DERDİ DERT EDİNMEK…

DERDİ DERT EDİNMEK

 

Dert; sıkıntı, üzüntü, tasa, ur…  Dert, insana yol gösteren, sabrı öğreten öğretmen… Dertsiz insan, eksik insan… Dert, insanı olgunlaştıran, düşünmeye sevk eden vetire/süreç… Dert; gözü açan, kalbi genişleten anahtar… Dert, insanı güçlü kılan gizli silah… Dert, insanı insan eden şifa… Dert, kendimizi sorgulamanın azığı… Her derdin bir devası var… Derdin zıttı; çare, derman… Derdi veren Allah dermanı da verir… “Yaratan, verdiği her hastalık için bir de ilâç yaratmıştır.” (Hadis-i Şerif)… “Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olan hastalıklara şifa, doğru yola ileten ve inananlar için bir rahmet gelmiştir.”(Yûnus Suresi 57)… Derdi dert edinmek, en kötü illet…

Dert’ adlı eserler… Serkan Özel tarafından yazılan, kişisel gelişim ve psikoloji konularına değinerek, insanların dertleriyle nasıl başa çıkabileceklerine dair öneriler sunan ‘Dert Dinleme Uzmanı’ adlı kitap… Edebiyatçı Mustafa Kutlu’nun kaleme aldığı, insan hayatındaki çıkmazları ve dertleri içtenlikle dillendiren ille ‘Dert Dinleme Uzmanı’  kitabı… Murathan Mungan’ın yazdığı, hayatın çeşitli dertlerine farklı bir bakış açısı sunan, ‘Dert Bir Deva Bulmuş’ adlı şiir kitabı… 

Derdimizi, kimlere söyleyelim? ‘Derdini söylemeyen derman bulamaz. ’söylemi; ne zaman, hangi durumlarda doğru? İnsan, dertlerini, sorunlarını, sıkıntılarını birilerine anlatırsa daha kolay çözüm bulabilir mi; birinin, kendisinin bulamadığı sorunlarının çözümünü, başkası ne kadar bulabilir? Cevabı veren, gönül sultanı… “Bir dert ehli bulsam derdim söylesem… İyi olmaz dertlerim hâlim nolacak? Hekimler derdime derman bulamaz. Bir değil, beş değil, dert kucak kucak.” (Yunus Emre)… Can dostlar için sözümüz yok elbette… Aslında çözüm, tek… Derdi dert edinmemek; derdi, hata ve yanlışlardan ders çıkarmak olarak algılamak ve çözüm için beynimizi ve gönlümüzü birlikte kullanmak… Mâlûm, “Ağacı kurt, insanı dert bitirir.” (Atasözü)… “Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.” (Hz. Mevlana)… Rahvan; koşarken bir yandaki iki bacağını aynı anda atan binek hayvanlarının biniciyi sarsmayan koşma biçimi… Rıfat, rahvan koşan (binek hayvanı)... Dert saklayanda kalır, ancak dert, dert edinilmezse uçar gider… Dertten kurtulmanın yolu, başımızı alıp bir yerlere sıvışmak da olamaz… Her gittiğimiz yerde, dert yine bulur bizi… Dert öyle bir şey ki…  Derdi en güzel dillendiren söz: “Oturup benimle ibadet kıldı. Yalan söyledi de yüzüme güldü. Yalın kılıç olup üstüme geldi. Çaldı bölük bölük böldü dert beni.” (Pir Sultan Abdal)… Herkesin kendine göre dertleri var, kiminde az kiminde çok… Hayatta, sayısız zorluklarla karşılaşmak normal olan durum… Zorlukların, dertlere dönüşmesi ya da alınacak derslere evrilmesi, bize bağlı… Mesele, derdi dert edinmemek olmalı… Derdi, illet yapan her hâlden kaçınılmalı… Yaşanan sıkıntılara aşırı önem vermemek ve bu sıkıntıların bizi olumsuz etkilemesine izin vermemek olmalı… Yoksa derdi dert edinmek, psikolojik ve sosyal maraz olur…

Derdi dert edinmek, ruh sağlığımızın olumsuz etkilenmesine fırsat vermektir… Sürekli olarak problemlerimize odaklanmak, anksiyete, depresyon ve stres vb. psikolojik sorunlara kapı aralamaktır… Böyle ruh hâliyle, günlük hayatımız, iş performansımız ve sosyal ilişkilerimiz, felç olur… Sürekli stres altında iken, iş yerinde verimli olamayız, arkadaşlarımızla sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanırız… Sosyal anlamda derdi dert edinmek ise, çevremizdekiler ile olan etkileşimimizin zayıflaması demektir… Sürekli olarak şikâyet edersek ve negatif bir tutum sergilersek, etrafımızdakileri kendimizden uzaklaştırırız… Herkes, olumlu ve enerjik kişilerle vakit geçirmek ister… Sürekli dertlerimizi dillendirmek, bizi yalnızlaştırır… Bir şeyin bizi üzmesine izin verip vermemek, bizim elimizde… Alımızı ve gönlümüzü kiraya verdiğimizde veya düşünme zahmetine katlanmadığımızda, dertler sağanak sağanak gelip bizi bulmaya devam eder…

