Anasınıfından önce başlıyor tatlı bir telaş: “Acaba çocuğumu hangi okulun hangi öğretmenine versem?” Kolu komşu, eş dost, tanıdık, “Okul öncesini o kadar kafana takma ama gelecek yıl çok önemli.” diyor. “Bak bizim çocuklar falanca okulda, falanca öğretmende okudu; bizim istediğimiz(!) yeri kazandı. Nasıl olsa kiracısınız, şimdiden çocuğu vermek istediğiniz okulun kayıt alanı içine taşının.”
Bir başkası hemen araya giriyor: “Bizim çocukları da falanca okuttu, bizim istediğimiz(!) yeri kazanamadı. Keşke bizimki de sizin öğretmende okusaydı.” diyor. Bir diğeri de: “O kadar kafaya takmayın canım, biraz da çocuğun içinde olacak. Bizim bir akrabanın çocuğu var, anne baba doğru dürüst ilgilenmedi ama yine de en iyi okulu kazandı.” diye ekliyor.
Herkesten bir tavsiye geliyor ve anne babanın kafası iyice karışıyor. “Çocuğum için tüm öğretmenler iyidir ama falancanın dediği öğretmen acaba daha mı iyi? İnşallah onun sınıfına düşer, ya ona denk gelmezse?” diye evhamlanırken bir de bakıyor ki kayıt zamanı gelmiş, çocuğunu okula yazdırmış ve çocuk istediği öğretmenin sınıfına düşmüştür. Artık derin bir “oh” çeker.
Telaş bitti mi? Hayır, esas yeni başlıyor. Sabah elinden tut okula götür, akşam elinden tut eve getir. Ödevlerini takip et. Şu deneme testini, bu yardımcı kitabını al. Olmadı kurslara gönder, daha da olmadı takviye dersleri aldır. Çocukluğunu yaşayamadıkları için hem üzül, hem de durmadan “Çalış, test çöz, kitap oku.” diye başının etini ye.
Hatun, annelik merhametiyle:
Sen de hanıma:
Sınavlar Başlıyor
Siz mücadeleye devam ede durun, bir de bakıyorsunuz ki OKS… pardon SBS… yok, yine pardon TEOG… derken LGS gelmiş çatmış. Çocuğunuzdan çok siz heyecanlısınız. “Hem çocuk hem biz bu kadar emek verdik, ne olur Allah’ım istediğimiz(!) liseyi kazansa…”
Çünkü iyi lise, iyi üniversiteye giden yol demektir. Ama bir de bakıyorsunuz ki çocuğunuz hem kendi hem de sizin ilginize rağmen istediği okulu kazanamamış, normal liseye devam edecek. Çocuğunuza hissettirmemeye çalışsanız da moraliniz bozuluyor, “Keşke biraz daha çalışsaydı.” diye içinizden geçiriyorsunuz.
Eşinize:
O ise hemen karşılık veriyor:
Siz de sakinleşerek:
Morali bozuk olan çocuğunuza:
Lise Yılları
Siz artık lise yıllarında çocuğunuza “çalış” deme ihtiyacı bile duymuyorsunuz. Görevini fazlasıyla yapmanın gayreti içinde olduğunu görünce, anne baba olmanın verdiği şefkatle:
O anda tüm yorgunluğunuz bitiyor. “Niye bu kadar dert edinmişiz ki, iş olacağına varıyormuş.” diye içinizden geçirerek aile boyu çocuğunuza sarılıyor, sevinç gözyaşları döküyor ve “Azmin elinden hiçbir şey kurtulmazmış.” sözünün doğruluğunu bir kez daha görüyorsunuz.
Tatlı Telaş
Sizin tatlı telaşınız bir nebze bitiyor amma, geride binlerce anne baba, çocuklarının geleceği için tatlı telaş içerisinde koşturmaya devam ediyor. Ve siz onlara:
Eğitim için her türlü fedakârlığı yapmaya çalışan bir baba olarak, beni yormadan görevlerini alın teriyle yerine getiren (ilköğretim matematik öğretmeni) Büşra’m ve Talha’m için Rabbime binlerce şükür ediyorum. Rabbim, arzu eden herkese alın teriyle başarmayı nasip eylesin.
Ancak duyarlı bir baba olarak şunu tekraren ifade etmek isterim ki:
Ne zaman çocuklar ders çalışmıyor diye üzülsem, aklıma geliyor daha kötüleri.”
Ve derim ki:
Özeti: aile, okul ve üst kurumlar olarak asla unutmayınız ki, güvenlik tedbirleri eğitim öğretimin başında gelir. Duyarsız olunup sona kalırsa felaketi gelir. Acısı kalır.