Özel kalem müdürlüğü kadroları, 657 sayılı Kanun’un 59. maddesine göre istisnai memuriyet kadrolarından oluşur. Bu kadrolara yapılan atamalarda, 657 sayılı Kanun’un atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve dereceye yükselmesine ilişkin hükümleriyle bağlı olmaksızın tahsis edilmiş memur kadrolarıdır. Yani ne sıvav vardır ne mükat.
Bu yüzden özel kalem müdürlerinin seçerken kurumun başındakiler dikkat etmeli kaş yapayım derken göz çıkarmamalıdır.
Liyakat, bir kişinin yetenekleri, bilgisi ve deneyimi doğrultusunda bir göreve atanması anlamına gelir.
Liyakat, toplumun işleyişinde önemli bir rol oynar. Ancak bazen liyakatsizlik, göz ardı edildiğinde sorunlara yol açabilir. İşte bu konuda düşüncelerimi paylaşmak istiyorum:


Özel kalem müdürleri, aslında kamu kurumlarının en önemli köprülerinden biri olarak kabul edilmelerine rağmen, maalesef sıklıkla atanma süreçlerinde liyakat esaslı seçimler yerine siyasi bağlantıların etkili olduğu görülüyor. Bu durum, kamu kaynaklarının etkin kullanımını engelliyor ve toplumsal güveni sarsıyor.

liyakatsiz bu müdürler nerede ne konuşacağını nerede oturacağını bilmeden makam mevki sahibi oluyorlar.
Ancak günümüzde, liyakatsizlik sıklıkla karşımıza çıkıyor. Peki, bu durum neden bu kadar yaygın?

Birçok kurum ve kuruluş, liyakati göz ardı ederek kişisel ilişkilere, siyasi bağlantılara veya başka faktörlere dayalı atamalar yapabiliyor. Bu, hem kurum içinde verimsizliğe yol açıyor hem de toplumun güvenini sarsıyor.

Son zamanlarda kamu kurumlarında hizmet veren özel kalem müdürleri ve onların çalışma tarzları giderek daha fazla eleştirilmeye başlandı. Bu eleştirilerin odak noktasında ise

Liyakat yerine liyatsızlık ilkesinin ön planda olduğu birçok özel kalem müdürü, görevlerini doğru yapmak yerine siyasi otoritelerin emirlerini yerine getirmeye odaklanıyor. Bu durum, kamu hizmetlerinin etkinliğini azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda demokratik süreçlere olan güveni de zayıflatıyor.

Liyatsızlık, adaletsizlikle de iç içe geçmiş durumda. Bir kişi, liyakatsiz bir şekilde bir göreve getirildiğinde, o görevi layıkıyla yerine getiremez. Bu da halkın hizmet almasını olumsuz etkiler. Adaletin temel taşı olan liyakat, ihmal edildiğinde toplumun her kesimini etkiler.
Liyatsızlıkla mücadele için şeffaf ve objektif bir atama süreci gereklidir. Kurumlar, liyakati öne çıkaran, yetenekleri ve bilgiyi değerlendiren bir sistem oluşturmalıdır. Ayrıca, toplumun bu konuda bilinçlenmesi ve liyakatsizlikle mücadele etmesi önemlidir.

Liyatsızlık, toplumun geleceğini etkileyen bir meseledir. Her birey, bu konuda duyarlı olmalı ve liyakati savunmalıdır.

Sonuç olarak, liyatsızlık ve kamu yönetimindeki bu tür uygulamaların son bulması için toplumsal bir farkındalık yaratılması ve ilgili kurumların etkin denetim altına alınması gerekiyor. Ancak bu şekilde, kamu kaynaklarının doğru ve etkin kullanımı sağlanabilir ve demokratik süreçlerin güçlenmesi desteklenebilir.
Kamu yönetiminde şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin sağlanması için acil adımlar atılmalıdır. Atama süreçlerinde liyakat esaslı seçimlerin önemi vurgulanmalı ve liyatsızlık yerine liyakat ve etik değerlerin öne çıkarılması sağlanmalıdır.

Saygılar.