Mehmet Onbaşı’nın dilinden…
Ben Mehmet Onbaşı… Çanakkale’de vatan toprağına düşen binlerce Mehmet’ten biriyim. Siz bugün hür ve bağımsız yaşayın diye, canımı hiç düşünmeden verdim. Size, bugünün insanlarına, o günlerden seslenmek istiyorum. Bana kulak verin…
Sene 1915… Bahar yeni yeni yüzünü gösteriyor. Lâkin bizim için baharın yeşermesi değil, vatanın yaşaması mühim. Anafartalar’da, Conkbayırı’nda, Kilitbahir’de, her bir siperde bir destan yazıyoruz. Top mermileri kulaklarımızın dibinden vızır vızır geçiyor. Kimi arkadaşım daha lokmasını yemeden şehadete eriyor, kimimiz son bir kurşun sıkana dek çarpışıyoruz. Ama bir an olsun korku düşmüyor yüreğimize. Çünkü biliyoruz ki burası Çanakkale; geçilmez!
O gün siperimde bekliyordum. Bir elimde mavzerim, diğer elimde dualarım… Gözüm ileride, düşmanın attığı her adımı hesap ediyorum. Bir an göz göze geldik karşımdakiyle. Kim bilir, belki o da bir Mehmet'ti kendi memleketinde… Ama benim için tek gerçek vardı: Ben buradaydım, vatan buradaydı ve ben onu çiğnetmeyecektim!
Bir anda göğsüme bir sıcaklık düştü. Önce ne olduğunu anlamadım. Sonra bacaklarım titredi, dizlerimin üzerine çöktüm. Ellerimi göğsüme götürdüğümde kanı hissettim. Anladım ki artık sıram gelmişti. Yavaşça sırtımı sipere yasladım, başımı semaya kaldırdım. Gözlerimde vatan, dilimde kelime-i şehadet vardı…
Ve ben orada, Çanakkale’nin kanla sulanmış toprağında, sonsuzluğa yürüdüm.
Şimdi size buradan sesleniyorum, ey bugünün evlatları! Bilin ki biz, bu vatan için seve seve can verdik. Biz, bu bayrak inmesin, bu ezan dinmesin diye toprağa düştük. Ve sizden tek bir şey istiyoruz: Emanetimize sahip çıkın! Birbirinizi sevin, birliğinizi koruyun, vatanınızı her şeyden aziz bilin.
Ben Mehmet Onbaşı… Çanakkale’de şehit oldum ama unutmayın, ben hâlâ buradayım. Rüzgârda, denizin dalgasında, toprağın kokusunda, ezanın sesinde… Siz yeter ki vatanı sevin, bizi unutmayın!
Ruhlarımız şad olsun!
Bugün size Mehmet Onbaşı’nın dilinden seslenmek geldi içimden. Öyle ya, hepimiz birer Mehmet değil miyiz? Vatan kelimesi sadece iki heceden oluşan bir sözcük değil, içinde öylesine büyük hasletler taşır ki onlar gün olur bir şiirde, şarkıda, türküde artık ne ise onda vücut bulur. Bir gözyaşı damlasının içine sakların bazen, bazen okyanuslar bile alamaz vatan sevgisini...
Bugün, 18 Mart’ta şehit düşenlerin bizlere bıraktığı o kutlu emaneti taşıyoruz. Toprağın her zerresinde onların kanı var. Rüzgârda onların nefesi, dalgalanan bayrakta onların gölgesi var.
Ey vatan evladı! Bugün gökyüzüne bak, yıldızlara… Belki de o yıldızların arasında bir Mehmet var, sana bakıyor. Seni izliyor, emaneti nasıl taşıdığına şahitlik ediyor. Eğer bu vatan hâlâ ayaktaysa, eğer biz hâlâ nefes alabiliyorsak, bunu onlara borçluyuz.
Unutma! Çanakkale yalnızca bir zafer değildir; bir milletin yeniden dirilişidir. O günü unutursan, o günü anlatmazsan, o günkü ruhu kaybedersen, işte o zaman asıl yenilgiyi maazallah yaşarsın.
Bugün, dualarımızda şehitlerimiz var… Bugün, minnetle eğildiğimiz mezar taşlarında, Çanakkale’nin yürek yakan hatıraları var. Bugün, bağımsızlık uğruna can verenlerin ruhuna selam durma günüdür.
Ruhunuz şad olsun ey kahramanlar! Çanakkale, sonsuza dek bizimdir!
Sevgiyle kalın…