İŞİNE YARADIĞIN KADAR…   

“İşine yaradığın kadar iyisin.” ifadesi, modern toplumda bireylerin değerinin, başkalarına sağladıkları fayda ile ölçüldüğünü vurgulayan bir söz… Birilerinin işine yaradığın kadar, işlerine geldiği kadar iyisin…  İnsanların çıkar ilişkileri üzerinden değerlendirildiğimiz kadar iyi olmak… Bu söz, bizim, başkalarının ihtiyaçlarına ne kadar cevap verebildiğimizle ilintili…  Bir toplum içinde bireylerin değeri, topluluğa katkılarıyla ölçülmekte… Bu durum, dün de, bugün de yarın da böyle… Özellikle iş dünyasında, bireylerin performansı ve sağladıkları fayda, onların değerini belirleyen en önemli faktör…

                “İşine yaradığın kadar iyisin.” algısı üzerine farklı düşünceler ve perspektifler de mevcut… Bazı düşünürler, bireylerin kendi değerlerini başkalarına sağladıkları fayda üzerinden ölçmelerinin, özsaygı ve içsel tatmin açısından zararlı olabileceğini dillendirirler… Bu zaviyeye göre, bireylerin kendi değerlerini içsel olarak tanımaları ve kabul etmeleri mühim… Toplumlar ve kültürler, bireylerin değerini farklı şekillerde ölçebilir… Bazı kültürlerde, topluluğa katkı sağlamak büyük bir değer olarak görülürken, diğerlerinde bireysel başarı ve bağımsızlık daha fazla önemsenir… Bu, “işine yaradığın kadar iyisin.” düşüncesinin farklı kültürel bağlamlarda nasıl algılandığıyla alâkalı hâl… İş dünyasında, bireyler gösterdikleri performans ve sağladıkları yarar kadar değerlidirler… Elbette bu yaklaşımın uzun vadede çalışan motivasyonu ve memnuniyeti üzerinde olumsuz etkileri de olabilir. Bu nedenle, bazı şirketler, çalışanlarının kıymetini sadece performanslarına göre değil, aynı zamanda kişisel gelişimlerine ve iş-yaşam dengelerine göre de değerlendirmeye çalışırlar... Çalışan ve işveren ilişkilerinde, karşılıklı fayda sağlama durumu son derece gerekli… İlişkilerin sadece çıkar ilişkisi üzerine kurulması, samimiyeti ve derinliği azaltabilir. Bu nedenle, ilişkilerde karşılıklı anlayış ve destek üzerine odaklanılması, daha sağlıklı olabilir… Felsefî ve etik açıdan, bireylerin değerinin sadece sağladıkları fayda üzerinden ölçülmesi, insanın öz değerini ve onurunu göz ardı etmekle eş değer bir durum… Aslında, her birey, sağladığı faydadan bağımsız olarak, doğuştan gelen bir değere sahip… Çalışanların yıllık performans değerlendirmeleri, sağladıkları fayda ve katkılar üzerinden yapılır… Bu değerlendirmeler, terfi ve maaş artışları gibi kararları etkiler… Bir projede başarılı olan ekip üyeleri, daha fazla takdir ve ödül alırlar... Bireyler, kendilerine destek olan ve ihtiyaç duyduklarında yanlarında olan arkadaşlarına daha fazla önem verirler. Bu, karşılıklı fayda sağlama üzerine kurulu ilişkidir…  Aile içinde, bireylerin birbirlerine sağladıkları destek ve yardım, aile içindeki değerlerini artırabilir. Toplum için gönüllü olarak çalışan bireyler, toplum tarafından daha fazla değer görürler… Toplumda önderlik yapanlar, topluma sağladıkları katkılar ve liderlik becerileri üzerinden kıymet görürler… Öğrenciler, akademik başarıları ve okula sağladıkları katkılar üzerinden değerlendirilir, başarılı öğrenciler, genellikle daha fazla burs ve ödül kazanırlar... Öğretmenler, öğrencilerine sağladıkları fayda ve eğitim kalitesi üzerinden değerlendirilirler, başarılı öğretmenler, daha fazla takdir ve ödül alırlar…