Derdi dert edinmenin altında yatan birçok neden olabilir… Yaşadıklarımız, geçirdiğimiz travmalar, çocukluk dönemlerinden itibaren bizi olumsuz düşünmeye yönlendirmiş olabilir ve bütün olumsuzlara alışmış olabiliriz… Ailemizde ve çevremizde sürekli eleştirilerle ve olumsuzluklarla büyüdüğümüz için, dertler yaşantımızda kalıcı hâle gelmiş olabilir… Baş edemediğimiz düşük benlik kaygısından ve yetersizlik duygularından kurtulabilmek muhakkak çok zor olsa gerek… Yaşadıklarımız, problemleri büyütmemize ve bunlara aşırı önem vermemize neden olabilir… Toplumsal ve kültürel etkiler, dertleri daha fazla dertlere dönüştürmüş olabilir. Toplumdan topluma farklılık gösteren değerlere göre, bizim güçlü ve dayanıklı olmamız ya da daha duygusal ve hassas olmamız gerekebilir… Bu açmazlar bizi, içinde bulunduğumuz toplumun ve yaşadığımız kültürün bir parçasına dönüştürür, düşünemez, soramaz, sorgulayamaz yapar; derdi dert edinme eğilimine sürükler… Yine de, dertlerden kurtulmak mümkün… Yeter ki, kendimize egemen olabilelim, aklımızı kiraya vermeyelim, biz, biz olabilelim…

Derdi dert edinmemenin birçok yolu var… Derdi dert edinmenin önüne geçmek için çeşitli stratejiler uygulanabilir… Öncelikle, kendimize ait olmalıyız, birilerinin gölgesi olmamalıyız, düşünme zahmetine katlanmalıyız, araştırmalıyız, kendi kararlarımızı kendimiz vermeliyiz, bilinçli olmalıyız… Olumsuz düşüncelerin farkına varabilmek ve bunları olumlu düşüncelerle değiştirebilmek, son derece önemli… Kendimiz olabilmenin çaresi, kadim medeniyet değerlerimizde mevcut… “Hamdım, piştim, yandım…” (Hz. Mevlana)… Günümüzde, bu vetireden/süreçten kurtulabilmek maksadıyla yapılanlar da belli… Mindfulness (bilinçli farkındalık, dikkatimizi tarafsız ve nazik bir şekilde yönetme becerisi) ve meditasyon (derin düşünme)  gibi oldukça faydalı olduğu düşünülen teknikler… Mühim olan, bizim huzurlu olabilmemiz ve zihinsel huzurumuzu artırabilmemiz… Kendimize yetemediğimiz vakalarda uzman desteği almamız da gerekebilir… Bunun için, sosyal destek ağlarını güçlendirmemiz gerekli… Aile bireylerine, can dostlara ve profesyonellere (terapistlere, danışmanlara), başvurmak lâzım… Duygusal yüklerimizin hafifletebilmesi, moral değerlerimizle doğrudan ilintili belki de… Kendimize acımaktan vaz geçip, hayat kalitemizi artırmalıyız, hobiler edinmeliyiz, spor yapmalıyız ve düzenli sosyal etkinliklere katılmalıyız, stres ve öfke kontrolümüzü nasıl yapacağımızı öğrenmeliyiz… Derdi dert edinmek, her bir şeyin zorlaşmasına ve mutlu olmaya tek engel… Hadiselere müspet/pozitif açıdan bakarak, kaliteli bir hayat mümkün ancak… Psikolojik destek almak, bir yere kadar çözüm… Asıl çözüm, düşünce biçimimizi ve ufkumuzu değiştirebilmekte ve güçlü sosyal ilişkiler kurabilmekte… Hayatın kaçınılmaz dertlerine rağmen, daha dengeli ve huzurlu bir yaşam sürebilmek, bize bağlı… Yanız doğduk, yalnız öleceğiz… Her an ölmenin âlemi yok… Hayat süren ölüler hâline gelmenin mantıklı açıklaması yok…

Dertleri dert edinmemek ve dertlerle hemhâl olup üstesinden gelebilmek için, özümüze söylenebilecek,  güzel bir söz: “Kendini dünyalar kadar değerli zannedenlere kısa bir not! Dünya beş para etmiyor… -   Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz… - ‘Yürüyeceğim’ de bas ve yürü… - Adamlık cinsiyet değil şahsiyet meselesidir… - Çok sıkıldıysan hayattan bir mezarlığa git. Ölüler iyi bilir; yaşamak güzeldir… - Hayatın çilesine tahammül gerek, değil mi ki sefa ile cefa müşterek. Sizce ağlamak için gözyaşı mı gerek? Bazen dertliler de ağlar ama gülerek… - Sanma ki dert, yalnızca sende var. Sendeki derdi nimet sayanlar da var.” (Necip Fazıl Kısakürek)… Selam, sevgi ve saygılarımla.