Soluksuz bir yolculuk başlar. Yunus uzun bembeyaz bir hırka giymiş ve insanların yanındadır. Yıllar sonra 21. yüzyılın Yunus Emre’si dile gelir.
Sessizce hızlı adımlarla kalabalık içerisinde yürüyen Yunus’, takım elbise giymiş bir adamın insanlarla kavga ettiğini fark eder. Adamın hararetli konuşması Yunus’un dikkatini çekmiştir. Bu sırada adamın yanına lüks bir araba yanaşır. Yunus’un aklına şu sözler gelir: “Dünya yalan kardeşim, dünya yalan! Var mı yalan dünyada bakî kalan. Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.”O sırada adam araca biner ve araba hızlıca uzaklaşır. Yolun hemen karşı tarafında oturan bir teyze Yunus’un dikkatini çeker. Kadının üzerinde eski bir hırkası ve ayağında yamalı ayakkabısı vardır. Yalnız oturan teyze elindeki bir parça ekmeği bölerek yanına gelen hayvana uzatır. Aslında elimizde olan bir parça ekmeği bölüşebilmekti, paylaştıkça çoğalır rızık sen görebilirsen. Azdan az çoktan çok vermek gerekir. Yunus’un aklında şu sözler belirir: Maharet güzeli görebilmektir, sevmenin sırrına erebilmektir. Cihan, âlem herkes bilsin ki şunu; en büyük ibadet sevebilmektir. O sırada teyzenin yanından elinde poşet olan ve tartışan iki kişi geçmektedir. Kadın istediği ayakkabılar alınmadığı için yanındaki adama sürekli bağırmakta ve sitem etmektedir. Adam hiçbir şekilde cevap vermeden düşünceli bir şekilde yürümektedir. Yunus kafasını yere eğer saniyeler önce gördüğü teyzeyi hatırlar ve şu sözleri söyler: “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır.” Yolun karşı tarafından gelen genç bir topluluk o sırada Yunus’un yanından geçmektedir. Sınav kaygısı hakkında muhabbet etmektedirler. Gençlerin yüzleri solgun ve gözlerinin içi gülmüyor. Gençlerden biri sohbet ederken elindeki çikolata paketini yere fırlatır. Sınavdan başka bir şey konuşmayan gençler, çevreyi rahatsız ettiklerinin farkında bile değildir. O sırada Yunus tekrar düşüncelere dalar: “İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.” Bu manzaradan sonra Yunus gençlerin yanından ayrılır ve yola devam eder. Küçük bir çocuğun, yaşlı bir adama yürürken yardım ettiğini görür. Bu davranış Yunus Emre’nin çok hoşuna gitmiştir.
Yunus’un yolunda her sözün bir kelamı(söyleyiş biçimi)ve manası vardır. Unutulmayan değerimiz halk ozanı ve Türkçe şiirin öncüsüne değinelim:” Ya elim al kaldır beni. Ya vaslına erdir beni. Çok ağlattın güldür beni. Gel gör beni aşk neyIedi.” Yol uzun yolcular farklı olsa da, Yunus’un gördükleri ve şahit oldukları anlam perdesini araladı. Arif olmaya ne hacet sen Yunus’u tanıdın ise… Yüzyıllara meydan okudu Yunus’un sözleri… İlim aydınlattı cihanı âlemi.
Sizin de bir gün yolunuz Eskişehir’in Mihalıççık İlçesine düşerse, mutlaka Yunus Emre’yi ziyaret edin. 13.yüzyıldan 21. yüzyıla köprü kuran büyük bir tasavvuf ve ilim adamının hoşgörüsüne şahit olun. Yunus’u anlamak adına sevgi kelimesine gönül vermek gerekir. Yunus, “En büyük ibadet sevebilmektir.” Sözlerini dile getirmiştir. Bizi bu kadar içten saran sevgiyi, Allah’ın eseri olan bütün insanlara karşı, onlarda Allah’tan izler bulan, engin bir sevgiyle cihanı sarmıştır.
Gülizar hanım çok güzel bir konuyu ele almışsınız bu hafta. Bütün insanlığın unuttuğu, tekrar gün yüzüne çıkması gereken insani duyguları bize hatırlattığınız için teşekkür ederiz.
Merve hanım çok teşekkür ederim.
Yunus EMRE ve Taptuk EMRE… Güzel bir yazı… Tebrikler…
Muzaffer bey teşekkür ederim.