Kütahya’nın Melek Girmez Sokak ve Ulu Cami Arsa Sokağı çevresinde kurulan tezgâhlar, şehrin görünmeyen yüzünü ortaya koyuyor. Burada satılan mallar antika değil; çoğu çöpten toplanan ya da evlerden getirilen ikinci el ürünler. Bardaktan ayakkabıya kadar her şeyin satıldığı bu pazar, yoksulluğun en çarpıcı yansıması haline gelmiş durumda.
“Kimseye Minnet Etmiyoruz”
Gazetemiz muhabiri Mert Opuş’un mikrofonuna konuşan tezgâhtar İbrahim Obur, her gün burada tezgâh açtıklarını belirterek yaşadıkları zorlukları anlattı:
“Virüsten önce biraz daha iyiydik. Önceden parkta sergi açıyorduk, sonra buraya yönlendirildik. İyi kötü üç beş kazanıyoruz ama kimseye minnet etmiyoruz. Ekmeğimiz az da olsa kendimiz kazanıyoruz. Doğru çalışan her zaman kazanır. Hamallık da yaptım, hurdacılık da… Sigortam yok ama şükür, kimseye muhtaç değilim.”
“Çoğu Malzeme Çöpten”
İbrahim Obur, sattıkları ürünlerin çoğunun çöpten toplanan eşyalar olduğunu dile getirdi:
“Çöpten de topluyoruz, hurdacılık da yaptım. Karnımı çöpten doyurduğum da oldu. Malzeme çok; ayakkabı, çamaşır, bardak… Çöp malı ama temizlenmiş, yıkanmış. Param yok diyene ‘ne varsa ver’ diyorum. Borç veriyorum, isteyen sonra getiriyor. Reklam peşinde değilim, biz birbirimize destek olmaya çalışıyoruz.”
Yağmur, Soğuk ve Zor Şartlar
Her gün tezgâh açarak geçimini sağlamaya çalışan Obur, özellikle kış aylarının çok zor geçtiğini vurguluyor:
“Korunak yok, sergi yok. Yağmurda mallar ıslanıyor, kışın kavurucu soğuğu altında kalıyoruz. Ama yine de ekmeğimizi kazanmaya çalışıyoruz.”
Zamlar Hayatı Zorlaştırıyor
Geçim derdinin büyüklüğünü anlatan Obur, artan fiyatların hem alıcıyı hem de satıcıyı zorladığını söyledi:
“Zamlar herkesin belini büküyor. İnsanlar buradan malzeme almak istese alamıyor. Çünkü önce evini geçindirmek zorunda. Biz de aynı durumdayız. Çoğu insan artık biriktiremiyor, eski günler yok. Şimdi ev almak da geçinmek de çok zor.”