Tamil’in Ruhu -Madurai

Hyderabad’dan 1 saat 40 dakikalık  bir uçuş ile yasemin çiçeği ile ünlü bir zamanlar Madura olarak bilinen 2500 yıllık Tamil Nadu eyaletinin önemli kenti Madurai havalimanına uçağımız teker koyuyor. Bagajlarımı alıp , saat 3’de hareket eden 10 numaralı otobüse binip , 12 km ileride bulunan Periyar Bus Stand’da iniyorum. Konaklayacağım hotel 500-600 m ileride görünüyor ,Madurai’de oldukça kaotik bir şehir , tekrar kargaşanın içine kendimi atıp otelime ulaşıyorum ve odama çekiliyorum. Bu devasa ülkenin en güneyindeyiz ,inanılmaz bir sıcak ve nem var ,bizi yeterince boğuyor.


Hindistan'ın en eski kent merkezlerinden biri olan ve hala Tamil kültürünün kalbi olan ,Madurai Büyük Hindu Tanrısı Shiva'nın saçlarından ilahi nektar damlalarını bu şehre saçtığına dair bir efsaneden dolayı "nektar şehri" olarak bilinmekte, hatta bir dönem “Doğu’nun Atina'sı" olarak da kayıtlara geçmiş.MS 3. yüzyıldan beri varlığını sürdüren ve Roma ile bağlantılı bu kadim şehir geçmişte çok aktif bir ticaret merkeziymiş ve yüzyıllarca Cholas,Pandyas,yerel Müslüman hükümdarlar, Hindu Vijyanagar kralları ve Nayak’lar tarafından 1736’ya kadar idare edilmiş.1840 yılında İngilizlerin gelişine kadar şehir geçmişten gelen siyasi ve kültürel hakimiyetini sürdürmesine rağmen Doğu Hindistan Şirketi Madurai kalesini yıkıp savunma hendeklerini temizleyerek eski şehrin görünümünü tamamen değiştirmiş.

Günümüzde Madurai, Hindistan'ın en büyük tapınaklarından biri olan Meenakshi Amman tapınağıyla ünlü ve bu da kendisini önemli bir turizm merkezi haline getirmiş. Özetle Madurai Tamil kültürünün önemli bir merkezi ve Tamil dilinin de geliştiği bir yer.Madurai geçmişten gelen derinliğinin yanında günümüzde ekonomisi giderek bilişim altyapısına ve ileri teknolojilerin üretimine dayanan tipik bir Hint metropolü olma yolunda da hızla ilerlemekte. 


Otel’de bir süre dinlendikten sonra Güney Hint mutfağını deneyimleyebilmek için buralarda epeyce meşhur olan Murugan Idli Shop’a gidiyorum.İlk siparişim kabarık ve restoran’ın imzası Idli ve yanında chutney (sos) oluyor.Idli Güney Hindistan'da kahvaltıda popüler olan bir tür tuzlu pirinç ekmeği diyebileceğim süngerimsi yuvarlak beyaz bir yiyecek.Idli fermente edilmiş siyah mercimek ve pirinçten oluşan bir hamurun buharda pişirilmesiyle yapılıyor, fermantasyon süreci, nişastaları parçalayarak vücut tarafından daha kolay metabolize edilmelerini sağlıyormuş. Idli ile birlikte genelde baharatlı, mercimek ,sebze ve baharat karışımı bir nevi yahni olan sambar ile servis ediliyor, ben ilk yediğimde kıvam olarak çorba olduğunu düşünmüştüm. Katık olarak ekmek gibi kullanılan bu Idli’yi sambar’a banarak yiyorsunuz oldukça farklı ve ilginç bir şey ,idliyi tek başına yediğimde tatsız tutsuz tuhaf bir şey yiyormuşsunuz hissi oluşuyor ancak sambar ile karıştırdığınızda durum epeyce bir değişiyor.Idli’den sonra Güney Hint klasiği masala dosa sipariş ediyorum , Masala Dosa, öğütülmüş siyah mercimek ve pirinç hamurundan yapılan, çok ince, tuzlu bir krep,Masala dediğinizde baharatlı yapılıyor, genellikle yanında çhutney ve sambar oluyor, ancak Güney Hindistan’da dikkatimi çeken en büyük fark dosa ve chutney devasa bir muz yaprağının içinde getirildi, kuzey Hindistan’da bunu göremiyorsunuz.


