Anadolu’nun ortasında, zamana meydan okuyan bir anıt yükseliyor: Kütahya Hisar Kalesi. Sadece bir taş yapısı değil; yüzyılların tanığı, efsanelerin ve tarihin buluşma noktası.
Devlerin Efsanesinden Günümüze
Halk arasında “Hisar” olarak bilinen bu görkemli kale, sadece surlarıyla değil, taşıdığı söylencelerle de büyülüyor. Rivayetlere göre, bu bölgede bir zamanlar dev insanlar yaşardı. Susadıklarında üç kilometre uzaklıktaki Felent Çayı’na eğilerek su içerlerdi. Kalelerinin yapımında bir ucu Yoncalı’da, diğer ucu Nemrut Kayası’nda uzanan insan zinciri kurarak kaya taşlarını elden ele Hisar Tepesi’ne ulaştırırlardı.
Ancak bu efsane, trajik bir hikâyeyle sona erer. Liderlerinden biri, 300 yaşındaki oğlunu kaybeder ve şöyle der:
"Üç yüz yaşında oğlum öldü hamı traş. Bu diyarda ölüm olduğunu bileydim, koymazdım taş üstüne taş."
Bu sözler, kalenin yalnızca bir savunma yapısı değil, aynı zamanda bir duygu anıtı olduğunun da kanıtıdır.
Türkiye’nin En Büyük Üçüncü Kalesi
M.S. 8. yüzyılda Bizans tarafından inşa edilen ve Selçuklular, Germiyanoğulları ile Osmanlılar tarafından güçlendirilen kale; 72 burcuyla Türkiye’nin en büyük üçüncü kalesidir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine de konu olan yapı, Kütahya’nın tarihi ruhunu yansıtan bir simge haline gelmiştir.
Şehir merkezine yalnızca 3 kilometre mesafedeki kale, Maruf Mahallesi sınırlarında yer alır. Kolay ulaşımı, benzersiz doğa manzarası ve dört mevsim değişen güzelliğiyle ziyaretçilerini büyüler.
Osmanlı’dan Günümüze Tarihi İzler
1377 yılında Germiyanoğlu Süleyman Şah döneminde inşa edilen Kale-i Bala Camii ve Aşağı Hisar Camii, kalede yaşamın dini ve kültürel yönlerini sergiler. Osmanlı döneminde askeri üs olarak kullanılan kale; dizdar, topçu, cebeci, zindancı gibi görevlilerin yaşadığı, 119 tımarlı askerin hizmet verdiği bir yapıya dönüşür.
1817 yılına ait kayıtlarda, kalede 17 top bulunduğu ve Ramazan aylarında bazı topların halkı bilgilendirmek amacıyla ateşlendiği belirtilir. Kaleye atanan dizdarlar, doğrudan padişah fermanıyla görevlendirilir; sadakatleri ödüllendirilirdi.
Zindanlardan Sürgünlere
Kütahya Hisar Kalesi, yalnızca koruma değil; ceza yeri olarak da işlev görmüştür. Başkaldıranlar bu kalede hapsedilmiş, bazıları ibret olsun diye cezalandırılmıştır. Gediz Voyvodası Nasuhzade Nasuh’un ailesi de burada zindana atılmıştı. Her vali yılda en az bir kez kaleyi teftiş eder, cephane ve asker durumunu kontrol ederdi.
Zamanın Ötesinde Bir Miras
Bugün Kütahya Hisar Kalesi, taşları arasında efsaneleri, savaşları, inancı ve hüzünleri barındıran; Anadolu’nun geçmişini bugüne taşıyan sessiz bir tanık. Her burcu, her duvarı; Kütahya’nın ve Türk tarihinin hafızasında özel bir yer tutuyor.