SEMAZENİN KÜTAHYA’DAKİ MÜHRÜ

Dervişin ayak izini sürmek , geçmiş zamanın mistik hislerini tekrar o günkü gibi yaşamanın vermiş olduğu hissiyatı en derinlemesine yaşamak, bu manevi atmosferi solumak kadar huzur verici çok az şey vardır. Belki de dervişin izini süren bir yolcu caminin içine adım attığında bu atmosfer ona dervişi bulunduracak. Dervişlerin aşkla döndüğü geçmiş günler hayalinde canlanınca yolcu, kendini o anda hissetmeye başlayacak ve o günlerde çalınan ney melodileri kulaklarında yankılanacaktır. Siz de bu şairane hisse tanıklık etmek istiyorsanız buyurun, Dönenler Camii’nin tarihçesine ve yapılma aşamalarına beraber bakalım.

Kütahya’da Mevlevihane İzleri

Kütahya il merkezinde Börekçiler mahallesinde Dönenler (eski Kapanaltı / Tahılpazarı) meydanının güneybatısında yer alır. Erken dönem mevlevîhâneleri olan Konya ve Afyonkarahisar’dan sonra üçüncü merkezdir. 14.yüzyılda Arguniyye Mevlevîhânesi’nin semahanesi olarak inşa edilen, Ulu Cami'ye yakın, İlk Kapan Hanı'nın yanında ve Hazret-i Mevlana Asitanesi'nin bitişiğinde yer almaktadır. Mevlevihane olması nedeniyle sema ayinleri burada icra edilmiştir. Dolayısıyla halk arasında ‘’Dönenler Camii’’ olarak anılmış ve 1959’da esaslı bir onarımla Dönenler Camii adıyla kullanılmaya başlanmıştır. Caminin küçük bir kısmı, ‘’Kütahya’nın Selçuklu Dönemi Fatih’i’’ olarak bilinen Emir İmadüddin Hezar Dinari tarafından yaptırılmıştır. (1237-1243)

Yapı bir zamanlar ‘’Hezar Dinari Mescid’i’’ olarak kullanılmıştır. Sonra bu yapıya ek olarak zükur soyundan gelen Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’in kızı Mutahhara Hatun’u Kütahya’da bulunan Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın oğlu ile evlendirirler. Aradan uzun yıllar geçer Mevlana’nın torunu olan Ergun Çelebi Hazretleri Kütahya’ya şeyh olarak atanır. Atandıktan sonra Mevlvihane’ye ek olarak inşa ettirir. Bu nedenle yapı, Arguniyye Dergahı veya Ergun Çelebi Zaviyesi olarak da bilinmektedir. (Zâviye-i Arguniyye ö.775\1373)

Dönenler Camii’nin mimari yapısı hakkında;

Dönenler Camii, mimari özelikleri ve tarihi geçmişiyle Kütahya’nın önde gelen tarihi başyapıtlar arasında yerini alır. Bu kültürel mimari yapının içine girildiğinde merkezi yapısı dikkat çeker. Orta kısmı sema gösterileri için boş bırakılmıştır. Kubbeyi taşıması için sekiz adet sütun eklenmiştir. Girişin üzerinde yer alan kısım ise mutrib mahfilidir. Genellikle motifler bitkisel objelerdir. Bu objelerin arasında Mevlevi sikkeleri eklenmiştir. şekli kareye yakın dörtgen biçiminde ,sekizgen kasnaklıdır. Semahanenin güneydoğu köşesinde, beşik kemerli ve üstü çiçek nakışlı bir mihrap nişi bulunmaktadır. Mihrabın sağ tarafında, sivri piramit çatılı, tepesi ve sövesi sarıya ve yeşile boyanmış, destarlı sikkeli ahşap bir minber yer almaktadır. Anadolu’daki ilk Mevlevihanelerin mimari özeliklerini yansıtmaktadır. Mevlevihane, semahane, dede hücreleri, meşruta ve kütüphane gibi bölümlerden oluşmaktadır. Ancak günümüze sadece semahane ve türbe bölümlerine ulaşabilmiştir. Dede hücreleri olan kısım, günümüzde Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından fakirlere yemek dağıtımında aşevi olarak kullanılmaktadır. Diğer bölümleri yıkılmıştır.

Caminin batı duvarında bulunan ve Sultan II. Mahmut’un kabartmalı turası olan 19.yüzyıla ait üzerinde iki tane çini kitabe bulunmaktadır. Bunlardan alttaki büyük çinide kobalt renkli zemine beyaz talik yazı ile “Ya Hazreti Ergun” hattat Halil Mahir tarafından yazılmıştır. Alttaki küçük çinide ise lacivert üzerine mavi ve kiremit renkli talik yazı ile “Ya Hazreti Mevlana” yazılmıştır. (H.1227 M.1812 , H.1257 M.1841). Kitabelerden yola çıkarak caminin iki kere restore edildiğini anlayabilmekteyiz. Restorasyon sırasında semahanenin güneyine mihrap ve minber eklenerek cami haline getirilmiştir. İkinci restorasyon sırasında (H.1257-M. 1841) tamire dair söylenen beyit ;

Buldu Kütahya zehi bu zip dergah ile nam

Mısra-i zibası oldu tam tarihi müfit

Resmi diğer de didim tarihi balasın aziz

Kıldı pak icat bu dergahı han Abdülmecit

Kuyudaki Gizem ; Şifalı Su

Dönenler Camii'nin içinde tarihi bir kuyu bulunmaktadır. Kuyu, caminin inşasıyla birlikte o dönemin şartlarına uygun olarak, su ihtiyacını karşılamak üzere edilmiştir. Yaklaşık 7 metre derinliğinde olan bu kuyudan, günümüzde de su çekilmeye devam edilmektedir. Halk , caminin hemen giriş kapısının yanında bulunan küçük bir çeşmeden kuyunun içindeki suya rahatlıkla ulaşabilmektedir.

