-Hayvanlar âleminin dervişi- EŞEĞİN HİKÂYESİ

“Eşek” deyip geçmeyin! Bu uzun kulaklı hayvan, her fırsatta küçümsense ve hakaret aracı olarak kullanılsa da koca bir deve kervanının önünde kılavuz olarak o gider.

Kızdığımız birini eşeğe benzetir ve ona “eşşek oğlu eşşek” deriz. Hem ş harfini vurgulamak için şeddeli söyleriz hem de işin içine babasını da katarız ki eşekliğinde şek ve şüphe kalmasın.

Kültürümüzde “Merzifon eşeği gibi anırmak” deyimi vardır. Mısır ve Kıbrıs eşekleri için ise “eşeklerin mercedesi” söyleyişi yaygındır.

Anlaşılan o ki, eskiden beri Merzifon’un eşekleri yüksek frekanstaki anırmalarıyla, Kıbrıs ve Mısır eşekleri ise güçlü ve hızlı oluşlarıyla meşhur olmuşlardır.

Yusuf Kâmil Paşa (ö.1876), Mısır’a giderken kendisini uğurlamaya gelenler arasında Nihat Bey’i görür ve “Söyle bakalım, sana Mısır’dan ne getireyim?” diye sorar.

Nihat Bey de: “Efendim, malûm-ı âliniz, Kanlıca tepesinde oturuyorum. Tepeye ara­ba çıkmıyor. Buranın beygirlerine de binmeye cesaret edemiyorum. Mısır merkeplerinin rahvan olduğunu duymuştum. Bir merkep ihsan buyurursanız sayenizde rahat ederim.” der.

Aradan zaman geçer, Yusuf Kâmil Paşa Mısır’dan döner. Karşılayıcılar arasında kendisine doğru koşarak gel­mekte olan Nihat Bey’i görünce tebessümle:

“Nihat, bak hele şu işe. Benden eşek istemiştin. Şimdi seni görünce hatırıma geldi.” deyince Nihat Bey, paşanın karşısında gayet saygılı bir şekilde:

“Ne önemi var efendim... Siz döndünüz ya, artık hâcet kalmadı!” diye mukabelede bulunur.”

Bu mübarek hayvan gerçek ve mecaz anlamda kültürümüzde öylesine yer almış ki bu hususta onlarca kitap bile yazılabilir.

Nereden çıktı bilmiyorum; ama şakanın ağırına bile “eşek şakası” denir.

Eşeğe marifetini göster demişler yıkılıp ağnamış. (yatıp yuvarlanmış).

Eşeğe rakı içirmişler; çulunu bahşiş vermiş.

Eşeği düğüne çağırmışlar; ya odun eksik, ya su demiş.

Eşeğin ölümü köpeğe düğündür.

Eşek hoşaftan ne anlar?

Elbette her hayvanın bizim sosyo-ekonomik hayatımızda ve kültürümüzde ayrı bir yeri var. Fakat eşeğin şanssızlığı atla aynı cinsten olması ve sürekli atla kıyaslanması.

Bir küheylân at ver, istemem eşek

Üstü kaplan postu, tek olsun öşek¹

At varken eşeği kim ister ki Karacaoğlan istesin! At beylerin, paşaların, kralların, yiğitlerin bineğidir; eşek ise yoksulların, gariplerin, uşakların, meczupların ve çobanların.

Çakma şövalye Don Kişot at üstündedir ve önde gider; hizmetçisi Sanço Panza eşek üstünde arkadan gelir.

Eşek, canı yanınca atı geçse de her daim at hızlıdır, eşek yavaş.

Ata binilir, eşeğe yük taşıtılır. At kelimesi ulvi bir anlam taşır. Atın yük taşıyanına “at” denmez; “beygir” denir.

Eskiden gelin olan kızlar, baba evinden koca evine at üstünde götürülürdü. Eşek üzerinde gelin alındığını tarih kaydetmemiştir.

Birini zorla eşeğe bindirip diyar diyar gezdirmek, ona “hakaret ve itibarını yerle bir etme” anlamına gelir. Fatihler ve muzafferler at üstünde gezerken yendiklerini ve esir ettiklerini hakaret ve ibret olsun diye eşek üzerinde köy köy, kasaba kasaba gezdirirlerdi.   

Yıl 1532. Şair Figânî’nin: “Dünyaya iki İbrahim geldi; biri put kırdı, diğeri put dikti.” dediği rivayet edilir. Bunu duyan Sadrazam Pargalı İbrahim Paşa’nın emriyle bir güzel kamçıladıktan sonra, bir bölük asker eşliğinde, davulcu ve tellallarla, eşeğe ters bindirirler, gözlerini bağlayıp, sokak sokak İstanbul’da ibret olsun diye gezdirdikten sonra, deniz kıyısında idam ederler.

Eşekle at bir olur mu hiç! Bırak atı geçmeyi Gevherî’nin dediği gibi atla yarışa yeltenmesi bile ayıptır.

Hey ağalar zaman azdı, 
Düşmüşe il üşer² oldu. 
Küllükte sürünen eşek, 
Cins atla yarışır oldu.

At murattır; ancak Kazak Abdal’a göre eşeği rüyada görmek bile hayra alâmet değildir.

Eşeği saldım çayıra

Otlaya karnın doyura

Gördüğü düşü hayra

Yoranın da avradını

Eşek o kadar şanssız ve çileli bir hayvandır ki atlar tepişirken bile arada o ezilir. Yiyeceğin, giyeceğin en kötüsü hep eşeğe layık görülür. Halbuki onun insanın hayatını kolaylaştırmaktan başka bir işlevi yoktur.

Eskiden yük taşımacılığında kullanılan eşek, ne kadar yük yüklenirse yüklensin, sesini çıkarmaz. Bu nedenle bir sabır abidesidir. Kısacası, III. Harnâme kitabının yazarı Hayrullah Şanzumî’ye göre “eşek hayvanlar âleminin dervişidir.”

Yazımızı Hz. Mevlânâ’nın şu veciz sözüyle bitirelim: "Bülbül dağa karşı şakısın, çilesin de dağdan karga sesi gelsin; yahut insan seslensin de dağ eşek anırışıyla yankılansın, mümkün değil! Eşek anırışını duyuyorsan, iyi bil ki sen anırmışsındır…"

öşek¹ : vaşak

üşmek¹ : topluca saldırmak.