Nefis/benlik algısıdır, birey olmadır, kendini önemli görmedir, bireyin kendisi hakkındaki farkındalığıdır ve kimlik duygusudur ego... Birey olmak, önemli; ancak bireysel takılmak ve toplumcu yaklaşımın dışında kalmak, onmaz bir illet… İnsanın kendi benliğine bağlı kalmasıdır, farkındalığın fark edilemez hâle gelmesidir bu… Birilerine takılı kalmak, birilerinin gölgesinde yaşamak, kula kul olmak demek… Yaratan’a bağlı olmak (kul olmak) doğru; bireyin bireye bağlı olması (kulun kula kul olması) ise, doğru değil… Gerçek özgürlük; yaratılanın (bireyin) kendine ya da başka birilerine bağlı olması değil, Yaratan’a bağlı olması… Bireyi birey yapan, onurlu kılan tek şey bu… Unutulmaması gereken tespit: Bir insan olarak “Vazgeçilmez sanma kendini, toprağın altı kendini vazgeçilmez sananlarla dolu...” (Ömer Hayyam)… Özgürlük bize veraset olarak intikal etmez… Zahmet olmalı ki rahmet ve özgürlük olsun… Çaba göstermemek, asalak olarak bir başkasından veya başkalarından geçinmek, nefsin (egonun) keyfine göre yaşamak; keyfiliği hür olmak zannetmek… Esaret, duygularımızın ve düşüncelerimizin mahrumiyet cenderesinde olması ahvâli… Esaretin bizi kuşatması, aklımızı kiraya vermek… Sonrası, esaretin bizi bizden etmesi, bizi robotlaştırması ve en kötüsü mankurtlaşması vetiresi/süreci… ‘Ben’ olmadan, ‘sen’ ya da ‘o’ olmanın anlamı yok… ‘Ben’ de olacak, ‘ben’den içeri bir ‘ben’ de olacak… İçteki ‘ben’ ile bilindik ‘ben’ birbirini bütünleyecek… Sloganlara esir olmadan fikir sahibi olabilmek, başkalarına ait fikirlerin, basmakalıp fikirlerin mahkûmu/esiri/kulu olmamak, böyle mümkün… Maalesef, “Türk insanının en büyük noksanı, siyasî düşünceye gözlerini kapamış olmasıdır. Bütünü bilmediğimizden ya sloganlara esir olduk, ya ideolojilere köle.” (Cemil Meriç)…
Bir olan, tek olan, yegâne olan, eşi ve benzeri olmayan, dengi, nazîri, ortağı/şeriki ve yardımcısı asla bulunmayan BİR… Allah hem zatı itibariyle bir, hem isim ve sıfatları itibariyle tek, eşsiz, benzersiz, misli ve misâli yok… Bir ve tek olan Hakk’ın sözü: “Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 49)… Bir; ancak, yalnız, sadece anlamına da gelmekte… Bir ve birey… Birey (fert, zât, biregü, biri, bir kişi, birisi, diğeri, başkası), kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık… Birey, doğa bilgisinde türü oluşturan tek varlıklardan her biri… Birey, bir türün kapsamı içine giren somut yaratık… Birey, insan topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de bulunan tek mahlûk… Birey, toplumları oluşturan ve düşünsel, duygusal, iradeyle ilgili nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri… Bir olmayınca, diğerlerinin var olması mümkün değil… Sıfır, ‘bir’e meftun; sıfır, bir ile birlikte olunca değerli… ‘Bir’ öylesine birleştirici bir cazibe merkezi ki… “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” (Hacı Bektaş Velî)… Birlikten kuvvet doğar… Bireyin gayreti, bir olmayı, birlikteliği; birlikteliğin gücü, var olabilmeyi sağlar… Bir, bire ram olunca; hep beraber olunca bir ve birey olabiliriz… “Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.” (Hz. Mevlana)… Bir birey olmak, hep birlikte hareket eden bireyler olmak, bir ve beraber olmak; güçlü olmak demek… Hayatın yükünü yüklenmek, bir olunca kolay… Zorluklarla baş edebilmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil; beyin gönül fırtınasında düşünüp silkinmek ve kurtulmak için çaba sarf etmek… Birilerine endeksli yaşamayı tercih etmek (kula kul olmak), kendine ait olamamakla alâkalı… Birilerinden geçinerek, asalak biri olunur; saygın bir birey olunamaz… Asalak bir birey, birliği kemiren kurt gibidir; çalışmayı tembelliğe dönüştürür… Asalak olanı tanımak zor değil… Etrafımızda kümelenmiş boş teneke gibi tıngırdayıp, sloganları fikir zanneden bir çığırtkanın bozuk plak gibi çıkardığı sese bakmak kâfi… Asalak, kendini laklak ederek belli eder… Düşlediğimiz, özlemini duyduğumuz bir birey nasıl olmalı? Toplumun her bireyine adâleti eşit uygulamalı… Mal, mülk budalası olmamalı… Bireyleri ‘Allah’ ile aldatanlara aldanmamalı; dinin ticareti yapılmamalı, din yaşanmalı… Menfaatleri için dindar görünenlerden uzak durulmalı… Birey; körü körüne hareket etmemeli, boş boş oturmamalı, etrafına bakmalı, araştırmalı, düşünmeli, soruşturmalı, sormalı ve sorgulamalı… Birini, onu bunu, Allah ile arasına koymamalı… Her bir canlıya saygı duymalı… Aklını başkasına teslim etmemeli, aklını kiraya vermemeli, aklını işletmeli… Hurafe ve saplantılara değil, Hakk’ın sözüne uymalı… Kötü zandan, dedikodudan kaçınmalı, kimsenin kusurunu araştırmamalı, ifşa etmemeli… Aile yapımızı bozan sapkın cinsel eğilimlere aman vermemeli…