Şifalı olduğu rivayet edilen su, halk arasına konuşamayan ve yürüyemeyen çocuklara içirilir. Rivayete göre bu kuyudaki su birçok hastalığa şifa olmaktadır. Kuyu hakkındaki bir diğer rivayet ise, Mevlevihane olarak kullanıldığı dönemde dervişlerin bu suyu içtiği ve manevi arınma yaşadığı söylenmektedir.

Kuyu ile ilgili bir diğer bilgi ise Kütahya Arguniyye Mevlevîhânesi’ ne baş koyan

Nevniyaz veya Can denilen muhib, ilk önce üç gün cümle kapısı yanında bulunan Saka Postuna oturur. Üç gün boyunca Hangah’ta yapılan hizmetleri görür. Üçüncü günü sonunda Kazancı Dede tarafından huzura alınır. Can’a devam edip etmeyeceği sorulur.

Devam edeceğini söyleyen Can’dan biat alınır ve ilk hizmete ayakçı olarak başlar. Ayakçılıkla başlayan bu nefis terbiyesi on sekiz aşama ile devam eder. Seyrini tamamlaması bin bir gün boyunca devam eder. Seyri tamamlanan derviş son aşama olan çile (halvet) kısmına geçer. On sekiz gün süren bu halvet çilesi Hz. Yusuf’un kuyuda kaldığı sıkıntılı günler hatırlatılarak devam eder. Mevlevihane’de bulunan kuyu aslında çilehanedir. Kuyunun içerisinde küçük bir derviş hücresi bulunur. Derviş, ihtiyaçları ve Cuma namazı dışında on sekiz gün kuyudan çıkmaz.

Mevlevihane Türbesi

Celalüddin Ergun Çelebi’nin dokuzuncu hicret asarı içinde vefat etmesiyle buraya defnedilmesi üzerine Mevlevihane’nin türbesi haline gelmiştir. Türbenin içinde, Ergun Çelebi'nin yanı sıra yakınlarına ait toplam 14 sanduka bulunmaktadır. Bu sandukaların isimleri türbe girişinde belirtilmiştir. Ayrıca, türbenin batısında ve dışında küçük bir mezarlık daha vardır. Burada medfun bulunanların kabir taşları yazılı olup, bu mezarlardan beş tanesinin kadınlara ait olduğu söylenmektedir.

Sultan Veled’in Kütahya için söylemiş olduğu gazel;

Kütahya’da bir ay kalana ne mutlu, İki ay kalacak olursanız, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz.

Kütahya kusursuz bir güzeldi. Böyle kusursuz güzele zeval olur mu?

Ya rab, bu memlekete kaza bela verme, Cennet, Kütahya’nın ya altındadır ya üstünde, Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya’ya”

Sultan Veled

Bu gazel “Divan-ı Sultan Veled” de mevcut olup yayınlanmıştır. Semahanenin kütüphanesi sonradan Vahit Paşa Kütüphanesine devredilmiştir. Kütahya Arguniyye Mevlevîhânesi’nin Yeniden Canlanması

Kütahya, tarihi ve kültürel değerleriyle Anadolu’nun en önemli şehirlerinden biridir. Bu değerlerden biri de Mevlevilik geleneğidir. Günümüzde , Konya ve Afyonkarahisar’daki Mevlevihaneler gibi aktif bir şekilde kullanılmamaktadır. Bu durum şehrin kültürel tarihi mirasını tam anlamıyla yaşatmadığının bir gerçeğidir. Sadece şehrin kültürel mirasına sahip çıkmak değil, aynı zamanda yeni nesillere bu manevi atmosferi yaşatma fırsatı sunacaktır. Bunun için yerel yönetimler, vakıflar ve kültür dernekleri iş birliği yaparak Mevlevihaneyi canlandırmalı, düzenli sema ayinleri organize etmeli ve halkın ilgisini artırmalıdır. Eğer Kütahya Mevlevihanesi, tıpkı Konya ve Afyon’daki gibi aktif bir merkez haline getirilirse, bu sadece şehre değil, tüm ülkeye manevi ve kültürel anlamda büyük bir katkı sağlayacaktır.

Kuruluşun ve kurtuluşun şehri olan Kütahya’da nihayet insan, dervişin ayak izinden kendi benliğini ve sır gibi saklı olduğunu düşündüğü huzuru bulmuştur . Dünyanın karamsarlığından kurtulup , arayış aradığı zaman bir mabetin kapısından içeriye girdiğinde başka bir âlemle karşılaşır göz bebekleri bu şairane manevi atmosferle birleşir. Her nefes alıp verdikçe, kaybolduğunu sandığı huzura bir adım daha yaklaştığını hisseder. Kütahya, tarihsel yapılarıyla ve fiziksel güzelliği ile değil aynı zamanda manevi atmosferiyle de öne çıkmaktadır. Kütahya’ya gelen herkes ruhani bir hava hisseder. Sadece şehre gelip gezmekle yetinmeyip , şehri hissetmeleri de son derece önemlidir.

KAYNAKÇA: Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I-VI, İstanbul 1314-18; VII-X, İstanbul 1928-38.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Kütahya Şehri, İstanbul 1932, s.148-149, 226, 227.

Devlet Arşivleri Başkanlığı, Tamirat (Mevlevihane):Kütahya,Kütahya Mevlevihanesi Şeyhi (1282) H.01- 06- 1282

Kadir Güler, 43.Şehir Bizim Kütahya, İstanbul 2018