Hayat, aceleye göre kurulmuş bir düzene benziyor çoğu zaman. Sabahın telaşı, akşamın yorgunluğu, arada sıkışan binlerce düşünce… Koşuyoruz… Nereye, ne için, kim bilir? Bir yerlerden yetişmeye çalışırken, kendimizi ve birbirimizi unutuyoruz. Hâlbuki bazı şeyler vardır zamanla yarışmaz, sadece yüreğe dokunur. İşte iyilik böyle bir şeydir.
Karşılık beklemeden yapılan bir yardım… Sessizce uzatılan bir el… Bir başkasının yükünü kendi yükü gibi sırtlanmak… Bunlar, büyük görünmeyebilir dışarıdan ama asıl büyüklük görünmeyende saklıdır. Bir kibar-ı kelâmda şöyle buyurulur: “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok; nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.” İşte biz, insan olmayı elbise gibi taşımak değil, yürek gibi hissettirmek zorundayız.
İyilik, adını sessizlikle koyar. Gösterişi sevmez. Ne alkış bekler, ne övgü. Bir çocuğun gözündeki sevinçte, bir yaşlının dudaklarındaki duada kendini belli eder. Birinin acısını hafifletmek, yükünü paylaşmak, belki de yalnızca “ben buradayım” demek… Bazen en büyük iyilik, sadece dinlemektir. Çünkü insan en çok anlaşılmadığında yalnızlaşır.
Ve güleryüz... Ah, ne büyük nimettir gülümseyen bir yüz! Hayatın tüm zorluklarına rağmen tebessüm edebilmek, ruhun dimdik ayakta kaldığının ilanıdır. Bir selamın sonuna iliştirilen samimi bir gülümseme, bazen bir yorgun günü ferahlatır. “Bir yüz ki gülmeyince çiçekler solar…” demişti şair. Gülümseme, sadece bir ifade değil; bir duadır, bir dilek gibidir: “Her şey güzel olacak.”
Pozitif enerji dediğimiz şey, sadece bir psikolojik hâl değil, bir var oluş biçimidir. Kimi insanlar girdikleri her ortamda adeta içeriye bir huzur taşır. Onlar, sesiyle değil varlığıyla konuşur. Işığıyla aydınlatır, omuz verir, destek olur. Bir insana güven aşılamak, umut vermek; belki de onun karanlığında bir mum yakmak gibidir ve unutmayalım: Her mum kendi ışığını başkasından sakınmaz. Işık paylaşıldıkça çoğalan bir tabiata sahiptir.
Bugün dünya yorulmuş görünüyor. Yüzler asık, kalpler yorgun, sözler kırıcı... Ama hâlâ umut var. Hâlâ göz göze geldiğimizde bir tebessümle anlaşabiliyoruz. Hâlâ bir sokak hayvanına su uzatan çocukla karşılaşıyoruz. Hâlâ birinin, bir başkası için kendinden ödün verdiğine şahit oluyoruz ve işte bu anlar, bize insan olduğumuzu yeniden hatırlatıyor.
Unutmayalım; bazen bir tebessümle başlar her şey… Bir bakış, bir dokunuş, bir kelime… Belki farkında bile olmadan birinin hayatına dokunuruz. Belki de o küçük iyilik, bir ömrü güzelleştirir.
Ve sonunda şunu bilmek yeter:
“İnsan, en çok bıraktığı iz kadar yaşar.”
O hâlde güzel izler bırakalım. Gülümseyerek başlayalım. Sessizce ama derinden sevelim hayatı ve insanı. Çünkü bu dünya, iyiliği çoğaltanların omzunda döner…
Sevgiyle kalın…
GÜZEL CÜMLELER
Kendine hâkim olamayan bir insan, başkalarına iyilik edemez. EPİKTETOS