HEP HALK VERİYOR, BİRAZ DA SİZ VERİN AĞALAR!
Ekonomik krizi fırsat bilen siyasi iktidar, yeni vergiler için düğmeye bastı. Yakında TBMM’de görüşülmeye başlanacak kanun teklifiyle yoksulluk ve geçim sıkıntısı çeken milyonlarca vatandaş yeni vergi uygulamasıyla daha da mağdur edilecek gibi görünüyor. İktidarın plansızlığının ve hesap bilmezliğinin faturası daima yoksul ve dar gelirli vatandaşın sırtına yükleniyor. Bunların gücü sadece garip gurebaya yetiyor. Fakirden alıp zengine ve itibardan tasarruf etmeyen Beştepe’deki saraya verilen paralar artık halkın belini bükmeyi geçti, eziyor. Yoksul vatandaşın kursağındaki son lokmayı almak için her çeşit yöntemi biliyorlar. Kendi yarattıkları ekonomik krizin faturasını vatandaşa kesiyorlar. Dillerinden düşmeyen “vergi adaleti” bu değil. Vergi adaleti, çok kazanandan çok, az kazanandan az almakla olur.
Şu itibarınızdan tasarruf edin artık. Gelişmiş ülkelerin liderlerine bakın. İtibarı gösterişten değil, icraatlarından alıyorlar. Geri kafalı bazı Arap ülkelerine özenmek, halkı ezdikçe ezer.
Devletin ödeme sırası gelince (emeklilik, kamu borcu vs) hep daha az verme üzerine. Göreve geldiğinizden beri düzelttiğiniz bir tane yanlış var mı, vatandaş lehine? Hep daha fazla alma üzerine. 532 çeşit vergi, harç, ceza ödüyoruz devlete. Sürekli oranları da artıyor. Pes doğrusu…
SİYASET, İNSAN KAZANMA SANATI OLMALI!
Aristoteles “Sevdiklerinizle siyaset yapmayın. Zira siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam ederken, siz dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız” der.
Kütahya’da siyaset yapan bazı insanların ne kadar hoşgörüden uzak, tahammülsüz olduğunu görüyoruz. Mesela bir siyasetçiyi eleştiren haber ya da makale yazarsanız, muhtemeldir hain ilan edilmeniz.
İnsanı kazanma, yapılan eleştirilerden ders çıkartma, nitelikli insanları bir arada tutma gibi hasletleri yoktur bizim siyasetçilerin.
Siyaset yapanlar lütfen; gülümseyin, iyi dinleyici olun, karşınızdaki kişiye önemli biri olduğunu hissettirin. Saygılı olun, daima dostça yaklaşın. Bırakın karşınızdaki kişi daha çok konuşsun. Empati kurun. Yani kendinizi karşınızdakinin yerine koyun da düşünün. Daima karşınızdaki kişinin hassas olduğu insanî konulara değinin. Eleştirmeden önce kendi hatalarınızdan söz edin. Karşınızdaki kişinin gururunu korumasına izin verin. Herkese dokunun temas edin. İnsanları ötekileştirmeyin. İnsan ayrımı yapmayın, yaptırmak isteyenlere karşı durun.
Kırmayın, kırılmayın, dedikodulara inanıp karar vermeyin. Kendinizi, sahtekâr ve riyakârların insafına bırakmayın. Eğer bırakırsanız, size merhamet eden olmayacaktır. Yalnız kalacak olmanız beklenen kaçınılmaz sonunuz olacaktır.
İnsanı kazanın. İnsanı yaşatın. İnsanı kaybederseniz, kendinizi de kaybetmeye hazır olun…
BEYGİR GİBİ ÇALIŞIYORUZ YALAN DÜNYA İÇİN
Ne kadar samimiyetsiz olduk son zamanlarda, öyle değil mi? İnsanların kıymeti, değer yargıları altüst oldu. Eskiden kuru bir selam, hafif bir tebessüm iyi bir gün geçirmemize neden olurdu. Şimdilerde etrafımıza örülen gri toz bulutları arasında nefes alabilme çabasındayız.
Sevgisizlik, merhametsizlik, çıkarcılık ve buna benzer sayabileceğimiz o kadar çok olumsuzlukla savaş halindeyiz ki beygir gibi çalışarak, hayat değirmenine su taşıyoruz.
Görebiliyorum ki, içsel bir boşluk ve umutsuzluk hâkim. Ancak belki de bu karanlık dönemde umut ışıkları bulmak mümkün. Samimiyetin yerini alan yüzeysel ilişkiler, insanları birbirinden koparıyor; ancak küçük de olsa bir değişim başlatmak elimizde. Bir tebessüm, bir selam belki de unuttuğumuz bağları yeniden canlandırabilir. Göz göze gelmek, gerçek bir ilgi göstermek, insanlara değer verdimizi hissettirmek; bunlar basit ama etkili adımlar. Toplumun değer yargıları altüst olsa da, biz yine de kendi içimizde bir merhamet ve sevgi alevi tutabiliriz.
Sonuçta, içsel savaşı kazanmanın yolu, dışarıda yarattığımız etkiyle başlar. Sevgi ve merhameti yaymak, hayatı daha anlamlı kılmak için çaba sarf etmek, insanlık adına birer adım olacaktır. Bu şekilde, belki de gri toz bulutlarının arasında kaybolmuş olan renkleri yeniden görebiliriz. Unutmayalım ki, her birimizin içinde bir umut kıvılcımı var; onu ateşe dönüştürmek ise bizim elimizde.
Sevgiyle kalın…
TEBESSÜM
Adamın biri aşırı ishal olduğu için doktora gitmiş. Doktor adamın durumunu muayene ettikten sonra bir hap yazmak için kâğıdı kalemi eline almış. İshal hapı yazacağı yerde yanlışlıkla Xanaz isimli sinirsel rahatlık veren bir hap yazmış. Zavallı hasta adam, sevinerek doğru eczaneye gitmiş, hapı aldığı gibi hemen yutmuş.
Akşam olup mesai bitmiş. Doktor, kahvehanenin önünden geçerken gündüz muayene ettiği hastayı okey masasında oyun oynarken görmüş. “Ne oldu Ahmet Bey, iyi misin” diye sorunca, ishal hapı yerine Xanax isimli hapı yutan adam şöyle demiş:
“Ortalığı b.k götürüyor fakat benim zerre kadar umurumda değil…”
GÜZEL CÜMLELER
İnsanlığın sefaletini hafifletmenin en etkili yolu lüksü azaltmak, hatta bütünüyle ortadan kaldırmak olacaktır.