Kolkata -1

Trenimiz hızla yol alıyor , Kolkata’ya ulaşmak üzereyiz , yol boyunca birçok köy ve kırsal kesimden geçiyoruz, özellikle yol kenarlarına çıkıp büyük tuvaletlerini yapan  insan manzaralarına şahit oluyoruz,bu arada vagonda , yatak battaniyeleri ,çarşaflar toplanıyor , bizde kuşetli kısımda oturuyoruz ,karşımda türbanı ,devasa sakalı ile oturan bir Sih bir beyefendi var, kendisi ile tanışıyoruz , bir hastane ’de anestezi uzmanı olarak çalışmaktaymış , Sihizm ile ilgili olarak kendisi ile ufak bir

Trenimiz hızla yol alıyor , Kolkata’ya ulaşmak üzereyiz , yol boyunca birçok köy ve kırsal kesimden geçiyoruz, özellikle yol kenarlarına çıkıp büyük tuvaletlerini yapan  insan manzaralarına şahit oluyoruz,bu arada vagonda , yatak battaniyeleri ,çarşaflar toplanıyor , bizde kuşetli kısımda oturuyoruz ,karşımda türbanı ,devasa sakalı ile oturan bir Sih bir beyefendi var, kendisi ile tanışıyoruz , bir hastane ’de anestezi uzmanı olarak çalışmaktaymış , Sihizm ile ilgili olarak kendisi ile ufak bir sohbetimiz oluyor.

Arada pencereden dışarı bakıyorum devasa büyük ovalardan geçiyoruz , nehirler , ülkenin büyük bir kısmı düz arazi , dağlık alan çok az gibi , Kalkütaya yaklaştık , bu arada Kolkata , Kalküta veya Calcutta ile ilgilide çok kısa bilgiler vermek istiyorum. Batı Bengal eyaletinin başkenti ve çevre banliyöleri ile nüfusu 15 milyon civarında olan büyük bir kent burası.

Hindistanın entelektüel ,sanatsal ve kültür şehri olarak bilinmekte , Nobel ödüllü şair Tagore bu kent ’den çıkmış , Hindistan’ın ilk gazetesi burada basılmış ,ancak fakirlikte önemli bir sorun olarak kentin gündeminden hiç düşmemiş.Kalküta Batılı denizcilerin gelmesinden önce Kalighat olarak da bilinmekteymiş. İngiliz Dogu Hindistan şirketinde yönetici olan ve Kalküta’nın kurucusu olarak kabul edilen Job Charnock 1655’de bu bölgeye gelir ve bir süre sonra dönemin Bengalli Nawab kralı İngiliz Doğu Hindistan şirketine  lisans vermesi ile ticaret merkezi kurulur ve Fort William kalesi çevresinde yavaş yavaş İngiliz hakimiyeti başlar.

Charnock’un ,döneminde oldukça tartışmalı bir kişiliğe sahip olduğu da bilinmekte ,sık sık Hint liderleri ve üstleriyle anlaşmazlık yaşayan Charnock, zaman zaman kötü yönetim, hırsızlık, Hintli mahkumlara karşı kötü muamele ve ahlaksızlıkla da suçlanmış ve görevden alınması ile ilgili hakkında talepler olmuş bir kişi,Charnock ‘un başka ilginç yaşam hikayelerinden biriside,Hindistan’da sati olarak bilinen bir gelenek nedeni ile ölen kocası ile yakılması gereken bir Hintli kadını yanmaktan kurtarması ile de bilinmekte ,daha sonra bu dul Hintli kadın ile yaşamaya başlamış, çocukları olmuş ve 1692’de Kalküta’da hayata veda etmiştir , mozolesi şu anda bir protestan kilisesi de olan St. John's Church ‘dedir.

Son olarak Charnock geleneksel olarak Kalküta'nın kurucusu olarak bilinse de , 2003'te Kalküta yüksek mahkemesinde görülen bir davada, yerleşimin Charnock'un gelişinden çok önce gerçekleştiği ve bu nedenle  şehri kurmadaki rolünün onun böyle tanınması için yeterli olmadığı ile ilgilide önemli bir karar çıkmıştır.
Charnock ile başlayan süreçte zamanla İngilizler ile olan ilişkiler iyice bozulur ve dönemin Bengal Hükümdarı Nawab Siraj 1756’da Fort William kalesine saldırır,bu kuşatma esnasında önemli İngiliz Aristokratların hayatını kaybetmesi vs gibi durumlar Londra’da ciddi bir infiale neden olur ve 1757’de Robert Clive liderliğinde Plassey savaşı ile İngilizler , sayıca çok üstün olan Bengal Nawab’ını ,ordusunu ve Fransız müttefiklerini yenilgiye uğratır ve Bengalin kontrolünü tamamen ele alırlar. Plassey savaşının önemli sonuçları olur, bunlardan en önemlisi Hint alt kıtasının Burmaya kadar olan kısmında İngilizlerin hakimiyetini önemli ölçüde ilerletmesini sağlar ,ikincisi de Kalküta 1772’den 1911’e kadar İngilizlere başkentlik yapar.