            Dosa’nın arkasından, son olarak Vada ve Uttapam sipariş ediyorum.,Vada, siyah mercimek hamurundan yapılan dışı çıtır , içi yumuşak,donut şeklindeki mini bir atıştırmalık.Uttapam ise Güney Hindistan'da krep orjinli bir yiyecek, ancak tipik bir dosanın aksine, uttapam daha kalın oluyor,hamuru 3/1 oranında urad dal ( mercimek) ve pirinçten yapılıyor, üzerine domates,soğan,acı ve kapya biber ve kişniş gibi malzemeler konuyor,.aslında mini bir pizza ya benziyor.Özetle Tamillerin klasik kahvaltısı genelde sambar ,chutney eşliğinde idli ,dosa ve uttapamlardan oluşmakta , Madurai’de ilk günümüzde bunların tamamını test etmiş oldum. Restoran’dan ayrılıp biraz çarşı Pazar yapıp Güney Hindistan’ın renklerine mini bir giriş yapıp otelime geri dönüyorum, resepsiyonda yoğun bir tütsü kokusu var ,görevliye Meenakshi Amman tapınağındaki aarti törenlerinin saatini sorup odama çekiliyorum.
Ertesi gün sabah kahvaltı’dan sonra Meenakshi Amman tapınağı için yola koyuluyorum. Meenakshi Amman tapınağı muhteşem mimarisi ve manevi aurasıyla bilinmekte.


Hindu Tanrısı Lord Shiva ve Tanrıça Meenakshi'ye adanmış bu tapınak, yıllar boyunca popüler bir turizm merkezi olmuş.Balık gözlü,üç göğüslü savaşçı bir Tanrıça olan Meenakshi, Lord Shiva'nın eşi Tanrıça Parvati'nin avatarı.Meenakshi Güney Hint tapınak mimarisinin zirvesi olarak kabul edilmekte, Kuzey Hindistan’daki Taj Mahal kadar hayati bir öneme sahip. Analistler, Meenakshi Tapınağı tarihinin MS 1. yüzyılda kurulan Chennai kadar eski olduğuna inanıyor. Pandyan hanedanını uzun süre yöneten kral Kulashekarar Pandyan'ın, Lord Shiva'nın kendisine verdiği talimatlara dayanarak tapınağı inşa ettiği rivayet edilmekte.

Tapınak, MS 4. ve 5. yüzyıllardan kalma birkaç dini yazıda şehrin ana binası olarak tanımlanmış ve eski tapınak 16. yüzyılda Müslüman fatihler tarafından yıkılmış sonra 17. yüzyılda Trimalai Nayak hükümdarlığı döneminde yeniden inşa edilmiş. Tapınak çok büyük aşağı yukarı 6 hektarlık bir alana yayılmış.Dravidian tarzında inşa edilmiş 45 ila 52 metre uzunluğunda 12 adet 'gopuram' denilen devasa kulelere sahip, bu kulelerin dört tanesi ana giriş olarak ,kuzey, güney, doğu ve batı yönünde bulunmakta, güney gopuram’ı en uzun olanı. Kulelerin üstü, 3000 civarında Tanrı,Tanrıça,iblisler,kahramanlar ve Hindu epik destanlarından hikayelerin olduğu kabartma figürleri ile kaplı, bu figürlere bakar iken insanın kafası epeyce bir karışıyor.


Tamamen trafiğe kapalı 4 sokağı komple kaplayan tapınak sadece yayalara açık bir alan üzerinde. Tapınağa girmek oldukça sıkıntılı havalimanı güvenliğine benzer uygulama var , elbise olarak omuzlarınız ve bacaklarınız tamamen kapalı olmak zorunda, sırt çantası ve cep telefonu, kamera vs sokmak kesinlikle yasak.Ana giriş en eski olan doğu gopuram’ından oluyor , ayrıntılı oymalar ve dekoratif motiflerle süslenmiş olan Raja Gopuram ,Ramayana, Mahabharata ve diğer Hindu destanlarından sahneleri tasvir eden resimler ve heykellerle süslenmiş. Tapınak kompleksi dikdörtgen bir plana sahip ve her biri çok sayıda mabet, mandapam (sütunlu salonlar), kutsal tanklar ve diğer yapıları içeren birkaç eş merkezli yapılardan oluşmakta. Tapınağın kutsalların kutsalı olan alanında, altın ve değerli mücevherlerle süslenmiş Tanrıça Meenakshi ve Lord Sundareswarar ‘ın tasvirleri var ve Bu Tanrı ve Tanrıçaları görmek için darshan denilen özel seanslar yapılıyor.Tapınağa girmek için sırt çantamı , telefonumu Otel’de bırakıyorum ,en eski ve ana giriş olan doğu Gopuram’ına geliyorum , yoğun bir kuyruk ve güvenlikten geçtikten sonra içeri girmeyi başardım ,hemen sağımda beni ilk karşılayan Thousand Pillared Hall (Bin Sütun Salonu) denilen hol oluyor.Meenakshi Tapınağı'nın en önemli noktalarından biri, tavanı destekleyen karmaşık bir şekilde oyulmuş 985 adet sütuna sahip görkemli bir yer burası. Her sütun, antik zanaatkarların becerisini ve işçiliğini sergileyen tanrıların, tanrıçaların, efsanevi yaratıkların ve göksel varlıkların zarifçe oyulmuş heykelleriyle süslenmiş. Bu holün sonunda mini bir sanat müzesi var ,giriş 50 Rupee , 1966'da kurulan bu müzedeki sergiler arasında madeni paralar ve idoller ,antika objeler, ahşap üzerine işlenmiş fotoğraflar ve resimler yer almakta.       

