Biat, Arapça kökenli bir sözcük ve bir kimsenin yönetimini, egemenliğini kabul etmek demektir.
Geçmişe dönüp baktığımda biat etmeyi ve biat edenleri daha bir hoşgörüyle karşılayabiliyorum. Geçmişteki biat kültürü bana daha anlaşılabilir geliyor. Nedenine gelince; bilgiye sahip olmak, bilgiye ulaşmak o kadar az ve zordu ki, neredeyse Prometheus’un ateşi gibiydi. Bilgi elbette ki yine vardı ancak insanların büyük çoğunluğu tarafından bilinmiyor ve ulaşılamıyordu. Hatta sözün burasında Prometheus’un ateşi insanlara verdiği gibi, interneti de bilgiyi insanlara veren Antik Yunan tanrılarından birine benzetebiliriz.
İnsanların bir şeylere inanması ya da körü körüne bağlanması için en önemli iki etken bilinmezlik ve korkudur. Her ikisi de bir arada olunca insanların bilen birilerine bağlanması, biat etmesi ve ardından gitmesi gayet anlaşılabilir bir durum.
Günümüz dünyasında ise biat etmenin bilinmezlikten ziyade korku ve çıkar ilişkisine tanıklık ediyoruz.
Biat kültürünün yaygın olduğu iklimlerde bilimsel eğitim ve buna bağlı olarak sorgulayıcı, analitik (çözümleyici) yaklaşımlar, düşünce sistemlerini görebilmek neredeyse olanaksızdır. Çünkü biat kültürü bilimselliği dışlayan, daha çok dinsel, geleneksel eğitime ve davranış şekline ağırlık veren bir iklim yaratır. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş nedenlerinden biri ve belki de en önemlilerindendir. Biat kültüründen bir türlü kurtulamayan Osmanlı, neredeyse her gün yeni bir şeyler icat edildiği bir dünyayı yakalayamadı ve ıskaladı. Batı her geçen gün teknolojide dev adımlar atarken, Osmanlı kendini yenileyemedi ve geride kaldı.
Biat kültürünü büyük ölçüde ortadan kaldıran adımlar Mustafa Kemal’le ve cumhuriyetle atıldı. Bu dönemden sonradır ki, benzer kaderi paylaştığımız mantalite ve coğrafyadaki ülkelerin tamamından daha ileriye gidilebildi. Mühendislik, tıp, sanat vb alanlarda benzerimiz ülkeleri gerilerde bıraktık. Kadının iş ve sosyal hayata katılması da yine aynı dönemde genç cumhuriyetin bu ülke ve insanlarına en büyük hediyelerindendir.
‘Biat kültürü, lidere kayıtsız, koşulsuz bağlı insanlar yetiştirir. Bu insanlar sorgulayamaz, başkaldıramaz, itiraz edemez. Bu insanlar sorgulayanları, itiraz edenleri başkaldıranları da asla hoş karşılamaz. Hatta sorgulayanları, itiraz edenleri, başkaldıranları liderden önce onlar cezalandırmaya girişir. Sorgulayamayan, başkaldıramayan, itiraz edemeyen insanlar buluş yapamazlar. Dünyanın en iyi okullarında, en iyi hocalarla okusalar bile buluş yapacak, teknoloji geliştirecek, teoriye katkıda bulunacak adımlar atamazlar. Çünkü önceliklerinde hep bağlı oldukları lider ve onun düşünce sistemine biat vardır. Bu önceliğe aykırı düşünceleri geliştiremezler ve dolaysıyla mevcudu devam ettirir, yeni bir şeyleri çıkaramazlar.’ (Eylül 2015, M. Eğilmez)
Biat et, rahat et… Suya sabuna dokunmadan, üç kuruşluk çıkarın ya da rahatın için ülkenin, insanlarının canına okunuyormuş dert etme. Biat et, rahat et…
Ama şunu da unutma: Sen biat ettiğin sürece belki rahat edersin, önüne atılan kemikleri sıyırırsın. Ama senden sonra gelecek olan çocukların ve de torunların o kemikleri bile bulamayabilir.
Sen biat ettiğin sürece belki senin başın belaya girmez, hapse girmezsin, itilip kakılmaz, vatan haini ilan edilmezsin. Ama emin ol sen biat ettiğin sürece, ülkeni ve insanlarını her gün biraz daha uçurumun kenarına sürüklüyorsun.
NE OKUYALIM
Yaşar Kemal’in İnce Memed’i.
NE İZLEYELİM
John Steinbeck’in aynı adlı romanından John Ford’un sinemaya uyarladığı ve başrolünü Henry Fonda’nın oynadığı Gazap Üzümleri.