1940 lı yıllar Kalküta’nın üzerindeki kara bulutların geri geldiği yıllar olur,1942’de ikinci dünya savaşı sırasında Japonlar Kalküta’yı bombalar , ardından 1947’deki Hindistan’ın bağımsızlığı ve Kuzey kısmı Penjab’ın ortadan ikiye ayrılarak Pakistan olarak ayrılması ,milyonlarca insanın karşılıklı olarak zorunlu göç etmesine neden olur.Bengal tarafında ise bölünme eyaletin çoğunluğu Hindu olan Batı Bengal ile çoğunluğu Müslüman olan Doğu Bengal arasında cereyan eder. Bölünmenin yarattığı ağır iklim Bengali de epeyce zor bir duruma sokar, hatta şiddet olayları o kadar büyümüş ki ülkenin kurucu babası olarak kabul edilen Mahatma Gandhi olayları sakinleştirmek için Kalküta’ya gelip Müslüman mahallesinde bir evde  açlık orucu yapmış ve meşhur sözü olan Hindistan’ın bir gözü hindu ise diğer gözünün Müslümanlar olduğunu söylemiştir.

Mahatma Gandhi ömrü boyunca fikren ,Hindistan’ın bölünmesine karşı bir duruş sergilemiş , ancak Müslüman liginin başındaki Muhammed Ali Cinnah ,Müslümanların Hindistan’da bir azınlık olarak kalacağı kaygısı ile ayrılma noktasında ısrarcı bir politika izlemiş , hatta Gandhi son bir adım olarak en yakınındaki dava arkadaşı ve ilk başbakan olacak olan Hindu Jawaharlal Nehru’nun yerine bu görevi kendisine teklif etmiş ancak bu önerisi de Cinnah tarafından geri çevrilmiş, özetle Cinnah ve ekibinin bağımsız bir Pakistan devleti konusunda tavırları hep net olmuş.Kuzey’de ayrılmanın yarattığı sarsıcı deprem devam eder iken ,20 Haziran 1947’de Bengal yasama meclisinde yapılan görüşmeler ve oylamalar neticesinde doğu bengal Pakistana bir eyalet olarak katılmaya karar vermiş ve bu durum 1971’deki Pakistan ve Doğu Bengal arasında geçen bağımsızlık savaşına kadar devam etmiş ve savaşın sonunda bağımsız Bangladeş ortaya çıkmış. 


Açtığım bu derin parantez de son olarak  Kalküta’daki siyasi durumdan da bahsetmek istiyorum , Batı Bengal şu anda Parlamenter Demokrasi ile yönetilmekte. Ancak Kalküta’nın komünizm ile önemli bağları var.1871’de bir grup Kalkütalı bu coğrafyalarda sosyalist ve komünist fikirleri yeşertmek için Karl Marx ile bağlantı kurmuş bunun sonucunda şehrin siyasi ikliminde komünist ve sosyalist fikirler ciddi olarak yer bulmaya başlamış. Bu filizler zamanla büyümüş ve 1977-2011 arasında  eyaleti uzun bir süre Hindistan komünist partisine bağlı bir siyasi hareket yönetmiş.2011’de yapılan seçimde yönetim All India Trinamool partisine geçmiş ve günümüz de halen iktidarını sürdürmekte.


Bu kadar tarihi bilgi bizi yordu farkındayım ancak meşhur bir soru var çok okuyan mı ? çok gezen mi ? benim cevabım her ikisini de mümkün olduğunca yapmak gerekiyor,bu sayede gittiğiniz ve gezdiğiniz yerler sizler için anlamlı hale geliyor , bakmak ve görmek arasında fark var.

 Seyahatimize geri dönelim ,trenimiz Howrah istasyonuna yanaştı ,eşyalarımızı toplayıp 7 numaralı platformdan istasyon çıkışına doğru ilerliyoruz , Howrah istasyonu devasa bir yer,   sanki bir insan seli akıyor  ,Hindistan Demiryolları dünyanın en büyük işvereni 1.5 milyon çalışanı var hergün bu koca memlekette tren ile seyahat eden insan sayısı ortalama 25 milyon civarında ,ülke gibi rakamlarda ürkütücü.Ana kapıya en sonunda geliyorum ,hava rahatsız edici şekilde bunaltıcı gibi ,haritaya tekrar bir bakıyorum ,otelimize kabaca 7 km gibi bir mesafe görünüyor gibi ve arada Hooghly nehri var.

