“NE DÜŞÜNÜYORSUN?” SORUSUNA CEVAP

Çok sevdiğim bir ağabey, “Olan bitenlerle ilgili fikirlerini merak ediyorum. Ne düşünüyorsun gündemdeki mevzularla ilgili?” diye sordu. Buna cevap vereceğim elbette ama önce birkaç lakırdım var.  

Toplumlar, bireylerden oluşur. Ancak her birey erdemli değildir. Erdem, yalnızca kişinin kendisini değil, çevresini de aydınlatan bir ışık gibidir. Toplumun tamamının erdemli olması beklenemez; fakat erdemli insanlar, karanlığa karşı bir meşale gibi yol göstermelidir. Gerçek anlamda onurlu bir yaşam sürmek, toplumun genel çizgisine değil, erdemli insanların izinden gitmeye bağlıdır. Doğruluk, dürüstlük ve adalet, yalnızca lafta kalan kavramlar değil, bir hayat düsturu olmalıdır.

Bugün, birçok insanın ikiyüzlü bir yaşam sürdüğüne tanıklık ediyoruz. Gerçekleri perdeleyerek, yalanlarla örülmüş bir dünya inşa edenler, aslında kendi vicdanlarını da karartıyorlar. Oysa dürüst olmak, en büyük özgürlüktür. Doğruyu söyleyenin hafızası güçlü olmak zorunda değildir; çünkü yalan söylemek, sürekli olarak geçmişi unutmamayı ve yeni yalanlar eklemeyi gerektirir. Bu, ağır bir yüktür. Oysa gerçekleri savunanlar, dimdik ayakta durur. Belki bazen yalnız kalırlar ama tarihin her döneminde gerçekleri söyleyenlerin izleri silinmemiştir.

Erdemli bir yaşam sürmek, cesaret gerektirir. Özellikle de yanlışın ve adaletsizliğin yaygın olduğu bir dünyada. Doğru bildiğimiz yoldan şaşmamak, belki bize kısa vadede sıkıntı yaşatabilir, ancak uzun vadede kalıcı bir iz bırakır. Tarihte birçok büyük düşünür, yazar ve lider, yalnızca doğruları dile getirdiği için zulme uğramış, hatta hayatlarını kaybetmiştir. Ancak onların mirası, bugün bile bize yol göstermeye devam etmektedir.

Bir toplumun gerçek anlamda ileri bir demokrasiye ulaşması, yalnızca yasalarla değil, bireylerin ahlaki duruşlarıyla mümkündür. Demokrasi, sadece sandıkta oy kullanmak değil, aynı zamanda adaletin, ifade özgürlüğünün ve insan haklarının tam anlamıyla sağlandığı bir sistemdir. Bu sistemin işlemesi için bireylerin de bilinçli, sorumluluk sahibi ve dürüst olması gerekir. Aksi takdirde, demokrasi sadece bir etiketten ibaret kalır.

Toplumların yozlaştığı, menfaat ilişkilerinin kutsandığı bir çağda erdemli insanlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Doğru ve dürüst insanları örnek almak, onlara ayak uydurmak, aslında geleceğimizi şekillendirmek anlamına gelir. Kısa vadeli kazançlar uğruna yalan söyleyenler, er ya da geç kendi kurdukları tuzağa düşerler. Ancak erdemli insanlar, zamanın ötesinde bir miras bırakırlar.

Onurlu bir yaşam, herkesin iddia ettiği kadar kolay değildir. Bunun için güçlü bir irade, sağlam bir karakter ve derin bir vicdan gereklidir. Ama sonunda, doğru olan kazanır. Önemli olan, bu yolda yürümek ve erdemli insanların safında yer almaktır. Bu cevap sayılır mı bilmiyorum…

KONUŞMAYA KORKAN KÜTAHYALILAR!

Bir başka konuya geçelim. Haber ekibimizden iki arkadaşı Kütahya sokaklarında halkın nabzını ölçmesi için röportaja sevk ettim. Gelen cevapların bazıları beni çok tedirgin etti. Sokaktaki insan artık konuşmaktan çekiniyor, demokrasi ve adalet kavramlarının iyiden iyiye yok olduğunu düşünüyor ve hatta çok fazla korkuyor. Öyle ki haber ekibimiz mikrofona konuşacak insan bulmakta hayli zorlanıyor. Ama neden? Cumhuriyetin bizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istediğini unutmuş görünüyoruz. Fikri, vicdanı ve irfanı hür nesiller nerede kuzum?

KONU İMAMOĞLU MU?

Bir de cevabını merak ettiğim şu sorularım var. Keşke bir aydın çıkıp bu sorularıma cevap verse. Bir yargı operasyonu neden piyasalarda büyük bir sarsıntıya yol açsın? Piyasada bir güven bunalımı mı var? İnsanlar iktidarın istikrarından mı şüphe ediyor? Bu soruların sayısını artırabiliriz.

Bence Avrupa'nın Osmanlı’nın çöküşüyle ilgili yaptığı tespitler (keyfi yönetim gibi) bugünle benzerlik göstermiyor mu? O halde, Osmanlı’nın akıbetine uğramamak için ne yapmalı? Çöküşten kurtulmanın yolu, demokratikleşmeden geçmiyor mu? Ya da demokrasinin içi yeniden doldurulmamalı mı?

Söylenecek o kadar çok şey var ki inanın yaz yaz bitmez. 

Yazımı şu sözlerle tamam etmek isterim: 

"Tanrı Dağı demirdendir, geçemezsin" dediler Türk'ün çelik yüreğini bilmeden! Dağları delip, düzlüğe çıktığımız, destanlar yazıp, adına devletler kurduğumuz Nevruz öz be öz Türk'ün bayramıdır. Kutlu olsun...

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Halk, adalete inanmaz bir hale geldiğinde o rejim mahkûm olmuştur…