İNSAN MI SANDIK ACABA?

Seyredüp kelle kulak, var sanma millette kafa. Gördüğün cümle kafalar, tuz kabağıdır bütün.

Bu sözlerin sahibi Şair Eşref acaba bize ne anlatmak istemiş?

Cumhuriyet öncesi yaşamış olan Şair Eşref, bu dizeleriyle toplumun düşünme yetisinden yoksun olduğunu, insanların sadece fiziksel olarak bir kafaya sahip olduklarını ancak akıl ve fikir (düşünce) açısından boş olduklarını vurgulamaktadır.

"Seyredüp kelle kulak var sanma millette kafa" dizesinde, insanların kafa ve kulak gibi organlara sahip olmasının, onların gerçekten akıllı veya bilinçli oldukları anlamına gelmediğini ifade ediyor olmalı.

"Gördüğün cümle kafalar tuz kabağıdır bütün" dizesinde ise gördüğümüz tüm kafaların aslında boş, içi dolu olmayan birer tuz kabına benzediğini söylüyor. Burada "tuz kabağı" ifadesi, akıldan ve bilinçten yoksun olmayı anlatan bir mecaz olarak kullanılmış gibi görünüyor.

Şair Eşref, hiciv ustalığıyla bilinen bir şairdir ve genellikle toplumun zayıf yönlerini, yöneticilerin ve halkın bilinçsizliğini, düşünmeden hareket etmelerini eleştirir. Bu dizelerinde de toplumu eleştirerek, insanların düşünmek yerine sadece gördüklerini kabul eden, sorgulamayan bireyler hâline geldiklerini anlatmakta diye düşünüyorum.

1847 ila 1912 yılları arasında yaşamış olan Manisa Kırkağaçlı Kaymakam ve Şair Eşref Bey, Türk edebiyatının önemli hiciv ustalarındandır. Bu vesile ile onu da saygıyla ve şükranla yâd edelim.

İnsan olmanın temelinde alçakgönüllülük, merhamet, şefkat, düşünce derinliği, idrak yeteneği, adalet duygusu, dürüstlük ve demokratik bir bakış açısı gibi vazgeçilmez değerler yatar. Elbette insanî erdemler bunlarla sınırlı değildir. Bunlar adeta bir binanın temel taşları gibidir; olmadan sağlam bir yapı inşa edilemez.

Ne yazık ki, bu özelliklerin hiçbirine sahip olmadığı hâlde toplum içinde insan gibi dolaşan pek çok canlıya rastlamak mümkün.

Gerçek anlamda insan olmanın ilk ve en önemli şartı eğitimdir. İnsan, hayata annesinden aldığı ilk eğitimle tutunur. Ardından aile içinde aldığı terbiye ve eğitimle şekillenmeye başlar. Sağlam bir aile terbiyesi gören birey, topluma karışmaya hazır hâle gelir. Okulda öğretmenleri tarafından eğitilir, hayatın içinde her an öğrenmeye devam eder.

Olgun bir insan olabilmek için sevgi dolu, dürüst ve yukarıda sayılan tüm insani erdemlere sahip olmak gerekir. Eğitim, sadece bilgi edinmek değil, aynı zamanda insan olmanın inceliklerini öğrenmek ve bu erdemleri hayatına yansıtabilmektir.

Eğitim yalnızca okul sıralarında alınan bilgilerle de sınırlı değildir. Gerçek eğitim, insanın hayat boyu süren öğrenme ve gelişme çabasıdır. İnsan, yaşadığı her deneyimden ders almalı, hatalarından sonuç çıkarmalı ve kendini sürekli olarak geliştirmelidir. Yaşadığı tüm olaylara bundan ne ders alacağını bilerek bakan kişi insan olma yolunda ciddi adım attı demektir.

Ne yazık ki, günümüzde eğitim sadece diplomalarla ölçülür hâle geldi. Evet, diploma da çok önemlidir ancak insan olmanın ölçütü, kaç okul bitirdiğimiz değil, hayata ve insanlara nasıl yaklaştığımızdır.

Alçakgönüllülükten uzak, merhametten yoksun, adaleti sadece kendi çıkarına göre yorumlayan bir birey ne kadar eğitim alırsa alsın, eksik kalmaya mahkûmdur. Gerçek eğitim, insanı bilgiyle donatırken aynı zamanda onu vicdan sahibi, ahlaklı ve bilinçli bir birey hâline getirmelidir.

Toplumun gelişmesi de bireylerin sahip olduğu bu insani değerlerle mümkündür. Eğer bir toplumda dürüstlük, adalet, merhamet ve şefkat gibi kavramlar kaybolmuşsa, o toplumun ne kadar eğitimli olduğu değil, ne kadar insanî değerlerini kaybettiği sorgulanmalıdır. Çünkü eğitim, insanı insan yapmıyorsa, sadece bir bilgi yığını olmaktan öteye geçmez.

İnsan olmak, sadece biyolojik bir varlık olmak değil, insanî değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. Gerçek eğitim de işte tam olarak bunu sağlamalıdır.

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Eylemem ölsem de kizbi ihtiyâr,

Doğruyu söyler-gezer bir şâirim.

Bir güzel mazmun bulunca Eşrefâ,

Kendimi hicv eylemezsem kâfirim! ŞAİR EŞREF