DİJİTAL EMZİK

Emzik, özellikle ağlayan, huysuzlaşan bebekleri susturmak, sakinleştirmek maksadıyla kullanılan kauçuktan yapılmış bir meme olarak tanımlanmaktadır. Daha kısa bir tabirle “susturucu” veya “sakinleştirici” de diyebiliriz. Emzik gibi basit bir aletin herhangi bir teknolojik özelliği olmamasına karşın “Dijital emzik ne demek?” şeklinde yazımın başlığını sorguluyor olabilirsiniz. Birazdan bahsedeceğim konun da kauçuk emzik kadar basit olmasını dilerdim ne yazık ki.

Ebeveynlerin; kitap okurken, alt komşu çaya geldiğinde, çocuk yemek yerken, gece uyandığında ya da sayamadığım daha nice sebepten ötürü çocuk sussun diyerek eline verilen telefon ya da tablet zamanla dijital emzik özelliği kazanıyor. Bir noktada anne babalar ve çocuğa bakım veren kimseler farkında olmadan kendi vazifelerini bu aletlere vermiş oluyorlar. Ağlayan çocuğunu sakinleştiremeyen (ya da sakinleştirmek için üşenen) ebeveyn, tableti/telefonu çocuğun eline tutuşturarak kolaylıkla (!) çocuğu susturuyor. Ya da komşusuyla sohbet etmek istiyor ancak çocuğun sorularından bunalıyor ve yine çocuğun eline tableti/telefonu tutuşturuyor. Bilincinde olan hiçbir anne ve baba çocuğuna bu denli zarar veren bir şeyi bu şekilde çocuğunun eline tutuşturmaz.

İki yaşına kadar ebeveyn çocuğunu kesinlikle telefon, televizyon, tablet ya da bilgisayarla tanıştırmamalıdır. İki yaşından sonra da kullandırmaması makbul olanı olmakla birlikte günde 30 dakikayı geçmeyecek şekilde internet kullanımı kâfidir. İlköğretimin ilk 4 yılında ödev haricinde oyun ve eğlence için günlük 45 dakika zaman ayrılmalıdır. Ergenlik çağına erişince artık sadece uygun bir dille yönlendirilmelidir. Aksi durumda geleneksel emzikte kullanılan acı biber yöntemi maalesef dijital emzikte işe yaramamaktadır ve sonuçları daha acı olmaktadır.

Bazı ebeveynlerden şunu duyuyorum: “Ne yapalım çocuk sıkılıyor, kendisine oyun arıyor. Telefon da ona istediği kadar oyun sunuyor.” Ancak bu düşünce çok yanlış. Bırakın çocuklar sıkılsınlar, sıkıntıdan ağlasınlar hatta. Bir süre sonra canı sıkılan çocuk kendi yaratıcılığını kullanacak, kendine yeni oyunlar üretecek ve kendi kendine eğlenmesini öğrenecek. Çocukların ellerine hızlı bir şekilde tutuşturulan hazır oyunlar onların yaratıcılıklarını erken yaşta öldürmeye neden oyunlar. Sizce de bu çocuklara yazık değil mi? Bir de şu tür ebeveynlerle çok karşılaşıyorum: “Benim çocuğum daha çok küçük, okuma – yazma bile bilmiyor ancak büyük bir adam gibi telefonu kullanabiliyor, istediği oyunu/videoyu kendisi açabiliyor.” Onlara demek istediğim: “Hayır, senin çocuğun zeki değil. Android’in kendisi en düşük zekalıların bile kolaylıkla kullanabilmesini sağlayacak şekilde tasarlandı.” Ancak her doğru açıkça söylenemiyor maalesef. Bunun yerine çocuğunun yaratıcılığının öldüğünü anlatmak en uygunu olacaktır.

Şahsen (istisnalar hariç) çocukların ekran bağımlısı olduğunu düşünmüyorum. Ebeveynler, hızlıca büyüyen ve gelişen apartman, site hayatıyla adeta zindan hayatı yaşayan çocuklara gerekli alternatifleri sunamayınca biraz da kolaylarına gelince çocuklar da hâliyle zamanlarını sanal ortamlara girerek harcıyorlar. Bir tanıdığım: “Çocuğum köye gidince telefonu unutuyor.” demişti. Çünkü köyde hareketlilik var, çocuğun hareket alanı ve bununla birlikte yaratıcılığı genişliyor. Eskiden evin büyükleri bir nevi yazılım yükleyicilerdi yani çocuklarının ahlak ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini onlar öğretirlerdi. Şimdi ise çocuklara yazılımı tablet, internet ve youtuberler yüklüyor. Fıtrat gereği meraklı olan çocuklar sorduğu soruya anne veya babadan cevap alamayınca kafasındaki sorulara cevap bulabilmek adına içeriğinin doğru mu yoksa yanlış mı olduğu idrakine varamadığı internet mecrasında video açıp izliyor. Bundan olsa gerek şimdinin çocukları büyüdüğünde youtuber olmak istiyor. Eskiden çocuklar büyüyünce öğretmen olmak isterlerdi. Çünkü ilk olarak gördükleri karakter ve örneklem okuldaki öğretmeniydi. Şimdi ise öğretmen ve doktorluktan önce daha bebeklik çağında görmeye başladığı ve hayranlık duyduğu karakter gibi youtuber olmak istiyor. Hz. Ali’nin çok güzel bir sözü var: “Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar arkadaş olun, 15 yaşından sonra istişare edin.” diyor. Çocuğun etrafında oyun oynayabileceği arkadaş yok, babaya veya anneye soru soruyor cevap yok, 15 yaşına geldiğinde istişare deseniz zaten o hiç yok. Sizce bu çocuk ne yapsın? Hâliyle internette oyun oynuyor, youtuber ile arkadaş oluyor, saçma sapan forumlarda sorularına cevap arıyor. Doğru bir yönlendirme olmadığından zamanla ayağı kayıp gidebiliyor.

Velhasılıkelam, “Ebeveynin ne yapması gerekir?” sorusuna gelirsek her şeyden önce çocuğun oyun ihtiyacını gidermek için bir arkadaşa ihtiyacı vardır. Çocuk yeri geldiğinde koşmalı, bağırmalı, çağırmalı hatta düşüp dizini kanatmalıdır. Ebeveyn çocuğuyla arkadaş olmalı, onların sosyalleşmesi ve akranlarıyla bir araya gelecek aktiviteler için çaba sarf etmelidir. Unutmayalım ki her çocuk birer cevherdir, onların ışığını söndürmeyelim.