                İş dünyasında yeterlilik ve değer, “işe yaradığın kadar iyisin’ kurgusu üzerine konuşlandırılmış günümüzde, maalesef… Rekabetçi iş ortamında, sadece yetenekli veya bilgili olmak, başarılı bir kariyer için yeterli değil… İşverenler ve organizasyonlar, çalışanlarının kendilerine sağladığı somut katkılarla daha çok ilgilenirler… Bu katkılar, şirketin hedeflerine ulaşmasında, kârlılığını artırmasında veya pazar payını genişletmesinde çalışanların ne derece etkili olduklarına göre dikkate alınır… Performans değerlendirmeleri, çalışanların iş yerinde ne kadar etkili olduklarını belirlemek için kullanılan yaygın bir yöntem… Bu değerlendirmeler, belirli kriterlere dayanır ve çalışanların performansı, belirli hedeflerle karşılaştırılarak ölçülür… Bu hedefler, şirketin genel stratejisine katkıda bulunmayı amaçlayan bireysel veya ekip bazlı olabilir… Çalışanların iş dünyasındaki değerleri, bu hedeflere ne ölçüde ulaştıkları ve işlerine ne kadar yaradıkları ile doğrudan ilişkili… İşte yetkinliklerin değerlendirilmesi ve inovasyonson son derece mühim… “İşine yaradığın kadar iyisin.” söylemi, yalnızca mevcut yetkinliklerin kullanımıyla sınırlı kalmaz; aynı zamanda, bireylerin yeni fikirler geliştirmesi, inovasyon yapması ve şirkete farklı açılardan katkıda bulunması da bu kavramın bir parçası… İş dünyasında yenilikçi olmak, sorunlara yenilikçi çözümler bulmak ve organizasyonu ileriye taşıyacak fikirler sunmak, çalışanlar olarak işverenin işine ne kadar yaradıklarının göstergesi… “İşine yaradığın kadar iyisin.” yaklaşımı, modern iş dünyasında bireylerin yetkinliklerinin ve başarılarının ölçülmesinde kullanılan önemli bir ölçütü olsa gerek… Bu anlayış, bireylerin bilgi birikimi ve deneyimlerinin, iş dünyasına ne kadar değer kattıklarıyla ölçüldüğü bir paradigmaya (değerler dizisine) işaret eder…  İş dünyasında başarılı olmak için, yeteneklerimizi en iyi şekilde kullanılmalı, inovatif (yenilikçi) olunmalı ve organizasyona somut katkılar sağlanmalı… Bu sayede, hem iyi olunur, hem iş dünyasında sürdürülebilir bir başarı elde edilebilir…

Toplumda bireylerin birilerinin işine yaradıkları sürece değerli görülmeleri ya da değersiz addedilmeleri, yadsınamaz bir gerçek… Menfaat ilişkilerine göre şekillenen bir hayat tarzı bu… İnsanlar, kendi çıkarlarına hizmet eden bireylerle ilişki kurarlar... Bu durum, ilişkilerin yüzeysel ve geçici olmasına neden… Bu, bireysel değer algısı mı, hayatı yanlış okuma yanılgısı mı? Bireylerin, başkalarına ne kadar fayda sağladıklarıyla öz değerlerini ölçebilmek mümkün mü? Bu, bireylerin toplumdaki kişisel tatmin ve mutluluk üzerine kurgulanan bir var olma gayreti olsa gerek… Birilerinin işine yaradığın kadar, işlerine geldiği kadar iyi olmak… Bu sözün olumlu ve olumsuz etkileri var elbette… Olumlu etkileri… Bireylerin, başkalarına fayda sağladıklarında kendilerini daha değerli hissetmeleri… Kişilerin motivasyonunun ve kişisel gelişimlerinin artması… Olumsuz etkileri… Sürekli olarak başkalarının ihtiyaçlarına göre hareket etmek, bireylerin kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini ihmal etmeleri, uzun vadede tükenmişlik ve tatminsizlik hissi…

“İşine yaradığın kadar iyisin.” ifadesi, modern iş dünyasında bireylerin başarı ve yetkinliklerinin, sundukları somut katkılarla ölçüldüğü bir anlayışı yansıtır bir bakıma… Bu bakış açısı, bireylerin yeteneklerinin, değerlerinin ve başarılarının ancak iş dünyasında ne kadar fayda sağladıklarıyla orantılı olduğunun vurgulanması… Bir kişinin bilgi birikimi, deneyimi veya sahip olduğu diğer özellikler, iş ortamındaki katkılarıyla değerlendirilir… Gerçekten, herkesin işine yaradığın kadar iyisindir bu hayatta… Ne zaman ki kendi istediğini yaptığında onların işine gelmez, işte o zaman iyi biri olmaktan çıkarıverirler ve buruşturup kapı önüne koyuverirler seni… Görünürde ve sözde iyi olmak, çıkarların tükendiği noktaya kadardır, maalesef… Yapılan iyiliklerin dayanağı, açık ya da gizli sömürüdür… “Menfaat karşılığı yapılan iyilik, iyilik değildir. İyilik, sebep ve netice zincirinin dışındadır.” (J. J. Rousseau)… “Başarı için iltimas, haksızlık, dostluk veya menfaat denen şeylere güvenme; yalnızca kendi değer ve gayretlerine güvenmeyi kalbine iyice kazı.” (William Cobbett)…

Birilerinin işine yaradığın kadar sevilmenin ötesine geçebilmek lâzım… Ömrümüz bitene kadar sevelim, sevinelim; menfaatimiz bitene kadar değil… Biteni bittiği yerde bırakmak, hem duygusal sağlığımızı korumak hem yeni başlangıçlara yer açmak için gerekli… Geçmişi geride bırakmak, zamanla daha sağlıklı bir zihin yapısına sahip olmamıza ve gelecekteki fırsatları daha iyi değerlendirmemiz için elzem… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz, linki paylaşıp destek olmanız, olumlu-olumsuz görüşlerinizi, eleştirilerinizi iletmeniz dileğiyle…