Böyle bir konuda, bendenizin ahkâm kesmesi, gazetemizin yazarı Osman Buharalı’ya karşı ayıp olacak biliyorum ama kendinin büyüklüğüne ve hoşgörüsüne sığınıyorum. Buharalı, konuyu 2021 yılında yayımladığı “Hadsizlik” adlı kitabında uzunca ve şahane bir biçimde anlatmıştı zira.
Her mesleğin, her sanatın, her işin bir erbabı vardır. Kalem erbabı da sözü ölçer, biçer; tartar, yoğurur; yaşar, düşünür ve nihayetinde yazar.
Yazmak bir iç dökme eylemi değildir sadece; yazmak, bir mesuliyetin de ifasıdır haddizatında. Kalem tutan el, sadece mürekkep değil, vebal de taşır. Bu vebali bilmeden, yazının anlamını çözemeden, yazara “neden bunu yazıyorsun?” ya da “bunu kim anlayacak?” deme cüretinde bulunanların artışı, ne yazık ki cehaletin cesaretine işaret etmektedir.
Haddini bilmek, aslında en büyük meziyetlerden biridir. İnsan, her şeyi bilemez; bilmesi de gerekmez zira. Şu var ki bilmediğini bilmek, büyük bir olgunluktur. Ne var ki günümüzün en büyük çıkmazı, cehaletin özgüvene dönüşmüş hâlidir. Her konuda fikri olan, ama bilgiyle hiç yolu kesişmemiş bir güruh, ne yazık ki en çok da kaleme musallat olmuş durumda. Yazıp çizenlere atıyor da atıyorlar.
Ey sözün kıymetini bilmeyen muhterem! Yazmak, bir hesap işi değil, bir hissiyat işidir. Yazı, okuyanı hedef almaz; meseleye ayna tutar. Eğer aynada çirkinlik görünüyorsa, suç aynanın değil, suretinindir. Yazıya değil, yansıyana kızılmalıdır.
Ben yazdıklarımı ne alkış için yazarım, ne de övgü için. Yazdıklarım, şahsi değil, vicdani muhasebemin ürünüdür. Yazdıklarımdan rahatsızlık duyan varsa, demek ki bir yerlere dokunmuşumdur ve unutulmasın kalemimin ucu sivridir; dokunduğu yeri sızlatır. Şu var ki maksadım kesmek, yaralamak, acıtmak değil, uyandırmaktır.
Her fikre açık olmak erdemdir, fakat fikirsizliğe tahammül etmek de zulümdür. Eleştiriden korkmam; lâkin eleştirinin bilgiyle, edeple, izan ile gelmesini beklerim. Yoksa “ben beğenmedim” diyerek yazarı sorgulayanlar, sadece hadsizlik değil, haksızlık da ederler. Beğenilip beğenilmemek de pek umurumda değil açıkçası. Horoz misali, işimizi yapar geçeriz. Polemik, bizim işimiz değildir.
Bu yüzden diyorum ki lütfen herkes haddini bilsin. Çünkü haddini bilmeyen, başkasına had bildirmeye kalkar ve bu tavır, sadece yazara değil, yazının ruhuna da hakarettir.
Kalemime dokunmayın; çünkü ben onu eğip bükmeden, sadece gerçeğe doğrultuyorum.
DEĞİŞTİM Mİ? FİKİRLERİM AYNI MI?
İnsan, toprağa kök salmaz; düşünceye tutunur. Ne göçebe yüreklerimiz ne sabit akıllarımız vardır aslında. Zira hakikat, durağan bir kaya değil; akan bir nehir gibidir. Bugün usulca dokunduğun kıyı, yarın seni alıp bambaşka bir sahile bırakabilir.
Bir fikre tutunmak güzeldir, lâkin ona zincirlenmek değil. Zira akıl dediğin, yol almalı; yerinde sayan düşünce, fikir değil kibirdir. Değişmek, döneklik değil; bilâkis insan olmanın asli parçasıdır. Çünkü akıl, yanıldığını fark ettiği yerde büyür. Kalp, hakikate yaklaştığı yerde derinleşir.
Bir vakit ölesiye savunduğun bir düşünce, gün gelir sana dar bir elbise gibi gelir. Sıkmaya başlar, boğar, terletir. İşte o an anlarsın: Değişim değil, direniş yorar insanı. Çünkü hakikate sırtını dönmek, kendi gölgene mahkûm olmaktır.
Oysa düşünce, rüzgâr gibidir; önünü kesersen fırtına olur, yön verirsen serinlik getirir ve unutma: Bir fikrin değişmesi, bir insanın bitişi değil; bilâkis yeniden doğuşudur.
Kim demiş “hep aynı kalmak erdemdir” diye? Erdem, yanıldığını fark ettiğinde susmamak; yanlış bildiğinden utanmadan geri dönmektir ve bazen bir cümleyle yıkılır içindeki eski dünya. Şunu bil ki her yıkımda bir yeninin harcı karılır. O yüzden korkma. Değiş, evril, olgunlaş. Çünkü zihnin kırıldığı yerden ışık sızar.
Bu iki konuyu ele almamdaki en büyük neden, daha önceki yıllarda (son 5 yıl öncesi) kaleme almaya çalıştığım bazı yazılarımla şimdikiler arasında çok ciddi görüş ayrılıkları olduğu eleştirisidir. Eleştiriye eyvallah, alır başımın üstüne koyarım. Hakaret edenle muhatap olmam, biter gider…
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
Haddini bilmeyen, hakikate hiç varamaz; çünkü insan, önce neyi bilmediğini idrak edecek kadar yanılmalı, sonra sustuğu yerde kemale erecek kadar kırılmalıdır. M.Y.