Kütahya’nın frenleri

Baştan söyleyeyim, yazı birçok kesimi rahatsız edebilir, lütfen bunu bir tespit yazısı olarak okuyun.

Anadolu'nun kalbinde, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir ildir Kütahya. Selçuklu'dan Germiyanoğulları'na, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e uzanan zengin bir geçmişe sahip. Ancak, bu köklü mirasa rağmen Kütahya'nın ekonomik ve sosyolojik gelişimi istenilen seviyeye ulaşmış değil. Peki, bu durumun sebepleri neler? Sorun insanlarda mı, yoksa daha derin dinamikler mi söz konusu? Bunu tespit eder mi bilmem ama düşüncelerimi basın özgürlüğü çerçevesinde yazmaya çalışacağım.

MİRASI YEDİK BİTMEK ÜZERE!

Kütahya, geçmişinin ihtişamıyla gurur duyan bir şehir. Ancak, bu tarihsel zenginlik geleceğe yönelik adımların atılmasını engelliyor. Geçmişle övünmek güzel olsa da, geleceği inşa etmek için yenilikçi ve sürdürülebilir projelere ihtiyaç var. Şehrin, tarihini bir temel olarak kullanıp, üzerine modern bir vizyon eklemesi gerekiyor. Böyle bir düşünce hiç ele alınmadı maalesef. Kafasına göre takıldı valiler, bürokratlar, vekiller ve daha niceleri. Yalan mı? Mirasyedi bir memlekette idiler, öyle değil mi? Gelene “ağam” gidene de “paşam” dedik, ellerimizi ovuşturduk karşılarında. Sana bana hizmet etmeye gelen adama, adeta küçük bir kedicik olduk. Yazık, gerçekten çok yazık.

ANLAMA SORUNUMUZ!

Kütahya, seramik ve porselen sektörleriyle tanınan bir şehir. Ancak, bu sektörlerdeki yatırımlar ve teknolojik yenilikler için geç kalındığını düşünüyorum. Çok daha önceleri bu sektörler desteklenseydi, durum daha da farklı bir hâl alabilirdi. Hatta şu net bir gerçektir, bu sektörler Güral Ailesi gücünü arkasına almış olmasaydı, çoktan elimizden uçar giderdi. Ailenin inovatif atılımları sayesinde porselen ve seramik sektörleri Kütahya’daki bayrağını dalgalandırabiliyor. Hatta bu sayede dünyaya Kütahya adı duyuruluyor. Bir de para kazanıyoruz. Geç oldu ama dünya birinciliğini de kimselere kaptırmadık diye seviniyoruz.  

OSB’LER GEÇ DE OLSA HAYAT BULDU

Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) genişleme çabaları gösterse de, bu adımların somut ekonomik dönüşümlere ne kadar katkı sağladığı tartışmalı. Örneğin, Kütahya OSB Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Eskioğlu, 2023 yılında 50 bin 805 metrekarelik alanda 8 firmaya arsa tahsisi yapıldığını belirtmişti. Ancak, bu tahsislerin ne kadarının üretime geçtiği ve istihdama katkı sağladığı hakkında çok bir bilgiye sahip değildim. Konunun en yetkili muhatabı olarak Tolga Başkana sordum. Çok sevdiğim bir dostum olan Eskioğlu, “Mehmetçiğim, o köprünün altından çok sular aktı. Şimdi 2 milyon metrekarelik genişlememiz var. Burası için 26 tahsis talebi var. Rant için elde tutulan tek bir arazi yok. Alan fabrikayı dikiyor. 7 bin 500 kişilik istihdamdan 14 bin kişiye ulaştık. Son 1 yılda yaşanan sıkıntılar geçince yine yatırımlar hızlanacak. Yatırımcı paraya ulaşmakta zorlanıyor…” ifadelerini kullandı.

Yazımda yer veremediğim diğer OSB’lerimiz hakkında da ilerleyen günlerde bir şeyler karalamaya çalışacağım. Kuşkusuz onların da katkısı çok fazla. Ancak sevgili dostlarım, biz OSB’leri kurana kadar atı alan Üsküdar’ı geçti. Eskişehir ve Afyon illerine bakın. Komşular uçtu gidiyor. Biz OSB’leri kurana kadar anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi.

DPÜ MEZUNLARI ARDINA BAKMADAN KAÇIYOR!

Dumlupınar Üniversitesi gibi önemli bir eğitim kurumuna sahip olan Kütahya, mezunlarının büyük bir kısmını şehirde tutamıyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde beyin göçünün en yoğun yaşandığı alanlar arasında bilişim ve iletişim teknolojileri (yüzde 6,8), mühendislik, imalat ve inşaat (yüzde 4,4) ile doğa bilimleri, matematik ve istatistik (yüzde 2,6) bulunuyor. Bu durum, Kütahya'nın da genel eğilimden etkilendiğini gösteriyor. Mezunlarımız ardına bile bakmadan Kütahya’dan resmen kaçıyor. Neden? Çoğunu yazamıyorum ama en önemlisini belirteyim; öğrenciyi para gibi gördüğümüz için. Acı ama gerçek bu sevgili dost. Bu sadece basit bir tespit. Dediğim gibi çoğunu yazamıyorum…