Istasyon inanılmaz kalabalık , ilk baktığım ön ödemeli taksi noktası oluyor ,önünde uzun bir kuyruk var ve sağda solda Kalküta’nın meşhur ikonik sarı taxi’leri olan Ingiliz orijinli Ambassador’lar dolanıyor , çok hoş görünüyorlar ,bu arada tabi benim peşimde dolanan bir taksici ordusu da var ,bir ikisine  fiyat soruyorum 600 Rupee  (7 USD$)gibi afaki rakam çekiyorlar, bir süre düşünüyorum sol tarafımda hemen Howrah köprüsü görünüyor ancak korkunç bir trafik var, devasa bir akarsu gibi gürüldüyor ,egzos dumanı ,insanlar,korna sesleri ,kokuların arasından çıkıp bu ortamdan yırtmam lazım , sola dönüp köprünün altına doğru devam ediyorum çünkü istasyon giriş çıkışı çok fena ,aşırı yoğun buraya uygulama bazlı taksi çağırmak ciddi sıkıntı , istasyondan çıkıp bir polis kulübesinin önüne geliyorum , polis orda beklememem için beni uyarıyor , biraz daha geri çekilip ola’dan birini çağırıyorum, taksi gelirken beni arıyor ancak İngilizce olmadığı için bir türlü anlaşamıyoruz ve taksici bir süre sonra benim talebimi iptal ediyor , arkasından uber ile şansımı deniyorum , biri kabul ediyor ancak bu sefer sohbet üstünden tam olarak nerde olduğumuzu soruyor ,şoförün İngilizcesi de çok yeterli değil ,en sonunda telefon ile aramaya karar veriyorum ,ancak bir türlü anlaşamıyoruz , yanımda benle beraber dikilen genç bir Bengalli var , ona rica ediyorum ,Bengalce tam yerimizi şoföre izah ediyor ,kendisine çok teşekkür ediyorum ve ayrılıyoruz.

Bu arada Hindistan’da resmi dil Hindi ancak anayasanın kabul ettiği 22 tane daha resmi dil ve yüzlerce de lehçe var burada eyalet değiştirdiğinizde her şey sil baştan  değişiyor. Taksi en sonunda tam bulunduğumuz noktaya geliyor ,ancak gelen araç biraz ufak , sırt çantalarını bir şekilde yerleştirip otelimize doğru ilerliyoruz , yolda şehrin silueti , yaşamı ve insan demografisi hemen dikkatimi çekiyor , otel buranın merkezi yerlerinden bir olan Park caddesine çok yakın ,en sonunda otele ulaşıyoruz , kapıda otelin güvenlik görevlisi bizi karşılıyor ,Uber toplam ’da 270 Rupee tuttu, yani ortalama 3.5 USD$ civarında, oldukça makul bir rakam. Otele check’inimi tamamlayıp bir duş alıyorum,ardından kendimi sokaklara bırakıyorum. Öğle saati oldu acıktık ilk durağımız Bengal’e has Kati Roll yemek için buraların bilinen yerlerinden biri olan ve tasteatlas’a girmiş Kusum Roll’un yolunu tutuyoruz.

Kathi Roll özetle bir paratha ( bir çeşit gözleme veya lavaş ) içine ,yumurta,koyun eti ,tavuk , sebze veya paneer denilen ( lor peyniri ) gibi şeyler koyuluyor bunların arasından seçiminizi kendiniz yapıyorsunuz. Kusum Roll denilen yer ufak bir alan ancak önü kuyruk ,biz bir tane chicken (tavuk ) bir tane double mutton ( koyun ) söylüyoruz , chicken oldukça lezzetli ve iyiydi ancak mutton olanda bazı çiğneyemediğim etler yüzünden yeteri kadar keyif alamadım ,kusum benden düşük puan alıyor envanterimde Kathi Roll için başka bir nokta daha var ancak orayı sonraki bir zamana bırakıyorum ve favorimiz olan Masala Çay için Sharma Tea House’da duruyoruz,ortam çok kirli , hijyen sıfırın altında -100 lerde ancak çay çok başarılı her zaman dediğim gibi sokak satıcılarında bir şey yemek içmek her bünyeye uymayabilir. Yeteri kadar enerji depoladık ,artık yakma zamanı ve ilk hedefimiz olan ve Kalküta’nın en ikonik noktası olan Victoria Memorial’a doğru hareket ediyoruz.
Bir sonraki seyahatnamede görüşmek üzere herkese sevgiler , saygılar. 
Seyahatlerim ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.