Gündem

29 Mayıs 1453: İstanbul’un Fethi

KUŞATMA ÖNCESİ

Doğu Roma (Bizans)

Dördüncü Haçlı Seferi’nde kullanılan bir savunma stratejisi olan Haliç’e zincir germe, İstanbul’un fethi sırasında da kullanıldı. Dövme demirden yapılan bu zincir, 1453 kuşatması sırasında Bizans donanmasının Haliç’i kapatmak için kullanıldı. Bunun yanı sıra, Bizans savunması için bir başka önemli araç olan grejuva, hem kara hem de deniz savaşında etkin bir şekilde kullanıldı.

Fakat Doğu Roma İmparatorluğu, fetihten önce iç sorunlarla ve mezhepsel çatışmalarla uğraşıyordu. Bazı kaynaklar, halkın Türklerin yerine Latinlerin hükmetmesini tercih ettiğini belirtir. Bu dönemde İmparator Konstantin’in diğer Avrupalı devletlerden yardım talepleri, bu mezhepsel sorunlar sebebiyle karşılanmamıştı.

Kuşatma öncesi Bizans halkı, Meryem Ana resmi bulunan bir kafile ile morallerini yükseltmeye çalıştı, ancak kehanet söylentileri ve resmin yere düşmesi sonrası yağan yağmur halk arasında endişe yarattı. Savunma için erzak ve mühimmat depoları takviye edildi, asker sayısı artırıldı ve şehir surları güçlendirildi.

Ana savunma stratejisi, İstanbul surlarının kullanılmasıydı. İlk olarak 5. yüzyılda inşa edilen bu surlar, nüfus artışına bağlı olarak genişletildi ve sadece karadan gelebilecek saldırılara karşı değil, denizden gelebilecek saldırılara karşı da koruma sağlamak için tasarlandı. Ayrıca, İstanbul’un su sistemi de geliştirildi, su kemerleri ve sarnıçlar kullanılarak su tedarik edildi.

Osmanlı Devleti

1444’te II. Murad tahtı 12 yaşındaki oğlu II. Mehmed’e bıraktı. Ancak bu karar, devletin önemli isimlerinden olan Çandarlı Halil Paşa ve diğerleri tarafından olumsuz karşılandı. Bu durum Haçlı ordusunun Osmanlı’ya karşı harekete geçmesine sebep oldu. II. Murad’ın savaşa geri dönmesi için genç Mehmed tarafından bir mektup yazıldı ve bu mektup sonucu II. Murad geri dönerek Varna Muharebesi’ni kazandı. Ancak bu zafer sonrası tekrar tahta geçti ve genç Mehmed Manisa’ya gönderildi.

1445’te II. Murad tekrar tahtı genç Mehmed’e bıraktı ancak Edirne’de yaşanan sorunlar sebebiyle Halil Paşa’nın ve diğer devlet adamlarının teşvikleriyle Mehmed tekrar tahttan indirildi. II. Mehmed, 1451’de babasının ölümü üzerine son kez tahta çıktı.

Mehmed, İstanbul’u kuşatma planı kapsamında Rumeli Hisarı’nı inşa ettirdi ve bu hisarın inşası Bizans İmparatorluğu’nu endişelendirdi. Aynı zamanda önemli askeri hazırlıklar yapıldı ve büyük toplar döküldü. Bu topların arasında Urban adlı bir mühendisin yaptığı ve tek güllesi 550 kilogram ağırlığında olan “Şahi” adında büyük bir top da bulunuyordu.

Osmanlı ordusunun mevcudu hakkında farklı tahminler bulunmaktadır, ancak genellikle 160.000 ile 250.000 asker arasında olduğu düşünülmektedir. Ayrıca kuşatmaya denizden destek vermesi için Osmanlı Donanması da hazırlanmıştı ve bu donanmanın büyüklüğü de farklı kaynaklara göre 160 ile 300 gemi arasında değişmektedir.

KUŞATMA

Karaca Paşa komutasındaki 10.000 Osmanlı askeri kentin çevresindeki kaleleri ve kasabaları ele geçirdi. Osmanlı ordusu, 6 Nisan 1453’te Haliç’ten Marmara’ya uzanacak şekilde surların önüne mevzilendi. II. Mehmed, şehrin etrafındaki varoşları yıktı ve zayıf noktaları belirleyerek toplarını konuşlandırdı.

Mehmed, İmparator Konstantin’e veziri Veli Mahmud Paşa’yı göndererek şehrin teslimini istedi, ancak Konstantin bu teklifi reddetti. 12 Nisan’da Osmanlı topçu ateşi başladı ve 18 Nisan’a kadar devam etti. Bu süreçte, Osmanlı topçularının taktiklerini ve Bizans’ın savunma stratejilerini geliştirdikleri belirtilmiştir.

Bu arada, Osmanlılar kara taarruzunun yanı sıra deniz taarruzunu da başlatmıştı, ancak zinciri kıramayarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Ayrıca 20 Nisan’da, kaptan Flantanellas’ın komuta ettiği bir Bizans ve üç Ceneviz kalyonundan oluşan yardım filosu İstanbul’a ulaştı. Bu filo, Osmanlı donanmasına karşı bir zafer kazandı ve Haliç’e yardımını ulaştırdı.

Son olarak, bu yenilgi sonucu II. Mehmed, donanma komutanı Baltaoğlu Süleyman Bey’i azletti ve yerine Çalıbeyoğlu Hamza Bey’i getirdi.

Gemilerin karadan yürütülmesi

Osmanlı İmparatorluğu’nun Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’i kuşatması sırasında, II. Mehmed ve devlet adamları, kentin kuşatmasının devam etmesi veya Bizans’ın altın vergiye bağlanması konusunda farklı görüşlere sahiptiler. Çandarlı Halil Paşa, kuşatmanın kaldırılmasını ve Bizans’ın vergiye bağlanmasını önerirken, II. Mehmed’in eniştesi Zağanos Paşa ve hocası Molla Gürani, bu öneriye karşı çıktılar. Ancak Haliç’e nasıl girileceği konusunda belirsizlik vardı.

Mehmed, Haliç’e giriş için gemilerin karadan yürütülmesini emretti. Bu amaçla, ağaçlar kesildi ve zeytinyağıyla kayganlaştırıldı. Haliç’e indirilecek olan gemilerin korunması için Galata civarındaki tepelere toplar yerleştirildi. Gemilerin yürütülmesi işlemi 21-22 Nisan gecesi gerçekleşti ve 72 Osmanlı savaş gemisi başarıyla indirildi. Bu süre zarfında, Bizans’ın dikkatini dağıtmak amacıyla St. Romanos Kapısı civarında bir gedik açıldı.

Osmanlıların bu hamlesi üzerine, Bizans tarafında yeni bir saldırı planı yapıldı. Ancak bu plan, Galata Cenevizlileri tarafından II. Mehmed’e gizlice iletilerek Osmanlıların hazırlıklı olmasını sağladı. Sonuç olarak, Venedikli kaptan Jacomo Coco’nun komutasındaki saldırı başarısız oldu ve Bizans’ın gemileri Osmanlı donanması tarafından batırıldı.

Bu süreçte karşılıklı esirlerin öldürülmesi gibi acımasız eylemler de gerçekleşti. Özellikle, Bizans’ın ellerinde bulunan 260 esirin infaz edilmesi ve kesik başlarının surlara dikilmesi gibi olaylar yaşandı.

İstanbul

Fethin ardından İstanbul’daki Hristiyanların şehirde kalma hakkı verildi ve İslam hukukuna göre yargılanmadılar. Kendi ibadetlerini özgürce sürdürmelerine izin verildi, ancak silah taşıma, ata binme ve askerlik yapma hakları kısıtlandı. II. Mehmed, Hristiyanlara Ortodoks ve Ermeni Patrikhanelerini kurma ve özel mahkemeler düzenleme imtiyazı verdi. Yahudilere de haklar tanındı ve ilk hahambaşı olarak Moş Kapsari atandı.

Mehmed’in koruyucu tutumu sayesinde Ayasofya tahrip edilmedi. Kilise, camiye dönüştürüldü ve mozaikleri sultanın emriyle kireçle kaplandı ve korundu. Bu durum, 1847-1849 arası tamiratta ortaya çıktı. Ayasofya’ya geçici olarak ahşap minareler eklendi, günümüzdeki minareler II. Selim döneminde inşa edildi.

Şehirde çok sayıda kilise ve manastır, cami ve medrese olarak kullanılmak üzere dönüştürüldü. İstanbul’un demografik yapısı da değişti ve nüfusu artırıldı. İstanbul’a iskân emri verildi, gönüllü gelenlere mülk verildi. Tarım için esirler getirildi ve potansiyel isyan bölgelerinden insanlar zorunlu olarak şehre yerleştirildi. Bu süreçler, İstanbul’un Osmanlı egemenliğinin başlamasıyla gerçekleşti.

II. Mehmed

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettikten sonra “Kayser-i Rûm” yani Roma İmparatoru unvanını aldı. Yeni basılan paralarda da Yunanca “Bizans İmparatoru” unvanını kullandı. Batı dünyası da bu unvanı kabul etmiştir, örneğin 1481 tarihinde kendisine hediye edilen Medici Madalyonu’nda “Bizans İmparatoru” unvanı yer alıyordu. II. Mehmed, kendisini Roma İmparatoru olarak görüyordu ve devletini Roma İmparatorluğu’nun varisi olarak kabul ediyordu. Bu ideale uygun olarak, İstanbul’dan sonra ikinci hedefi Roma şehriydi.

(ELİF ÇELİK)