VURAL KAVUNCU ÇOK UĞRAŞMIŞTI

Kütahya, sanayi, tarım veya turizm gibi belirli bir alanda net bir kimlik oluşturamamış durumda. Bu belirsizlik, hem halkın hem de yatırımcıların şehirle ilgili beklentilerini ve planlarını olumsuz etkiliyor. Şehrin, güçlü yönlerini belirleyip bu alanlarda derinleşmesi, hem ekonomik hem de sosyolojik açıdan bir kimlik kazanmasına yardımcı olacaktır. Mamafih, ciddi bir çalışma yapan şuanda yok. Bir zamanlar Kütahya Milletvekilliği yapan değerli dostum Prof. Dr. Vural Kavuncu, vekilliği süresince bu konuda çok dil dökmüş, çabalamış, insanlara artık bir şeylere karar vermelerinin gerekliliğinden söz etmişti. Kavuncu’nun şahsi girişimleri diğer siyasilerden hiç mi hiç destek görmemişti. Hatta içten içe engel olmaya çalışanları bile duymuştuk. Neden? Şahsi gelecek kaygıları vb.

YEREL YÖNETİMLER FİYASKOSU

Kütahya'da yerel yönetimlerin uzun vadeli ve kapsayıcı projeler yerine, kısa vadeli ve bireysel çıkarları önceleyen politikalar izlediği yönünde eleştiriler mevcut. Bu durum, şehrin potansiyelinin tam anlamıyla değerlendirilmesini engelliyor. Ortak akıl ve iş birliği kültürünün geliştirilmesi, Kütahya'nın kalkınması için elzem. Gelin görün ki hâlâ belediye meclisi toplantısında meclis üyesinin de dediği gibi “fındıkkabuğunu doldurmayacak hususlarda” kuru gürültü çıkarılıyor. Anlamlı ve üretken projeler can çekişiyor. 1994’den günümüze kadar yakından takip ettiğim tüm belediyeler maalesef kafamda “Vizyonsuzluk” adıyla ile yaşıyor. Sokağa çıkıp sorsanız, acaba eski başkanlar hangi projeleri ile anılıyor? Dön, dolaş, gel yine aynı isim, Abdurrahman Karaa dışında övgüyle anılacak bir isim neredeyse yok! Sadece başkanlar özelinde değil bu eleştirim. Eski başkanlar; lütfen hemen telefona sarılıp bana yazmayın. Eldeki kumaş bu maalesef. Siz de düzene ayak uydurdunuz ve döneminiz bitince çekip gittiniz. Eğer halk size inanmış olsaydı göreviniz sürerdi, öyle değil mi? Nasrettin Hoca’ya sormuşlar, “Hoca, eski ayları ne yaparlar” diye. Hoca vermiş cevabı “Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar…” Siz de artık birer yıldızsınız sayın sâbık başkanlar. Tarihteki yerinizde parıl parıl parıldayınız…

KÖYLÜLER VE KENTLİLER

Toplumsal olarak, Kütahya'da değişime karşı bir direnç olduğunu gözlemliyorum. Geleneksel yapının korunması önemli olsa da, yeniliklere açık olmak ve değişimi kucaklamak da bir o kadar değerli. Girişimcilik ruhunun desteklenmesi ve eleştirel düşüncenin teşvik edilmesi, şehrin sosyolojik yapısını güçlendirecekti aslında. Köyden şehre göçenler kent hayatına adapte olmak yerine köy kültürünü şehre dayatmak istiyor. Haliyle kentli bir birey de buna şiddetle karşı çıkıyor. Ne geleneksel yapı elde kalıyor ne de geleceğe ışık tutacak bir yenilikçi zihniyet hayat buluyor. Kısır bir döngüdeyiz. Oysa geçmişin mirasını koruyarak, geleceğe yönelik yenilikçi ve sürdürülebilir projeler oluşturulmalıydı. Nerede efendim? Hakk getire… Köylüler ve kentliler (kentli kaldıysa tabi) hiçbir zaman uyum sağlayamıyor. Bu da gayet doğal bir durum. Köylü kentliyi kentli de köylüyü anlamak istemiyor…

BASIN VE TEŞEKKÜR SEANSLARI

Bir zamanlar dördüncü kuvvet olarak bilinen basın/medya, artık kuvvet olmaktan çok “şakşakçılık” üzerine ihtisas yapmış vaziyette. Ulusal medyadan feyz alan yerel basın mensuplarının önemli bir bölümü böyle. Medyanın bu durumu da Kütahya’nın gelişememesi ve hatta geri gitmesinde önemli bir rol oynadı. Halen medyanın büyük bir çoğunluğu böyle maalesef. İstisnalar var elbette. İşini samimiyet ve olması gerektiği gibi yapanları tenzih ederim.

Sevgili meslektaşlarım, şapkamızı önümüze koyup durumu iyice bir irdelememiz lazım. Bu durum muhasebesine kendimi de katıyorum. Protokol sıralarında teşekkür seansları, fotoğraf çektirme yarışları basının görevleri arasında değildir. Görgüsüzlüğün âlemi yok! Tamam, sana bana “gazeteci” diyorlar ama!.. Anladın sen! Eleştir, korkma!

Kütahya'nın gelişimi için sadece bireylerin değil, tüm paydaşların ortak bir vizyon ve iş birliği içinde hareket etmesi gerekiyor. Geçmişin mirasını geleceğe taşımak, ancak bu şekilde mümkün olacaktır vesselâm…

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Aynı şeyi yaparak farklı sonuç beklemek aptallıktır. ALBERT EİNSTEİN