Kütahya denildiğinde çoğunlukla çini sanatı, tarihi kaleleri ya da termal kaynakları akla gelir. Ancak bu kadim şehir, taş kadar sözle, renk kadar ezgiyle de yoğrulmuş bir kültür hazinesine sahiptir. Kütahya’nın farklı ilçelerinde doğmuş, halk belleğinde iz bırakan yedi türkü, hem geçmişin izlerini hem de duyguların en sade halini bugüne taşımaya devam ediyor.
Unutulmaya yüz tutmuş olsalar da bu türküler; aşkı, ayrılığı, sitemi ve umudu aynı potada eriten eşsiz halk anlatıları olarak hâlâ değerini koruyor.
Tarihin Ezgisiyle Yoğrulmuş Bir Coğrafya
Kütahya’nın türküleri, bu şehrin sosyal ve duygusal hafızasını yansıtan en güçlü halk anlatılarından. “Kütahya’nın Pınarları” adlı türkü, gurbete giden gençlerin özlemiyle harmanlanmış, sözleriyle aidiyet, melodisiyle hüzün taşıyor. Yaşlı kuşakların hâlâ mırıldandığı bu ezgi, kentin ruhuyla iç içe geçmiş durumda.
Benzer şekilde, “Menberi – Kütahya’nın Hisarı” türküsü de Kütahya Kalesi’nin taşlarına sinmiş bir aşkın hikâyesi gibi… Yüzyıllar boyunca kulaktan kulağa aktarılan bu türkü, hisarın gölgesinde büyüyen romantik bir efsaneyi anlatıyor.
Kadınların Sesi: “Çömüdüm”
Kütahya türkülerinde kadın sesi en güçlü hâliyle “Çömüdüm” adlı ezgide duyulur. “Ay oğlan yiğit misin?” dizeleriyle başlayan türkü, bir kadının toplumsal cinsiyet rollerine karşı duyduğu öfkeyi ve isyanı yansıtır. Anadolu’nun sessiz kadınlarına Ege’nin cesaretini giydiren bu türkü, nadir halk anlatılarından biri olarak dikkat çeker.
“Elif Dedim Be Dedim”: Aşkın Narin Yüzü
Şehir merkezinde doğduğu bilinen “Elif Dedim Be Dedim” türküsü, verem hastası bir genç adamın sevdiğine duyduğu saf ama kavuşulamayan aşkın hikâyesini anlatır. Ezgisi, bir ağıttan çok dua gibidir; kalbe işleyen melodisiyle dinleyicisini içine çeker.
Domaniç’in Dağlarından Yükselen “Karanfil Oylum Oylum”
Doğa, Kütahya türkülerinde yalnızca bir fon değil, adeta bir karakterdir. “Karanfil Oylum Oylum” türküsü, Domaniç’in yükseklerinde açan çiçeklerle özdeşleşmiş bir aşkı anlatır. İç içe geçmiş sevinç ve hüzün temalarıyla doğaya duyulan hayranlığı aşkın arka planı olarak işler.
Kaya Köyünde Gizli Bir Aşk: “Alt Değirmeni”
Simav’ın Kaya köyünden derlenen “Kaya Köyün Alt Değirmeni” türküsü, mahzun bir aşkı konu alır. Genç bir adamın her gün değirmene un götürme bahanesiyle sevdiği kıza yaklaşma çabası, sonunda kavuşamamakla biter. Değirmen taşında dönüp duran umutlar, bu türkünün dokusuna işlemiştir.
“Güvercin Uçuverdi”: Sessiz Bir Vedanın Ezgisi
Kütahya merkez kaynaklı “Güvercin Uçuverdi” adlı türkü, ayrılığın sessizliğini ve ani gelişini simgeler. Güvercinin kanadına yüklenen hüzün, özellikle kadınlar tarafından söylenen bu ezgide yoğun bir biçimde hissedilir.
Bu Ezgiler Unutulmamalı
Her biri bir ilçenin, bir hanenin, bir kalbin hikâyesi olan bu yedi türkü; sadece dinlenmesi gereken melodiler değil, yaşanmışlıkların ifadesidir. Ancak günümüzde bu ezgiler sessizliğe doğru kaymakta. Arşivlerde saklanan bu eserler, sahnelerde, okullarda, festivallerde yeniden hayat bulmadıkça tamamen unutulma riskiyle karşı karşıya.
Kütahya’nın türkülerini yaşatmak; yalnızca nostalji değil, geleceğe bırakılacak en derin kültürel mirastır. Bu nedenle her Kütahyalı, bu sesleri tanımalı; her genç bu ezgileri duymalıdır. Çünkü Kütahya’nın gerçek sesi, çiniler kadar zarif ve kaleleri kadar güçlü bu türkülerde saklıdır.