İLGİNÇ ZAMANLAR

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpâre, geniş bir ânın

Parçalanmaz akışında.

(Ahmet Hamdi Tanpınar)

Antik çağlarda Çinliler kızdıkları birine beddua edecekleri zaman “ilginç zamanlarda yaşayasın” derlermiş.

İlk duyduğumda basit bir söz gibi gelmişti; “böyle beddua mı olurmuş?” dedim.

Fakat ilginç zamanların özelliklerini araştırınca hayretler içinde kaldım ve bu sözün ne kadar ağır bir beddua olduğunu anladım.

Derler ki;

Haksızlık, baskı, zulüm bu zamanın karakteridir. Bu zamanda, güçlüler daima haklıdır; güçsüzler daima haksızdır.

İlginç zaman, omurgasızların, ruhsuzların, köksüzlerin ve dalkavukların zamanıdır. Bu zamanda fırıldaklar fırıl fırıl döner.

En doğru bildiğiniz adamın bir de bakarsınız ki dili Ali derken kalbi Muaviye diye atıyormuş.

İlginç zaman, kimsenin kimseyi düşünmediği, herkesin sadece menfaatlerini gözettiği “altta kalanın canı çıksın” sözünün geçerli olduğu hain bir zamanıdır.

İlginç zaman, kurdun köpeğe, aslanın kediye boğdurulduğu zalim bir zamandır.

İlginç zaman, umutsuzluğun, huzursuzluğun ve karamsarlığın doruk yaptığı bir zamandır.

Bu zamanda hak, hukuk, insaf, vicdan, ahde vefa, ayaklar altına alınır, adalet temelinden sarsılır.

Bu zamanda, gemisini yürüten kaptandır; yürütsün de nasıl yürütürse yürütsün.

Devlet kasasından milyonları çalanlar, hiçbir şey olmamış gibi başları havada gezerken küçük bir suç işleyenler zindanlarda çürür.

Bu zamanda bilgi, tecrübe ve liyakat rafa kaldırılır; biat ve sadakat öne çıkar.

Bilgi, liyakat ve tecrübe yoksunu yandaş bürokratlar üç beş makama birden atanır;   

Bu zamanda at izi it izine karışır ve ayaklar baş olur, başlar ayak. 

Bu zamanda, insanlar hazan yaprakları gibi savrulur, mazlumların feryâdı gök kubbeyi kaplar.

İlginç zamanlarda bilim ve sanat rağbet görmedikleri için göç ederler, başka diyarlara, bilinmez memleketlere giderler. 

Bu zamanda hastaneler, hapishaneler, kahvehaneler, meyhaneler ve kumarhaneler büyük olur; müşterisi bol olur.

Buna karşılık sanat atölyeleri, kütüphaneler, laboratuvarlar ve bilim merkezleri küçük olur; ziyaretçileri ise az olur.

İlginç zamanlarda hamiyet kavramlarının içi boşaltılır; insanlar neyin doğru neyin yanlış olduğunu düşünemez duruma gelirler. 

Doğru, dürüst ve hamiyetperver olanlar aptal ve enayi yerine konur; kalpazanlar, dolandırıcılar ve hırsızlar ise uyanık ve akıllı…

Adam bulmak o kadar zordur ki…   

Bu zamanda vatanı için canını vermeye hazır olanlar vatan haini ilan edilir, hainlerden ise kahramanlar yaratılmaya çalışılır.

İlginç zamanlarda ilginç olaylar yaşanır ve bu olayların ilginç kahramanları olur.

Kendini Battal Gazi zanneden sahte kahramanlar, İbni Sina zanneden sahte âlimler, Eflâtun’u beğenmez divâneler pek çoktur.

Herkes tarlasının büyüklüğünde yağmur bekler, yorulduğu yere han yapılsın ister.  

Kısacası ilginç zamanlar, bunalım ve kriz dönemleridir.  

İşte ben memleketimin hâlüpürmelâlini gördükçe Çinlilerin bu bedduasını hatırlarım ve acaba biz emanete sahip çıkmadığımız için ecdadın bedduasına mı aldık diye düşünürüm.

Bütün bunlara rağmen inancım odur ki; geceler tulû-ı haşre dek sürmez; yani geceler kıyâmete kadar sürmez.

Kara gün kararıp kalmaz; gece ne kadar uzun olursa olsun elbet sabah olacak, güneş doğacaktır.  

İlginç zamanlardan çıkış yolu nedir, derseniz. Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, titreyip kendimize dönmektir.