BİR İBİŞ MASALI VE VERGİLER

Eski zamanlardan birinde, bir ülkede israf almış yürümüş. Ehliyetsiz ve liyakatsiz yöneticiler dededen, babadan kalma ne varsa satıp savmışlar. Bol bol yiyip içmişler, gezip tozmuşlar, kısacası har vurup harman savurmuşlar.

 

Eee, hazıra dağ dayanmaz, demiş eskiler. Gün gelmiş sonunda olan olmuş, devletin hazinesinde para kalmamış.

 

Padişah vezirlerini toplamış: “Derhal buna bir çözüm bulun!” demiş.

 

Herkes düşünürken vezirlerin cin fikirlisi, “Aman hünkârım, ondan kolay ne var!” diyerek ortaya atılmış.

 

Padişahın gözleri parlamış, “Ne var?” demiş.

 

“Vergi” demiş cin fikirli vezir.

 

Padişahın kan beynine çıkmış: “Vergi almadığımız bir şey mi kaldı?” demiş.

 

“Var hünkârım.” demiş cin fikirli vezir. “Tavuk satanlardan, başı kel olanlardan, adı İbiş olanlardan, bir de hanımından korkan erkeklerden vergi almıyoruz.” demiş.

 

Padişah, “Nasıl olacak bu iş?” deyince, cin fikirli vezir anlatmaya başlamış:

 

“Hünkârım siz ferman buyurun, tavuk satandan bir akçe, başı kel olandan bir akçe, adı İbiş olandan bir akçe, hanımından korkandan bir akçe alalım. Bu vergilerden kimse şikâyet edemez. Çünkü herkes tavuk satmıyor, herkesin başı kel değil, herkesin adı İbiş değil, hanımından korkmayan yok ama kimse belli etmiyor.” demiş.

 

Bu çözüm yolu padişahın aklına yatmış. Hemen bir ferman hazırlayıp tahsildarların eline vermiş.


Tahsildarlar pazarın köşesinde pusuya yatıp beklerken bir köylünün elinde dört tavukla geldiğini görmüşler. Köylü tavukların her birini birer akçeden satar satmaz daha parasını cebine koymadan hemen koşup kolundan yakalamışlar. “Tavuk sattın, ver bakalım bir akçe!” demişler.

 

Şaşkına dönen köylü, “Ne akçesi kardeşim, niye veriyorum?” demiş.

 

Tahsildarlar “tavuk satma vergisi” deyip kolundan sımsıkı tuttukları köylüye ellerindeki padişah fermanını göstermişler.

 

Köylü, “Nerden çıktı bu vergi? Eski köye yeni âdet mi geldi? Evde gaz yok, tuz yok, yapmayın ağalar” deyip kurtulmaya çalışsa da tahsildarlar kolunu bırakmamışlar.

 

Bir itiş kakış başlamış. Bu sırada köylünün başındaki şapkası yere düşmüş. Bakmışlar ki köylünün başı kel. Tahsildarlar sevinmişler, “Vayy, senin başın da kel ha!.. Vergi borcun oldu iki akçe! Fermanda başı kel olanlardan da bir akçe alınacak, yazıyor.” demişler.

 

Tam o sırada, köylünün oradan geçen bir hemşerisi, “Ulen İbiş inat etme, ver iki akçe, kurtul!” diye seslenmiş.

 

Tahsildarların gözü bir kere daha parlamış: “Demek adın da İbiş. Borcun oldu üç akçe.” deyip fermanı bir kere daha göstermişler.

 

Köylü İbiş Efendi, bakmış kurtuluş yok, ağlayıp yalvarmaya başlamış:

 

“Ağalar, kurban olayım. Sabah evden çıkarken hanım, ‘bir okka tuz, biraz gaz, 3 metre de pazen basma al’ dedi. Bunları almadan gidersem vallahi beni eve sokmaz.” deyince tahsildarlar son darbeyi indirmişler:

 

“Ohoo, birader, sen hanımından da korkuyorsun anlaşılan. Bak, kendi ağzınla söyledin. Bir akçe de bunun için vereceksin!” deyip zavallı köylünün dört akçesini alıvermişler.

 

* * *

 

Hükümetin, kredi kartı limiti 100 bin TL ve üzeri olanlardan 750 TL vergi alınması için hazırlık yaptığını duyunca bu masal aklıma geldi.

 

Kredi kartı, adı üstünde bir borçlanma kartı. Borçtan vergi alındığı dünyanın neresinde görülmüş! Tam bir İbiş Masalı.

 

Kartının limiti 100 bin TL olan herkes, ayda 100 bin TL kazanmıyor da 100 bin TL harcamıyor da.

 

Bankalar, vatandaş kart kullanarak daha çok harcama yapsın, bize borçlansın diye otomatik olarak limiti yükseltiyor. Vatandaş da kara günde belki lazım olur, mantığıyla itiraz etmiyor.

 

Kısacası, kart limiti 100 bin TL olan herkes zengin değil.

 

Bu fikri ortaya atanlar, kamuoyundan gelecek tepkileri de düşünmüş olsalar ki toplanan bu paraların “savunma sanayii” için kullanılacağını belirtmişler. Yani ülkenin güvenliği söz konusu olunca itiraz olmaz herhalde demişler.

 

Aslında devletin topladığı vergilerin nerede, nasıl kullanıldığı önemli değil. İster yol yapsın, ister savaş uçağı alsın, isterse memur maaşlarını ödesin. Neticede ülkenin ihtiyaçları için harcanıyor.

 

Vergi kutsaldır ve o vergiyle yapılan her hizmet de kutsaldır. Yeter ki doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde kullanılsın.

 

Bu millet ülkesi için nice fedakârlıklar yapmış, nice fırtınalara göğüs germiş ve nice badireleri atlatmıştır. Ülkenin ihtiyacı varsa yine her türlü fedakârlığı yapar.

 

Bu arada hükümetin bu girişimine muhalefet edenleri “vatan haini” diye yaftalayanlar var.

 

750 TL vermezsek Suriye gibi, Irak gibi, Filistin gibi olurmuşuz. Bankalar, kredi kartının limitini 100 bin TL.nin altına düşürenlerin kartlarını iptal etsinler falan…

 

Biraz tarih, biraz coğrafya, biraz hukuk, biraz da ekonomi bilen kişi bunları söylemez. Hükümetin bir icraatını savunmanın yolu yöntemi bu değildir. Ayrıca, kraldan çok kralcı olmaya da gerek yok.