     
Mini sanat müzesinden sonra Nandi mabedine ulaşıyorum çevresi süslü birçok sütuna sahip bir yer ,hemen ilerisinde Shiva mabedi var ,içeride birçok Hindu rahibi , müritleri ile birlikte dualar edip , ilahiler söylüyor , içerisi  loş , tütsüler , sesler ile acayip bir karmaşa.Shiva mabedinin hemen yanında bariyerler ile çevrilmiş kutsalların kutsalı ana mabet alanı var ,burda Meenakshi ve Sundareswara’nın idolleri bulunmakta , ancak bu özel alana Hindu olmayanların girmesi kesinlikle yasak. Her akşam saat 9 gibi Tanrı ve Tanrıçanın tasvirleri çıkartılıp bir seremoni eşliğinde taşınıyor , bu seremoniye katılmayı planlıyorum. Kutsal alanın çevresinden dolanıp Altın Nilufer Tank’a ( Mini Havuz ) geliyorum , bu noktadan devasa yapı çok daha iyi anlaşılıyor  ,üç adet goprum’a net olarak görebiliyorsunuz. İçeride bir süre daha dolandıktan sonra Tapınaktan ayrılmaya karar veriyorum ve çiçek satanların olduğu bir koridordan dışarı çıkıyorum , ayak tabanlarım tamamen simsiyah olmuş , yakındaki bir bakkaldan 1 litre su alıp ayaklarımı komple yıkıyorum , otele gidince ekstra bir temizlik daha gerekecek gibi duruyor.


Madurai’da görülecek bir diğer noktam olan Meenakshi Amman Tapınağı'nın iki km güneydoğusunda yer alan Tirumalai Nayak Palaca doğru hareket ediyorum.Tirumalai Nayak Mahal, 1623'ten 1659'a kadar Madurai'yi yöneten  Nayak hanedanının kralı Tirumala Nayaka tarafından 1636'da tamamlanmış. Mevcut yapı, kralın yaşam alanı olarak hizmet veren ana saraymış ve orijinal saray kompleksi dört kat daha büyükmüş.Dravidian ve İslami stilleri harmanlayan bir mimariye sahip. Saraya giriş 50 Rupee  ve akşamları İngilizce ve Tamil dilinde "Ses ve Işık" gösterisi var.Saraya Tapınağın karşısındaki sokaktan geliyorum ve hasar gören kısmın kalıntıları görülebiliyor , sokak ’da oldukça kötü durumda ve çöp dağlarının içinde geçiyorum. Sarayın içinde de çok fazla inşaat, restorasyon ve etrafta çok sayıda alet ve toprak var.Ancak avlu her şeye rağmen güzel ,mimarisi de etkileyici ve renkler hala duruyor. Sütunlar ve kemerler muhteşem ve tavan oymaları ve renkleri de bana göre etkileyici.Dans salonu,taht odası da dahil olmak üzere birkaç avlu ve odalar var. 


Saray ziyaretimi tamamlayıp hemen yakındaki St.Mary Katedraline geçiyorum. Madurai'nin kalbinde bulunan 150 yıllık bir Portekiz kilisesi burası. Görkemli mimarisinin yanında,42 m uzunluğunda iki adet çan kulesine sahip ve dış cephesinde mavi ,beyaz renkler hakim. Katedrale girmek istiyorum ancak belli açılış saatlerinden dolayı görevli beni içeri almıyor, bu nedenle çevresinde kısaca dolanıp ayrılıyorum.


