan inme, dinden dönme ve sonradan görme.