Vefa hayvanı insan yapar!

Zamanla değişen pek çok şey var ama bazı değerler, insan kalmanın özüdür ve hiç değişmez. Vefa göstermek, nankör olmamak, kibirle insanları ezmemek ve nahif kalabilmek… Bunlar, bir ömrü güzelleştiren, ardımızdan hoş bir sada bırakmamıza vesile olan erdemlerdir. İnsanda iz bırakmanın önemi ve insan olabilmeyi yazmaya çalışacağım.

Vefa, en kıymetli insanlık imtihanlarından biridir. Çünkü vefa; unutmaz, yüz çevirmez, bir zamanlar yanında olanı yarı yolda bırakmaz. Vefalı insan; kendisine bir iyilik yapana minnet duyar, ona sırtını dönmez, hele ki işi düşünce hatırlayanlardan olmaz. Vefa; bazen bir eski dostu aramak, bazen bir büyüğün kapısını yeniden çalmaktır. Küçücük bir hatırlayış bile, yılların telafisini sağlayabilir.

Bir de şu vardır; seni hüsn-ü kabul buyurup rahleyi tedrisinde eğitmiş, emek vermiş bir gül i rânâyı kokusundan tanımayıp, onu hissetmeyip ona vefa etmemek, çok daha büyük bir vefasızlıktır. Onu anlayamamış olmaktır. Onu anlayamadığın için ağlaması gerekir yolcunun. Ağlayamıyorsa ağlayamadığına yanmaktır. Ne zor bir hâldir bu!

Nankörlük ise, insanı insanlığından uzaklaştıran en acı sıfatlardan biridir. Nankör kişi, yapılan iyiliği çabuk unutur, hatta bazen yaptığı kötülüğü bile haklı görür. Oysa minnettar olmak, bir insanı büyütür. İnsan, kendisine uzatılan eli hatırlamalı, bir zamanlar sırtını sıvazlayanı, ona değerini hatırlatanı unutmamalıdır. Ta ezeldeki ahdini yeniden kulağına fısıldayanı bilmelidir. Ona nankörlük etmemelidir.

Muhterem Hocam Aziz Mehmet Dumlu, “Bütün kötü huyları tartmışlar, en ağırı nankörlük gelmiş” buyururlardı. Kendisini tanımamın hayat yolculuğumun dönüm noktalarından biri olduğunu düşündüğüm Mimar Sinan Durmuşlar Bey Efendi de “Gölgesinde oturup serinlediğin ağacı unutmamaktır vefa” diye buyururlardı. Hakikat kelamları ne de tesirli, öyle değil mi? Bu sözleri çizgi film izler gibi izlemiş olmamalıdır bir yolcu.

Bir de kibir var ki, insanın içini çürütür. Kibir; insanı gözünde devleştirir, başkalarını küçültür. Hâlbuki gerçek büyüklük, alçak gönüllü olmaktan geçer. İnsan, mevkii yükseldikçe başını eğebilmeli; imkânları çoğaldıkça paylaşmayı bilmeli. Çünkü herkesin bir gün düşebileceğini, herkesin bir gün bir desteğe ihtiyaç duyabileceğini unutmamalı. Film bir anda tersine akabilir, unutmamalı.

Ve nahiflik… Ne güzel bir kelimedir nahif olmak. İncelik, zarafet, gönül kırmamaya özen göstermek… Nahif insan; konuşurken seçer kelimelerini, yargılamaz, kırmaz, dökmez. Kalp kırmak istemez çünkü bilir ki en hassas şey bir insanın gönlüdür.

Hayat çok kısa, makamlar geçici, güç gelip geçici… Ama vefa kalır. Minnet kalır. İnsanların yüzünde bıraktığınız gülümseme kalır.

Bir gün herkes kendi yolunda yürürken geriye dönüp baktığında, ardında kalan izleri görecek. Kim neyi, nasıl hatırlayacak? İşte o zaman önemli olan; vefamız mı kalmış, nankörlüğümüz mü? Kibir mi bırakmışız, nahif bir tebessüm mü?

Ve unutmayalım:

“Gönül almak, gönül kırmaktan daha kolaydır aslında; kişi yeter ki insan olmak istesin…”

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Zemîn ü âsumân uyur dertli gönül uyumaz. SİNAN DURMUŞLAR

NOT: Yaz tatili nedeniyle belli olmayan bir süre köşe yazılarıma ara veriyorum. Bir daha görüşmek dileğiyle…