Abdominal Aort Anevrizması (AAA) ve
EVAR Tedavisinde Son Gelişmeler
KARIN BÖLGESİNDEKİ SİNSİ TEHDİT
Vücudun ana atardamarı olan aortun karın bölgesindeki bölümünde oluşan genişleme, yani Abdominal Aort Anevrizması (AAA), yırtılma riski nedeniyle hayati tehlike arz eden sinsi bir damar hastalığıdır. PARKHAYAT Kütahya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Çalışkan, Abdominal Aort Anevrizmasının (AAA) tanısı, risk faktörleri ve minimal invaziv (az girişimli) tedavi seçenekleri hakkında önemli bilgiler verdi.
AAA: AORT ÇAPININ 3 CM’Yİ AŞMASI
Doç. Dr. Ahmet Çalışkan, öncelikle AAA’nın tıbbi tanımını netleştirdi: "Sağlıklı bir yetişkinde karın aortunun çapı yaklaşık 2 santimetre civarındadır. Bu çapın 3 cm’nin üzerine çıkması anevrizma olarak adlandırılır. Balonlaşma ilerledikçe damar duvarı incelir, gerilimi artar ve maalesef yırtılma riski katlanarak yükselir. Bu yırtılma (rüptür) sonucu oluşan şiddetli iç kanama, ne yazık ki yüksek oranda ölümcüldür."
SEMPTOMSUZ SEYİR VE KİLİT RİSK FAKTÖRLERİ
Doç. Dr. Çalışkan, hastalığın en tehlikeli yönünün sinsi ilerleyişi olduğunu belirtti: "Çoğu hastamız, anevrizma çok büyük boyutlara ulaşana kadar herhangi bir şikayet yaşamaz. Tanı genellikle başka bir sebepten ötürü yapılan ultrasonografi veya tomografi tetkikleri sırasında tesadüfen konur. Bu yüzden 65 yaş üzeri erkekler ve risk altındaki kişilerin düzenli tarama yaptırması çok önemlidir."dedi.
HASTALIĞI TETİKLEYEN VE HIZLANDIRAN ANA RİSK FAKTÖRLERİ:
• Yaş ve Cinsiyet: 65 yaş üzeri olmak ve erkek cinsiyet en önemli demografik risklerdir.
• Sigara Kullanımı: Damar duvarını zayıflatan en güçlü faktördür.
• Hipertansiyon ve Ateroskleroz: Yüksek tansiyon ve damar sertliği (kolesterolün birikmesi), damar duvarındaki basıncı artırarak anevrizma gelişimini hızlandırır.
• Genetik Yatkınlık: Ailede birinci derece akrabalarda AAA öyküsü bulunması, riski ciddi oranda artırır.
TEDAVİDE KRİTİK EŞİK VE MODERN YAKLAŞIM
Tedavi zamanlamasının kritik olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Çalışkan: "Genel kabul görmüş tedavi eşiğimiz, anevrizma çapının 5,5 santimetreyi aşması veya yıllık büyüme hızının 1 santimetreden fazla olmasıdır. Bu aşamadan sonra yırtılma riski kabul edilemez seviyelere yükselir."
Geleneksel olarak büyük bir karın kesisi ile yapılan açık cerrahi onarımın, günümüzde yerini giderek daha yaygın kullanılan EVAR (Endovasküler Anevrizma Onarımı) yöntemine bıraktığını aktardı.
EVAR: KAPALI YÖNTEMLE TEDAVİ FIRSATI
EVAR yönteminin detaylarını açıklayan Doç. Dr. Ahmet Çalışkan, işlemin nasıl gerçekleştiğini anlattı:
"EVAR, karın bölgesine büyük bir cerrahi kesi yapmadan, sadece kasık bölgesinden açılan küçük kesiler aracılığıyla yapılır. Özel bir kateter sistemi ile katlanmış durumdaki stent-greft (sentetik damar ağı) anevrizma bölgesine ulaştırılır. Burada açılan stent-greft, zayıflamış aort duvarının içine oturur ve kanın akışını kendi üzerinden sağlar. Bu sayede, anevrizma kesesi içindeki basınç azalır ve yırtılma tehlikesi tamamen ortadan kalkar."
EVAR'IN KLİNİK AVANTAJLARI:
• Minimal İnvaziv: Kan kaybı ve enfeksiyon riski daha düşüktür.
• Anestezi: Çoğu zaman genel anestezi yerine lokal veya spinal anestezi ile yapılabilir. Bu, özellikle yaşlı veya kronik kalp/akciğer hastalığı olan yüksek riskli hastalar için büyük bir avantajdır.
• Hızlı İyileşme: Hastanede kalış süresi kısalır (genellikle 2-4 gün) ve hastalar çok kısa sürede normal günlük yaşamlarına dönebilir.
TAKİP VE OLASI KOMPLİKASYONLAR
Doç. Dr. Çalışkan, EVAR sonrası takibin önemini vurguladı: "Her ne kadar güvenli bir yöntem olsa da, nadiren stentin yerinden kayması veya anevrizma kesesi içine az miktarda kan sızması (endoleak) gibi durumlar görülebilir. Bu nedenle EVAR uygulanan hastalar, ömür boyu düzenli olarak tomografi veya ultrason ile takip edilmelidir. Endoleak durumları genellikle ek, küçük müdahalelerle kontrol altına alınabilir."
Sonuç olarak; Doç. Dr. Ahmet Çalışkan, sigaranın bırakılması, tansiyon ve kolesterolün kontrol altında tutulması gibi risk yönetimi ile birlikte, zamanında yapılan tarama ve modern EVAR tekniği sayesinde AAA tedavisinde çok yüksek başarı oranlarına ulaşıldığını ve hastaların yaşam kalitelerinin belirgin şekilde arttığını belirtti.