Arapça “hazer” kelimesi ile Farsça “hezâr” kelimesi yüzyıllardır dilimizde kullanılan kelimelerdendir. Zaman zaman bu iki kelimenin karıştırıldığını ve birbirinin yerine yanlış kullanıldığını görüyoruz.
“Hazer” kelimesi “sakınma, çekinme” anlamlarına gelir. Kelime Türkçedeki “etmek, eylemek” yardımcı filleriyle birleşerek “sakınmak, çekinmek” anlamlarında “hazer etmek” ya da “hazer eylemek” şeklinde kullanılır.
Halk şiirimizin büyük ozanı Karacaoğlan bir şiirinde şöyle der:
Karacoğlan der ki hazer eyledim
Dostun bahçesine nazar eyledim
Seksen şeftaliye pazar eyledim
Sayısın yitirdim yüz ırast geldim
Farsçadan dilimize giren “hezâr” kelimesinin ise iki anlamı vardır. Birinci anlamı “bülbül”dür. İkinci anlamı ise sayı olarak “bin”dir.
Kırımlı Âli’nin (ö. 1683) bir gazelinden alınan aşağıdaki beyitte “hezâr” kelimesi “bülbül” anlamındadır.
Gül ile bülbülü sordum o gonca güldü dedi ki
Benim gibi sana gül yok senin gibi hezâr bana
O sevgiliye gül ile bülbülü sordum. Güldü ve dedi ki: (Ne yapacaksın gülü, bülbülü, onları boş ver.) Sana benim gibi gül yok, bana senin gibi bülbül yok!
Sultan Veled’in (ö. 1312) aşağıdaki beytinde ise “hezâr” kelimesi “bin” anlamında kullanılmıştır.
Ey ki hezâr aferîn bu nice sultân olur
Kutlu olan kişiler hüsrev ü hakân olur
Hezârfen Ahmed Çelebi
1632 yılında taktığı kanatlarla Galata Kulesi’nden Doğancılar Meydanı’na uçarak inen Ahmed Çelebi’nin unvanındaki kelime “bin” anlamındaki “hezâr”dır.
Hezâr-fen “bin fenli, bin hüneri olan, elinden çok iş gelen” demektir. Hezârfen Ahmed Çelebi de gerçekten çok marifetli ve hünerli bir kişidir ki o devirde kendi yaptığı kanatlarla uçarak havacılık tarihine geçmiştir.
Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre IV. Murat Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nden Hezârfen Ahmed Çelebi’nin uçuşunu izlemiş ve kendisine bir kese altın ihsan ederek, "Bu adam pek korkulacak bir âdemdir. Böyle kimselerin bekâsı caiz değil” diyerek onu Cezâyir’e sürmüştür. Hezârfen Ahmed Çelebi orada vefat etmiştir.
HEZÂR DİNÂRİ
Selçuklu ümerasından olup Kütahya’yı fetheden Anadolu Selçuklu komutanı Hezâr Dinârî’nin adındaki “hezâr” kelimesi de “bin” anlamındadır.
Asıl adı İmâdüddîn olan Hezâr Dinârî, Kütahya’nın fethinden sonra 1230-1244 tarihleri arasında kale muhafızı olarak Kütahya’da yaşamış ve şehrin Müslüman-Türk kimliği taşıyan bir beldeye dönüşmesi için pek çok hizmette bulunmuştur.
Onun yaptırdığı 1236 tarihli Balıklı Cami, 1243 tarihli Hıdırlık Mescidi, Kütahya Mevlevihânesine eklenerek Ergun Çelebi’nin türbesi haline gelmiş olan tek kubbeli Selçuklu Mescidi bugün hâlâ varlıklarını sürdürmektedir.
Saadeddin Cami’nin bulunduğu yerde ahşaptan yaptırdığı Hezâr Dinârî Mescidi ise ne yazık ki, günümüze kadar gelememiştir. Bu mescidin yanında bulunan sakahanenin suyu, onun adına ithafen “Dinar Suyu” ya da “Hezâr Dinârî Suları” olarak anılmaktadır. Göz rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenen bu şifalı sular hâlâ akmaya devam etmektedir.