Anlatacağım olayın baş kahramanı William Churchill (Vilyım Çörçil) adında bir İngiliz’dir. Yalnız lütfen karıştırmayalım, bu Çörçil, Marmara Denizi’nden İstanbul’a kolayca geçebileceğini sanıp Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz donanmasıyla Çanakkale Boğazı’na giren ve hayatının en büyük yenilgisini alıp süklüm püklüm ülkesine dönen, yıllar sonra da İngiltere başbakanı olan Winston Churchill değil.
William Churchill, yani Bizim Çörçil (bizim diyorum, hikâyeyi sonuna kadar okuduktan sonra neden “Bizim Çörçil” dediğimi anlayıp bana hak vereceksiniz.) İstanbul’da ABD diplomatik temsilciliğinde kâtip olarak çalışmaktadır.
Bir süre sonra bu görevinden ayrılıp Avrupa’da çıkan bazı gazetelerin İstanbul muhabirliğini yapmaya başlar. Özellikle Londra’da çıkan Morning Herald adındaki gazeteye sık sık haber gönderir. Fakat Osmanlı’nın resmî kayıtlarında tâcir, yani ticaret adamı olarak görülmektedir.
ÇÖRÇİL AVLANIRKEN BİR ÇOCUĞU VURUYOR
Çörçil’in hayatında bir dönüm noktası olan olay 1836 yılının 8 Mayıs’ında meydana gelir.
Günlerden Pazar’dır. Çörçil’in misafirleri vardır. Mâlikhânede birlikte kafayı çekerler. Sonra da Çörçil misafirlerini ve oğlu Alfred’i de yanına alarak Beyoğlu taraflarında bıldırcın avına çıkar.
Kendi ifadesine göre bir bıldırcına ateş eder, lâkin tüfeğinden çıkan saçmalar bıldırcını değil orada kuzularını otlatan bir Türk çocuğunu vurur. Çocuğun sekiz yerinden yirmi kadar saçma çıkarılır.
Söylemeyi unuttum, gözleri ileri derecede miyop olan Çörçil uzağı görmekte zorlandığı için camları şişe altı gibi olan gözlük kullanmaktadır; hattâ yakın arkadaşları ona “Miyop Çörçil” derler.
Yaralanan çocuk, Tapu Dairesi kâtiplerinden Necati Efendi’nin küçük oğludur. Olay mahalline koşan Kadıköy’ün Müslüman sakinleri ile yaralı çocuğun ağabeyi Çörçil’in etrafını sararlar. Çörçil önce inkâr ederse de sonunda itiraf eder ve kaza olduğunu, kendisinin bıldırcına ateş ettiğini söyler. Halbuki çevrede bıldırcın falan yoktur.
ÇÖRÇİL TERSANA ZİNDANINDA
Hemen yakın karakoldaki zaptiyelere haber verilir. Zaptiyeler gelinceye kadar 10-15 dakika, çimenler üstünde yaralı çocuğu gören öfkeli kalabalık tarafından biraz hırpalanır. Zaptiyeler Çörçil’i yüzükoyun yere yatırıp tüfeğini alırlar. Direnmeye kalkınca bir miktar tartaklarlar.
Çörçil, gazeteci ve diplomat olduğunu, Osmanlı devletinde yaşayan İngiliz vatandaşlarının hukukunu belirleyen anlaşmalar gereği kendisine dokunulamayacağını, derhal serbest bırakılması gerektiğini söylese de Üsküdar kadısının karşısına çıkarılır.
Kadı, yaralı çocuğun yanına bir doktor gönderip rapor tutmasını isterken Çörçil’i de Bâbıâli Hapishanesi’ne gönderir. Durumu değerlendiren Üsküdar Kadısı Çörçil’in müste’men (güvenliği teminat altına alınmış yabancı uyruklu kimse) olduğunu, kendisinin müste’men bir kişiyi yargılama yetkisinin olmadığını belirterek topu Hariciye Nazırı’na (Dışişleri Bakanına) atar.
Çörçil akşama doğru Hariciye Nâzırı Âkif Paşa’ya gönderilir. Âkif Paşa’nın olaydan haberi yoktur. Bu arada İngiltere’nin İstanbul büyükelçisi Ponsonby’e haber gönderen Çörçil, büyükelçinin olaya müdahale edeceğini ve kendisini hemen kurtaracağını beklerken Bâbıâli Hapishanesi’ne kapatılır, ertesi günü de Tersane Zindanı’na atılır.
DİPLOMASİ SAVAŞI
Olay Avrupa’da duyulur duyulmaz kıyâmet kopar. Başta İngiltere olmak üzere neredeyse bütün Avrupa ayaklanır. Osmanlı devleti üzerinde büyük bir baskı oluştururlar ve diplomatik savaş başlar.
İngiltere Osmanlı devletine nota verir. Onlara göre bir İngiliz’in, üstelik bir gazeteci ve elçilik görevlisinin göz altında tutulması ve kadı huzuruna çıkarılması uluslararası hukuka aykırıdır. Suç işlemişse konsolos mahkemesinde yargılanması gerekir, neden kadı karşısına çıkarılmıştır? Ayrıca olay mahallinde ve getirilip götürülürken sürekli tartaklanmış, dövülmüştür. Çörçil derhal serbest bırakılmalı ve Osmanlı devleti Çörçil’den özür dilemelidir.
İngiliz Büyükelçiliği ikinci tercümanı Küçük Pisani, Bâbıâli’ye gelip Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Âkif Paşa ile görüşür. Çörçil’i serbest bırakmalarını, onu alıp gitmek istediğini belirtir. Âkif Paşa tercümana, “yaralı çocuğun sağlık durumu netlik kazanıncaya kadar Çörçil’in hapiste tutulacağını” söyler. Ayrıca kendisine, “Elçiye söyle, İngilizler İstanbul’a sahte para sürmeye ve avlanırken adam vurmaya mı gelirler” diye azarlanarak gönderilir.
Âkif Paşa’ya göre Çörçil bir değil birçok suç işlemiştir, dolayısıyla cezasını çekmelidir. Çörçil avlanma mevsiminin geçmiş olduğu bir zamanda, meskûn bir mahalde avlanmıştır. Gözleri miyop olduğu için hedefi şaşırmış, bir çocuğu yaralamıştır. Üstelik sarhoştur. Yaptıklarıyla şehir nizamını bozmuştur. Bir de güvenlik güçlerine karşı gelmiş, onlara hakaret etmiştir.
(Yazının Devamı 16 Ekim 2024 tarihli sayıda yayımlanacak.)