İnsan odak olmadıkça her türlü severlik, sevgisizliğin aslında çıkar adına sözde sevgi bağımlılığı saplantısına sebep… Bu, bağnazlık… Yetime, öksüze, aç olana, muhtaç olana, köprü altı çocuklarına, hayvanlara, ağaca, bitkiye, hatta cansız olana, hülâsa can taşıyana ve can taşımayana gösterilmesi gereken sevgi ve merhamet olmazsa eğer; insan ya egosuna ya da başkalarına kul olur… Kısa vadeli hevâ ve heveslerin kölesi olur… Tâbi olmamız gereken buyruk: “O'dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır).” (Mü'min Suresi, 67)… İnsan kalmanın (birey olmanın) sırrı, birbirimize bağımlı-bağlı/kul olmadan, birbirimizi daha çok sevmek ve birbirimize daha çok bağlanmak… İnsan kalmanın gizemi, dertleri derdimiz bilmek, dertleri dert edinmeden, dertlere merhem olmak… Ne mi yapmalıyız? Görevlerimizi ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz; çalışmalarımızı sürdürülebilir çapta yapmada, donanımlı kaliteli insan yetiştirmede gerekli titizliği ve hassasiyeti göstermeliyiz… Güçlüklere ve engellere boyun bükmeden, çaptan düşmeden, çaplı davranmalıyız… Eleştiriye kendimizden (nefsimizden) başlamalıyız… Hata ve yanlışların olması, hem çalışıldığının hem var olmaya çalıştığımızın göstergesi… Okunmayan kitabın sayfaları buruşuk olmaz. Buruşuk tarafa takılmak, kendi adımıza bir şey yapamamanın da yansıması… Elbette birey olmanın, insan kalabilmenin bir bedeli var… Kalabalıklar içinde bile yalnız kalmak… Sahip olduklarımızı ya da sahip olduğumuzu sandığımız dostlarımızı yitirmek de işin cabası… İnsan olmak ve insan kalabilmek, dostlara acı da gelse, hakkın taraftarı olabilmek… Ne yapalım, hayat bu… Hayat iki hece ve gerçekten kimine göre bir bilmece kimine göre bilinemeyen gülmece, eğlence… Hatır kırılınca siz de hatırda kalmayınca, geriye kalan sadece çözümü yapılamayan bulmaca… Yarın çok geç olabilir… Dün bitti. Bugün hâlâ fırsat varken, bu dünyadan göçüp gitmeden, ömür bitmeden, kendimize gelelim, sapkın yolda değil, doğru yolda gidelim… Yoksa insan müsveddesi olmadan öteye gidemeyiz… İnsanlıktan çıkıp gitmeden, baştan çıkmadan, başımızı taştan taşa vurmadan, “Kapımıza değil kalbimize vuran buyursun.” (Şems-i Tebrizi)… Hakk’a kul olmak, hür olmanın, onurlu birey olmanın gereği… Kula kul olmak, nefse esir olmanın neticesi…
Ölüm; yeniden doğuşun, var oluşun ve yok oluşun gizemli noktası… Bu noktadan uzanan çizginin ucu açık, en ufak zerreden evrenlere doğru… “Evrenin en anlaşılmaz özelliği, anlaşılabilir olmasıdır.” (Albert Einstein)… Dünya’mız, Samanyolu galaksisindeki güneş diye isimlendirilen yıldız sistemindeki gezegenlerden/âlemlerden biri sadece… Güneş'ten olan uzaklıklarına göre gezegenler sırasıyla Merkür (uydusu yok), Venüs (uydusu yok), Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün… Dünya, yaşadığımız gezegen… Uydusu Ay… Samanyolu Galaksisinde sadece küçük bir kısmı keşfedilen yaklaşık 200 milyar (kesin sayıyı henüz hesaplamak mümkün değil) yıldız mevcut… Samanyolu gibi en az 200 milyar ile 2 trilyon arası galaksi olması muhtemel… Âlemler iç içe dürülmüş… Dünya ve insan… “Kendini küçük bir beden zannediyorsun. (Kendine dikkatlice bir bak; sen âlemin özüsün. Sen varlıkların gözbebeği olan. Hâlbuki koskoca bir âlem dürülmüş içinde senin.” (Hazreti Ali)… “Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen. Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen. (Ey insan evladı! Kendine saygıyla yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın)” (Şeyh Galib)… Nefsimize avukat olmak kolay, her istediğimizi söyleyip yapmak zor değil… “Nefse uyan, Hakk’a uymuş değildir.” (Pir Sultan Abdal)… Nefse uymakla yoldan çıkılır, nefse hâkim olunca yola çıkılır… “Kul ile Rabbi arasında ilk perde kulun nefsidir.” (İmam-ı Gazali)… “Kula kulluk etme! Unutma ki sen de kulsun. Ve kimseye gerektiğinden fazla önem verme! Yoksa unutulursun.” (Necip Fazıl Kısakürek)… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz, linki arkadaşlarınızla paylaşıp destek olmanız, olumlu-olumsuz görüşlerinizi, eleştirilerinizi iletmeniz dileğiyle…