          Akşam olmak üzere artık bir pitstop yapma zamanı bunun için bugünün listesinde Sree Sabareesh var,bu restoran püre Vejeteryan ve kesinlikle et ürünü yok.İçeri girmeye çalışıyorum restoran oldukça kalabalık ve yoğun ,yer bulmak biraz problem , içerisi eski Madurai fotoları ile süslenmiş ,ambiyans modern görünsede içerisi çok temiz değil. Klimalı AC hol denilen bir alana alıyorlar bizi.Bu restoran full vejetaryen olduğu için menülerde buna göre şekillenmiş ,Hindistan’da güneye indikçe vejetaryenlik ciddi bir artış gösteriyor ,eğer abi ben etsiz duramam diyorsanız bu bölgeler biraz zorlayıcı olabilir. Denemek istediğimiz ilk vejetaryen yemek Güney Hint usulü Thali olacak.Thali, tepsi ,tabak anlamına gelen Hintçe bir kelime ve genellikle katoris adı verilen küçük çelik yuvarlak kaselerle servis edilen  ve Hindistan'ın hangi bölgesinde olduğunuza bağlı olarak 10 veya daha fazla yemekten oluşan kalabalık bir yemek türü.

Hindistan’da Thali menüleri  sınırsız servis ediliyor, bittikçe sürekli tamamlanan bir sisteme sahip.Thali’de  tatlı ,tuzlu ,ekşi bir arada yer alır ve genellikle bir naan,çapati ( tandır ekmegi ) ,mercimek ( dal veya sambar ) ,sebze yemeği,chutney (meyve ,baharatlar yapılan sos) ,raita ( yoğurt ) ,turşu,ghee li pilav,vada,kuzhambu (demir hindi den yapılan sos )yerine göre tatlı olarak gulab jamun gibi şeyler oluyor.Thaliyi sipariş ediyorum ,11 adet katoris ile birlikte geliyor, yanında ayrı bir tabak daha oluyor tandır ekmeğiniz ile katoris içindeki yemekleri bandırarak yiyorsunuz, sistem bu şekilde.Thali’den sonra Güney Hindistan’a has Ghee Cashew Rava Dosa sipariş ediyoruz.Bu dosa samoline,saf yağ ghee,kaju ve baharatlardan yapılıyor,Hindistan’da çok fazla dosa yedim ,ancak burada yediğim oldukça çıtır ve farklıydı. 


               Restoran’da yeterince yakıt aldık ,artık Meenakshi Amman Tapınağına tekrar geri dönme zamanı. Akşam 9’da başlayacak Lord Sundareswarar’ın yatağa gitme töreni için için tekrar Tapınağa giriyoruz ve beklemeye başlıyoruz.Her gece Shiva'nın avatarı (Lord Sundareswarar) rahipler tarafından özel alanından alınarak tapınağın farklı bir yerinde bulunan eşi Parvati'nin dinlenme yerine özel bir tören ile götürülüyor, bu seremoni her gece gerçekleştiriliyor. En sonunda beyaz etekler giymiş rahipler eşliğinde Lord Sundareswarar ortaya çıkıyor, Lord Sundareswarar’ın  tasviri, omuzlarda taşınan iki kollu gümüş kaplı , örtülü devasa bir sandukanın içinde taşınıyor.

Ortam da büyük bir coşku var,ilahiler,tütsüler,yoğun duman bulutu ve davullar içinde ortam acayip mistik.Bu kaotik ve gürültülü sahneler kafamı allak bullak etmiş durumda ,zaten Tapınağın ana kutsal alanına Hindu değilseniz kesinlikle giremiyorsunuz, ancak Hindu olmayanlar bizler için bu hareketli töreni belli bir noktadan seyir etmenize müsaade ediyorlar. En sonunda tören bitiyor ve tapınaktan hediyelik eşya için biraz çarşı Pazar yaptıktan sonra tekrar otelime geri çekiliyorum.


Madurai’den artık ayrılma zamanı , ertesi gün sabah kahvaltıdan sonra otelimden checkout yapıp Madurai’nin ana tren istasyonu Madurai JN ‘dan 09.20’de TVC Express’e binip Trivandrum CNTL geçiyorum, yolculuk ortalama 6 saat sürüyor.Trivandrum’da inip başka bir trene aktarma yaparak bu ülkedeki diğer noktam olan Kerala eyaletinin önemli kenti Kochi ye doğru hareket ediyorum. 


Seyahatlerim ile ilgili güncel paylaşımlara erişmek isterseniz instagram ve youtube ‘da yolbizigozler hesaplarını takip edebilirsiniz.
  
Not:Bu makale ’de adı geçen yer ve marka isimleri sadece bilgilendirme ve kişisel deneyimi yansıtma amacı ile paylaşılmıştır, reklam değildir.