KÜTAHYA VE ÇIPLAK KRALLARI ÜZERİNE LAFLAR

“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” biçiminde söylenen bir atasözü vardır. Başkalarına verdiği öğütlere kendisi uymayan ve hatta tersini yapan kimseler için söylenir. Bu atasözündeki “talkın” kelimesi dini bir kavram olup, “telkin” sözcüğünün halk arasındaki söylenişini ifade etmektedir. Ölüme yakın olan veya ölmüş kişiye, (genellikle bir imam tarafından) ölüm döşeğinde veya mezarı başında, dini inançların ve vecibelerin hatırlatılması anlamında kullanılır. Ölen kişiye bunu yapmanın aslında hiçbir dini kaynakta olmayıp yapılıyor olması da ayrı bir garabettir ama konumuz bu değil.

Kütahya için, “siyasi çıplak kralların başkenti” dersek yanlış olmaz. Bir partinin arka kapısından içeri giren, evvelemirde kendini bir … sanmaya başlar. Hele bir de şansı yaver gider, yalakalığını kusursuz yapar, Ankara’da da dayısı olursa tam bir “çıplak kral” adayı oluverir.

Aslında beş para etmez bir karaktere sahiptir ama yüksek bir koltuğa oturtulduğunda, kendini Kaf Dağı’nın zirvesinde zanneder şaşkaloz. Eline de bir mühür verdiler mi “güccük dağları ben yarattım” demeye başlar enayi. Siyasetin üst perdeleri tehlikelidir haddizatında. Oralara da heves eder, göz diker “benim neyim eksik” egosuyla her gün planlar yapar. Önce partide yönetici olur, sonra başkan yardımcısı. Sonra ilk fırsatta başkan adayı olur. Hatta fırsat buldukça her yere aday adayı olur durur. Ah ki ne ah, vah ki ne vah. Memleket bu adamcıklar yüzünden yarım ileri beş geri gidip duruyor.

Çıplak kralları göremediniz mi hâlâ? Dikkatli bakın, göreceksiniz!

HALK SÜT İSE YÖNETENLER O SÜTÜN KAYMAĞIDIR

Bizi yönetenlere söylediğiniz her söze dikkat edin çünkü onların o koltuklarda olmasının tek nedeni, toplumun genel yapısı ile direkt olarak ilintilidir. Kütahyalı bir gazeteci arkadaşım geçen gün şöyle bir yazı paylaşmış:

“Bizim Kütahya’da uyuşturucunun kökünü kazımışsın bir hiçsin. Ama bir siyasi tanıdığın trafik cezasını silmişsin işte o zaman kralsın. Bir şehir nasıl isterse öyle yönetilir. Bırakın sağa sola laf atmayı. Biz nasıl istersek öyle yönetiyorlar…”

Bir keçi sütünü kaynattığınızda üste çıkan kaymak, o sütün özüdür ve ona “keçi sütü kaymağı” derler. Yani keçi sütünü kaynatıp ondan manda kaymağı beklenemez öyle değil mi? Kütahya’da halkın büyük bir bölümü nasılsa, bizi yöneten seçilmişler ya da atanmışlar da tıpkı kopyası ile odur. Bu durum bazen istisnai olabilir ancak istisnalar kaideyi bozmaz. Üsttekilere atıp tutarken dikkatli atın, kendinize atıyorsunuz haberiniz olsun.

SOSYAL MEDYADA “ALLAH” DER, YAŞAMINDA İSE YALLAH!

Kütahya’da yaşayan bazı insanlara sadece sosyal medya paylaşımlarından bakacak olursanız, her birinin birer Ebussuud Efendi olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa kendi dünyaları paramparça, yaptıkları işlerde her türlü desise, görevlerinde ise düzenbazlık olduğuna şahitlik edebilirsiniz.

İnstagram’da paylaştıkları fotoları görünce, birer milyoner olarak anımsarsınız ama oturdukları evin kapısında haciz mektupları birikmiştir. Bazıları da kalkıp etrafa ahlak dersi verir, kendisinin büyük bir ahlak abidesi olduğunu anımsatacak laflar eder. Dedim ya sanki Ebussuud Efendinin torunu sanırsınız şarlatanı. Ziya Paşa “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” der. Bu mısralar bu şablona da tam oturur asıl yorumu bu olmasa da. İnsanın aynası yaptığı iştir, laflarına bakılmaya gerek yoktur; bir kişinin aklının seviyesi, yaptığı işte görünür.

Toplumu bilinçli olarak geri götüren tüm akımlardan nefret eder olduk. Her türlü yobazlık buna müsebbip olmuştur vesselâm…

Sevgiyle kalın…

TEBESSÜM

Bekri Mustafa Baba, Ayasofya Camii’nin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur.

Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında derviş tacı, sırtında derviş hırkası ile oradan geçen Bekri Mustafa Baba’yı hoca zannederek namazı kıldırmasını söylerler.

“Yok, ben hoca değilim” dese de, dinlemezler ve zorla öne geçirirler.

Bekri Mustafa Baba, namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat, ölüye ne söylediğini merak eder. Bekri Mustafa Baba gülerek cevaplar:

‘Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu dersin. Onlar durumu anlar...’ dedim.”

GÜZEL CÜMLELER

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır.