Geçmişin izinde, Kütahya'nın kalbinden yükselen 6 büyüleyici efsane...
Kütahya, yalnızca çinisiyle, kaleleriyle değil; halk belleğinde kök salmış efsaneleriyle de Türkiye'nin kültürel hazinelerinden biri. Taşların dile geldiği, suların şifa dağıttığı, çamların dua ettiği bu coğrafyada anlatılan hikâyeler, hem inanç dünyamıza hem de yerel kimliğimize yön veriyor. İşte Kütahya'nın en çok bilinen ve nesilden nesile aktarılan o sıra dışı efsaneleri:


Bir Şehrin Adını Taşıyan Kadın: Kütahya'nın Doğuş Efsanesi


Bir zamanlar bölgede yaşayan dul bir kadının yaptığı sağlam ve güzel çanak çömlekler, pazarın en çok tercih edilen ürünleri olur. Diğer zanaatkârlar bu başarının sırrını çözmek için kadını gizlice takip ederler. Kadının şimdiki Kütahya’nın yer aldığı küçük bir tepeden toprak aldığını fark ederler. Böylece herkes oradan toprak almaya başlar. Zamanla burada bir kent kurulur. Önce adı Seramorum, sonra Kotiyom, en sonunda da Kütahya olur.


Devlerin Eliyle Örülen Kütahya Kalesi


Efsaneye göre, bir zamanlar Kütahya’da devasa insanlar yaşarmış. Felent Çayı’ndan eğilip su içebilecek kadar uzun boylu bu insanlar, liderlerinin emriyle Yoncalı'dan Nemrut Kayası’na kadar dizilerek kayaları elden ele taşır. Hisar Tepe’de yükselen görkemli kale, taş üstüne taş koymanın efsanevi bir göstergesi olur. Ancak bin yaşındaki liderin 300 yaşındaki oğlunun ölümüyle birlikte bu masalsı dünya sarsılır: “Üç yüz yaşında oğlum öldü hamı traş, bu diyarda ölüm olduğunu bileydim, koymazdım taş üstüne taş.”

Bu Türkülerde Kütahya’nın Ruhu Saklı
Bu Türkülerde Kütahya’nın Ruhu Saklı
İçeriği Görüntüle


Sarıkız ve Boyalık Hamamı: Suların Sırrı


Sarışın, çakır gözlü güzel bir kız, samanlıktaki uğultularla gizemli sesler duyar. Korkuyla annesine anlatır ama cevabı kayalardan gelir:
“Geliyom geliyom, harlayarak mı gürleyerek mi?”
Kız korkuyla cevap verir:
“Harla ey mübarek, harlayarak gel...”
Ve sıcak sular fışkırır. Bugünkü Boyalık Hamamı, bu efsanenin mirası olarak görülür. Hatta söylenir ki, bu hamama iyi kalpli biri girerse Sarıkız ona görünür, kurtarır, dua eder.

Yoncalı Kaplıcası: Kurtların Rehberliğinde Şifaya Yolculuk


Amansız bir hastalığa yakalanan Kütahya Valisi'nin kızı, iyileşme umuduyla Yoncalı’ya terk edilir. Ancak bir gün, çayırdan geçen cılız bir kurt dikkatini çeker. Kurtun bataklıklarda yıkanıp iyileştiğini fark eden kız da aynı yolu izler. Zamanla sağlığına kavuşur. Hem aşkı bulur, hem şifayı. Ve Yoncalı, şifanın adı olur.
Mehmetçik Çamı: Bir Şehidin Gökyüzüne Uzanan Bayrağı
Malazgirt sonrası Anadolu’yu yurt yapan askerlerden biri, Kütahya topraklarında son nefesini verirken avucunda bir çam filizi tutar. Bu küçük çam, zamanla bir ormana dönüşür. Halk arasında, bu çamı kesenin başına felaket geleceğine inanılır. Çamın sakızı bile kan kırmızısıdır, gökyüzüne uzanan dalları adeta şehitlerin duasıdır.
Çoban Murat Dede: Dağların Bilgesi, Ağaçların Dostu
Domaniç Dağları’nda koyunlarıyla yaşayan Çoban Murat, doğayı öylesine sever ki, ağaçlara aşı yapar, meyve üretir. Hakkında anlatılan en çarpıcı hikâye ise, köyde sevilmeyen bir muhtarı rahmetle anılır hale getirmesiyle ilgilidir. Mezarı bile reddedilen muhtarı, Çoban Murat Dede bir çam ağacının altına gömer ve sadece şu sözleri söyler: “Allah’ım... Sana bir misafir gönderiyorum, sen de ona iyi bak.”


Kütahya Efsaneleri Neden Önemli?


Bu efsaneler yalnızca geçmişin hayal ürünü değil; aynı zamanda kültürel kimliğimizin aynası, doğayla kurduğumuz ilişkinin hikâyesi, yaşamla ölüm arasında kurulan köprülerdir. Her biri, Kütahya’nın tarihsel dokusunu bugüne taşıyor, hem yerel turizme hem de kolektif belleğe katkı sunuyor.
Kütahya’nın bu kadim hikâyeleri, sadece anlatılmakla kalmamalı; belgelenmeli, korunmalı ve yeni nesillere aktarılmalıdır. Çünkü bu efsaneler, bize sadece geçmişi değil, bugünü nasıl yaşayıp yarını nasıl kurmamız gerektiğini de fısıldıyor.
Kütahya efsaneleri, Sarıkız hikâyesi, Yoncalı kaplıcaları, Kütahya Kalesi efsanesi, Çoban Murat Dede, Mehmetçik Çamı hikâyesi, Kütahya'nın ismi nereden geliyor?, Kütahya halk anlatıları, kültürel miras

Kaynak: Çağla CANBAZ