"Küçük Bir Elin Büyük Gücü Olmak"

Bir kadın, anneliği hamile olduğunu öğrendiği anda yaşamaya başlar. Bebeğini bedeninde büyütürken her aşamayı hisseder, her kıpırtıyı içinde taşır. Erkekler içinse durum farklı sanılır. Oysa öyle değil.

Baba olmak, bebeğinin varlığını öğrendiğin anda yüreğinde bir kıpırtı hissetmektir. Daha onu görmeden, sesini duymadan, kokusunu bilmeden sevmektir. Ellerini açıp dua ederken, dilin değil kalbin konuşur: "Çok şükür... Çok şükür baba oluyorum."

Baba olmak, zamanın daha yavaş akmasını istemektir. O küçük elleri tutmayı, o gözlerde kendini görmeyi, saçlarını koklamayı hayal etmektir. Ama aynı zamanda sabırsız bir bekleyiştir. Bir an önce "Babacığım" diye kollarına atılacağı günü düşlemek, bu hayale tutunarak her yeni günü sevinçle karşılamaktır.

Sonra o an gelir… İlk kez göz göze geldiğiniz an, içinde bir şeylerin sarsılıp yeniden kurulduğunu hissedersin. Kalbin yerinden çıkacak gibi atar, göğsünde tarifsiz bir sıcaklık yayılır. O an anlarsın ki, baba olmak yalnızca bir unvan değil, ruhuna işleyen bir kimliktir.

Baba olmak, bir ömür sürecek bir büyüme serüvenidir. Çocuğun büyürken sen de büyürsün. O ilk adımını atarken, sen de yeniden yürümeyi öğrenirsin. İlk kez "Baba" dediğinde, dünyadaki en güzel kelimenin o olduğunu fark edersin. Hayat artık eskisi gibi değildir. Artık kendin için değil, onun için yaşarsın.

Ve bir gün, onun yüzüne bakınca içinde kıpırdayan duygulara şaşırırsın. Baba olmak, sadece besleyip büyütmek değil, hislerini anlamak, gözyaşlarını silmek, gülüşüne sebep olmaktır. Bir çocuk gibi oyunlar oynarken kahkahasına karışmak, ama bir gölge gibi daima yanında olup onu hayattan korumaktır.

Baba olmak, onun güvenli limanı olmaktır. Korktuğunda sığınacağı kollar, düştüğünde tutacak eller, her an yanında hissettiği koca bir dağ olmaktır.

Ve belki de baba olmanın en büyülü yanı, hiçbir zaman tam olarak tarif edilememesidir. Çünkü baba olmak, her şeydir. Ve daha fazlasıdır…