Tarihi kaynaklara göre, 14. yüzyılın başlarında Kütahyalı mimar İshak Fakı tarafından inşa edilen yapı, bugün hâlâ sağlamlığını koruyan nadir eserler arasında yer alıyor.
Osmanlı döneminden de önce yapılan bu özel mimari eser, hem ibadet alanı hem de tarihi bir miras olarak dikkat çekiyor.
Caminin ilk dönemlerde alt katının hamam, üst kısmının imam evi olarak kullanıldığı, daha sonraki yıllarda ise camiye dönüştürüldüğü biliniyor.

“Yapı 700 Yıldır Ayakta Duruyor”
Caminin dernek başkanı Ahmet Şekercioğlu, yapının tarihçesine dair şu bilgileri paylaştı:
“Bu yapı Osmanlı’dan önce yapılmış bir eser.
Giriş kısmı ‘soğukluk’, orta bölümü ‘ılıklık’, kubbeli kısmı ise ‘sıcaklık’ olarak kullanılmış.
Taş duvarlar horasan harcıyla örülmüş, bu sayede yazın serin, kışın sıcak kalıyor.
Kütahyalı bir mimarın elinden çıkan bu eser 700 yıldır ayakta.”
Şekercioğlu, caminin yapımında kullanılan horasan harcı ve taş mimarinin, eserin yüzyıllara meydan okumasını sağladığını da ekledi.

Cemaatten Tam Not: “Yazın Serin, Kışın Sıcak”
Cemaatten Hamir Mükerrimçakır, tarihi caminin benzersiz atmosferini şu sözlerle anlattı:
“Yazın içerisi klimalı gibi serin, kışın ise duvar kalınlığından dolayı sıcak kalıyor.
Bu cami sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda bir tarih hazinesi.”
Vatandaşlar, yapının mimarî özellikleri kadar manevi atmosferinin de etkileyici olduğunu vurguluyor.








