Eskiden ibret alınacak hikâye ve fıkralara kıssa; anlatılan olaydan veya hikâyeden çıkarılan derse de kıssadan hisse denirdi.
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de insanoğlunun aklını kullanmasını, tefekkür etmesini, olaylardan ders çıkarmasını öğütleyen çok sayıda kıssa anlatılır. En güzeli “ahsenü’l-kasas” yani “kıssaların en güzeli” olan Yûsuf kıssasıdır ki okumayanlara Türkçe mealden okumaları tavsiye olunur.
Bugünkü yazımızı büyük şahsiyetlerin yaşanmışlıklarından aklımıza gelen kıssalara ayırdık.
AHMET MÜSAADE ETMEZ
Sadrazam Keçecizâde Fuad Paşa'ya (ö. 1869) yetmiş yaşına gelmiş bir kadının otuz yaşında bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler.
Paşa hemen:
-“Ahmet müsaade etmez.” demiş.
Sormuşlar:
-“Hangi Ahmet?”
Paşa cevap vermiş:
-“Karaca Ahmet.”
(Not. Karaca Ahmet, İstanbul Üsküdar’da bulunan Türkiye’nin en büyük mezarlığıdır. Mezarlığa adını veren Karaca Ahmet ise Orhan Gazi zamanında yaşamış bir Türkmen dervişi ve halk hekimidir.)
MOTOR ÇALIŞYORKEN DENESENE
Dünyaca ünlü kalp doktoru Michael De Bakey (ö. 2008) arabasını tamire götürür.
Tamirci arabasının ön kaputunu açar ve işe koyulur. Bir ara Dr. Bakey’e dönerek:
-“Size bir şey soracağım. Neredeyse sizinle biz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi özenle kaputu açtım. Bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım. Söylesenize, nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?”
Dr. Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
-“Bütün bunları motor çalışıyorken yapmayı denesene!”
HANGİ BORÇ
Sadrazam, diplomat, şair ve tarihçi Koca Râgıp Paşa'nın (ö. 1763) konağında bir Ramazan günü oruç üzerine sohbet yapılıyordu.
Râgıp Paşa, orada bulunanlardan Şair Haşmet'e (ö. 1769) :
-“Haşmet! Senin de borcun var mı?” diye sorar.
Haşmet:
-“Evet efendim! Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş.” diye cevap verir.
Râgıp Paşa gülerek:
-“Onu sormuyorum yahu. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.” der.
Şair Haşmet şu cevabı verdi:
-“Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.”
DİĞER KARDEŞLERİMİZ DE PAY İSTERSE
Fatih Sultan Mehmet (ö. 1481) adamları ile gezerken yanına sokulan dilenciye sadaka olarak bir altın verir.
Dilenci parayı alınca:
-“Aman Sultanım!” der. “Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?”
Fatih Sultan Mehmet nereden kardeş olduklarını sorunca, dilenci:
-“İkimiz de Hz Âdem ile Hz. Havva’nın çocukları değil miyiz? Elbette kardeşiz.” der.
Fatih Sultan Mehmet:
-“Bu keşfini sakın başkasına söyleme!” diye gülümser. “Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana bu kadar da düşmez.”
GÖRDÜNÜZ MÜ HEMEN MEYVE VERDİ
Harun Reşid (ö. 809) veziri ile tedbili kıyâfet dolaşırken bahçesinde hurma fidanları diken bir ihtiyar görür. Selam verir ve aralarında şu konuşma geçer:
-“Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle?”
-“Hurma fidanları dikiyorum.”
-“Peki bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar?”
-“Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra.”
-“Peki onların meyvelerini sen görebilecek misin?”
-“Bu yaşlı halimle ben belki göremem; ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Bizden sonrakiler de bizim diktiklerimizin meyvelerini yerler.”
Bu cevap Harun Reşid’in hoşuna gider ve ihtiyara bir kese altın verir.
İhtiyar, Allah’a hamd eder ve:
-“Gördünüz mü, diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi.” der.
Bu söz üzerine Harun Reşid bir kese daha altın verir ve ihtiyar yine Allah’a hamd eder ve:
-“Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa ürün verir, benim diktiğim fidan hem hemen meyve verdi hem de senede iki defa ürün vermeye başladı.” der.