İstemez, istemesini bilmez, hiç sesi soluğu çıkmaz. Kütahyalı çalâbîdir. Memleketi için bir araya gelmez, toplumsal bir direnişe asla yeltenmez. Kütahyalı devletçidir. Ne kadar güzel geliyor kulağa bu cümleler öyle değil mi? Oysa Kütahya her geçen gün kan kaybediyor. Bunu söylemek, yazmak da benim gibi kendini gazeteci yazar sınıfından sayanlara kalıyor. “Keşke biraz kalabalık olsak” diyorum bazen. “E ne yapalım, bizim de kaderimiz böyle imiş” diyerek durumu dini jargonlara doğru itivereyim bari. Ne de olsa sıkışan dini motiflere doğru koşar adım ilerliyor memlekette.
Ankara’da çok sayıda olmasa da etkili makamlarda oturan Kütahyalı bürokratlar var. Acaba bunlardan kimin haberi var? Adamlar buradan bir şekilde kendini Ankara’ya atmış, görevlerinde başarılı olunca da üst makamlara terfi etmişler. Fakat memleketin bu üst düzey bürokratlardan haberi dahi yok. Benim bildiğim kadarıyla; Sağlık, Tarım, İçişleri, Dışişleri, Hazine ve Maliye, Ulaştırma ve Habercilik, Çevre ve Şehircilik bakanlıklarında üst düzey, etkili ve yetkili birçok Kütahyalı hemşerimiz var. Özel sektörde de çok etkili isimlerimiz var. Peki, bunları bilen, kapısını çalan, memleketin âli menfaatleri için bir şeyler talep eden var mı? Yok birader, yok! Dedim ya, aklımız çıkar bir şey isteyiverirsek. Ha bir de şu var; bu adamları tanısak, bilsek kendi oğlumuzun kızımızın torpil işi için kapılarını aşındırırız. Ancak konu memlekete gelince, fısss… Ah be güzel Kütahya, aç artık şu gözünü uykudan. Horul horul uyuyorsun…
BAŞKA VEKİL Mİ YOK KARDEŞİM?
Şu sıralar TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlıkların 2025 yılı bütçeleri görüşülüyor. Bu bütçe görüşmelerinin müdavimi Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş. Bakıyorum Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmesinde Erbaş konuşuyor, konusu Kütahya ve ilçeleri. Dön oradan Ulaştırma ve Habercilik Bakanlığı’na hop burada da Ahmet Erbaş, konu yine Kütahya. Ya kardeşim, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Enerji Bakanlığı hülasasında Ahmet Erbaş. Başka vekil mi yok bu memlekette?
Sayın Erbaş, sana “turist vekil” falan diyenler neden konuşmuyor da hep sen konuşuyorsun? Bir tek sen mi kaldın koca TBMM’de Kütahya’yı anlatacak? Hem işin ilginç tarafı da şu; Sayın Ahmet Erbaş, hem iktidar kanadında hem de muhalefet yapıyor. Bakanların yüzüne yüzene söylüyor eksiğimizi gediğimizi. Nasıl vekilsin sen Ahmet Erbaş? Hele bir anlat da öğrenelim. Hafta sonu ayaklarını uzatıp şöyle rahat rahat yatmak varken, karda kışta Altıntaş’ta ne işin var senin? Çavdarhisar’ın girişi yokmuş, böyle bir şey olabilir miymiş? Bir tek sana mı düştü bu dert? Bakanın yüzüne yüzüne söylüyorsun. 22 yıldır Çavdarhisar ilçesinin bir girişinin olmadığını senden başka hiç kimse görmedi mi? Tavşanlı’daki kuzey çevre yolu projesini halk adına neden sen takip ediyorsun? Sayın Erbaş, bunlara bir cevap ver bakalım. Yok mu senden başka vekil?
Sana “Kütahyalı değil” diyenler, arkandan atıp tutanlar var ya, onlara da öğret şu komisyon toplantılarının yolunu…
KAR YAĞSIN DA KAYGI YAĞMASIN
Eskiler çok kullanırdı bu cümleyi. "Kar yağsın da kaygı yağmasın" cümlesi, derin bir anlam yükü taşır. Burada kar, sadece doğanın bir fenomeni olmanın ötesinde, bir arınma, bir yenilenme simgesidir. Karın yeryüzüne düşmesi, tıpkı insan ruhunun kirliliğinden arınması gibi, hayatın zorluklarından, kaygılarından ve içsel karmaşasından sıyrılma arzusunun bir ifadesidir. O, her zerresiyle karanlık düşünceleri örtüp, sessiz bir huzur getirir. Kaygı ise, insanın içini saran bir fırtına gibi, ruhu yoran, zihni kuşatan bir yük olarak belirir. Bu cümlede, karın, kaygıdan daha baskın bir şekilde yeryüzüne düşmesi istenir; kar, kaygıyı yok edip, yerine bir dinginlik ve huzur bırakmalıdır. Bu dilek, insanın yüreğindeki sıkıntılardan kurtulma, içsel huzuru bulma arzusunun, aynı zamanda doğanın gücüyle bir araya geldiği, evrensel bir çağrıdır. Ruhu şâd olsun, babaannem Müşerref Hanım çokça bu cümleyi dillendirir, bu beyaz bereketten şikâyet etmememizi aksine şükretmemizi salık verirdi. Ne güzel insanlar büyütmüş bizi…
Sevgiyle kalın...
GÜZEL CÜMLELER
O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler; demirin tuncuna, insanın p…ne kaldık. YAŞAR KEMAL