Kütahya, kültürel mirası ve doğal güzellikleriyle yabancı turistlerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Şehre gelen ziyaretçilerin en çok uğradığı yerler arasında Macar Evi, Aizanoi Antik Kenti, Başmelek Rum Kilisesi, Frig Vadisi ve Ulu Cami öne çıkıyor.
Kütahya'ya Yabancı Turistlerin İlgisi Artıyor
Son yıllarda Kütahya, yalnızca yerli turistlerin değil, yabancı ziyaretçilerin de radarına giren bir şehir hâline geldi. Kültürel çeşitliliği, antik mirası ve doğal dokusuyla dikkat çeken şehirde, tarihe ve kültüre meraklı turistler için birçok ziyaret noktası bulunuyor. Özellikle Avrupa ve Orta Doğu’dan gelen turistler, Kütahya'nın zengin geçmişine yakından tanıklık etmek için kente akın ediyor.
Macar Evi
Kossuth Müzesi yani halk arasında bilinen adıyla Macar Evi, hem mimarisi hem de tarihi dokusuyla Kütahya’nın simgelerinden biri hâline geldi. 18. yüzyıldan kalma bu Osmanlı konağı, ünlü Macar özgürlük savaşçısı Lajos Kossuth’un bir süre ikamet ettiği yer olmasıyla biliniyor. Etnografik eserlerle donatılan ev, hem Macar hem Türk tarihine dair izler taşıyor. Yabancı turistler, özellikle Avrupa’dan gelen ziyaretçiler, bu tarihi mekânı büyük bir ilgiyle geziyor.
Aizanoi Antik Kenti
Aizanoi Antik Kenti, şüphesiz ki Kütahya’nın en çok bilinen ve ziyaret edilen tarihi alanlarından biri. Çavdarhisar ilçesinde yer alan bu antik şehir, özellikle Zeus Tapınağı, antik tiyatro ve stadyum kompleksi ile dikkat çekiyor. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan bölge, her yıl binlerce yabancı turisti ağırlıyor. Arkeoloji ve tarih tutkunları için adeta bir açık hava müzesi niteliğinde.
Ulu Cami
Kütahya Ulu Cami, Selçuklu mimarisinin nadide örneklerinden biri olarak şehrin kalbinde yükseliyor. 14. yüzyılda inşa edilen cami, özellikle İslami mimariye ilgi duyan turistler için önemli bir durak. İç mekân süslemeleri, ahşap işçiliği ve tarihî atmosferiyle dikkat çeken yapı, fotoğraf tutkunlarının da uğrak noktası.
Frig Vadisi
Kütahya, Eskişehir ve Afyon sınırları içinde yer alan Frig Vadisi, yalnızca doğa severlerin değil, tarih ve macera arayanların da rotasında yer alıyor. Vadideki antik yollar, kaya anıtları, mağara yerleşimleri ve yürüyüş parkurları, özellikle Avrupalı sırt çantalı gezginlerin ilgisini çekiyor. Doğa ile tarihin iç içe geçtiği bu alan, son dönemde eko-turizm faaliyetleriyle daha da popüler hâle geldi.
Çini Müzesi
Çini Müzesi Türkiye'deki ilk ve tek çini müzesidir. Germiyan Beyi II. Yakup Çelebi (1387 -1429) tarafından 1411 yılında yaptırılan imaret, medrese, mescit, kütüphane ve hamamdan oluşan külliyenin imaret ve türbe bölümü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çini müzesi olarak restore edilip, 1999 yılında ziyarete açılmıştır. Kubbeli ve şadırvan orta mekâna, üç yönde kubbeli eyvan ile iki oda açılmaktadır. Türbe bölümünde II. Yakup Bey’in çinili sandukası bulunmaktadır. Yıkılan Medresenin vakıf kitabesi, müzenin giriş kapısının solunda yer alır.