Dumlupınar Üniversitesinde görev yapan Jeoloji, İnşaat Mühendisliği bölümleri ve Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyeleri, son dönemin ana gündem maddesi olan deprem riski hakkında gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Kütahya’da ki evlerin deprem tehdidine karşı dayanıklılığı hakkında da konuşan öğretim üyeleri evlerin tamamını tam anlamıyla incelemeden bir şey söylenemeyeceğini, bu konuda çok fazla bileşen unsur olduğunu söyledi.
Asrın felaketinin üzerinden tam 36 gün geçti.. Ülkemiz bir yandan depremden etkilenen bölgelerin yarasını sarmaya çalışırken bir yandan da deprem tehlikesine karşı önlemler almaya çalışıyor. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Jeoloji, İnşaat Mühendisliği bölümleri ve Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyeleri gündemden düşmeyen deprem tehlikesine karşı alınabilecek önlemler ışığında gazetemizin sorularına cevaplar verdi. Kütahya’da evler dayanıklı mı, değil mi gibi bir soru ile karşılaşıldığında verilebilecek cevabın incelemeden bir şey söylenemeyeceği olduğunu belirten Öğretim Üyeleri bunun gerekçesi olarak ta, “Çünkü mevcut yapıların dayanıklılığı tek başına betonun veya yapı donatı çeliğinin dayanımı ile değil projenin özellikleri, içerdiği düzensizlikler, zemin özellikleri gibi pek çok faktör ile değerlendirilebileceği unutulmamalıdır. “cümlesini dile getirdi.
DPÜ Öğretim Üyelerinin sorularımıza verdiği cevaplar şu şekilde;
EVLER YAPILIRKEN KULLANILAN MALZEME NASIL OLMALI?
Bir binanın projelendirme aşamasında öncelikle mimar avan proje hazırlar. Ardından inşaat mühendisi mimarın tasarladığı yapıyı ayakta tutacak taşıyıcı sistem seçimini gerçekleştirir. Taşıyıcı sistemde kullanılacak malzeme seçimini yapar, bu malzemelerin belirli standartlarda olması gerekir. Bunlarla ilgili TSE’nin yayınlamış olduğu standartlar mevcuttur. İnşaat mühendisi hazırladığı projede taşıyıcı sistemde kullanılacak malzemenin ne olması gerektiğini proje üzerine yazar. Projeler ifade edilen malzeme bilgisine muhakkak uyulması gerekir. Ülkemizde taşıyıcı sistem malzemesine göre en çok tercih edilen betonarme yapılardır. Beton ve demir (yapı donatı çeliği), betonarme yapılarda taşıyıcı sistemi oluşturan en önemli malzemelerdir. Özellikle beton, yapı donatı çeliğine oranla daha fazla dikkat ve önem gerektiren bir malzemedir. Betondan beklenen performans; şantiyedeki uygulamalardan, çevresel koşullardan ve işçilikten de etkilenmektedir. Bir yarı ürün olan beton, kullanıcının uygulamaları sonrasında bir son ürün hâline dönüşmektedir. Yapı donatı çeliğinde ise en büyük problem korozyondur. Korozyona uğramış yapı donatı çelikleri kendisinden beklenen mekanik performansı gerçekleştiremeyecektir. Yapı donatı çeliklerini yapıda korozyon riskinden korumanın en basit yolu geçirimsiz ve kaliteli betonla kaplamak olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle betonun kendisinden beklenen performansın yanında yapı donatı çeliğini korozyona karşı korumak gibi önemli bir görevi daha vardır. Bu sebeple hangi tür yapı olursa olsun inşa edilirken kullanılacak malzemeler, standartların belirttiği özellikleri sağlayan kaliteli malzemeler olmaları yanında, yerinde de servis ömrü süresince aynı performans özelliklerini koruyabilmeleri gerekir.
ZEMİN KOŞULLARININ YAPI DAVRANIŞINDAKİ ÖNEMİ NEDİR? ZAYIF ZEMİNLER ÜZERİNDE İNŞAAT YAPMAK UYGUN MUDUR?
Depremler sırasında, bir yapıya etki edecek olan deprem yüklerinin büyüklüğünü belirleyen en önemli parametrelerden birisi yapının altındaki zemin özellikleridir. Üst yapıda kullanılan malzemelerin seçimi mühendisler tarafından belirlenebilmesine karşın, bina türü yapıların oturacağı zemini seçme gibi bir hakkımız bulunmamaktadır. Ülkemizde yürürlükte olan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinde (TBDY, 2018), deprem yüklerinin hesabında kullanılacak olan tasarım spektrumlarının belirlenebilmesi için altı farklı yerel zemin sınıfı tanımlanmıştır. Bu zemin sınıflarının doğru olarak tespit edilmesi için kapsamlı sondaj çalışmalarının kusursuz olarak gerçekleştirilmesi, Zemin ve Temel Etüt Raporlarının ise güncel bilimsel yöntemlere dayalı olarak hazırlanması gerekmektedir. İnşa edilecek bir yapının imal edileceği alanı seçme imkânımız olduğunda elbette sağlam zemin koşullarına sahip arazilerin seçilmesi uygun olacaktır. Ancak, genel olarak inşaat mühendislerinden kendilerine gösterilen alan için proje hazırlamaları bekleneceği için, mevcut zemin koşullarını olduğu gibi kabul etmeleri ve yapılarını bu zemin koşullarına göre projelendirmeleri gerekmektedir. Mevcut temel zemininin yapı açısından emniyetli olmaması halinde ise uygun zemin iyileştirme yöntemleri ile yapı inşaatlarının gerçekleştirilmesi gündeme gelebilmektedir. Günümüz teknolojisinde, bilimsel veriler ve çalışmalardan taviz vermemek kaydıyla, her tür zeminde inşaat yapabilmek mümkündür. Ancak, niteliksiz ve kontrolsüz dolgu alanlar üzerine doğrudan yapıları inşa etmek uygun değildir, bu tür arazilerde öncelikle dolgu malzemesinin kaldırılması ve doğal zemin tabakaları üzerine yapıların inşa edilmesi gerekmektedir.
TOKİ BİNALARI NEDEN YIKILMIYOR?
TOKİ binaları ekseriyetle taşıyıcı sistemi salt perde olan sistemlerden meydana gelmektedir. Bunlar arasında istisnai durumlar da vardır. Taşıyıcı sisteminde betonarme perde elemanları bol olan sistemlerin depreme karşı dirençlerinin fazla olduğu bilinmektedir. Yaşanan deprem afeti sonrası da bu durum bir kez daha ortaya konmuş olmaktadır. Ayrıca, taşıyıcı sistemin perde elemanlardan oluşması tek başına depreme dayanıklılığı açıklamaz. TOKİ binalarının bir çoğu zemin yönünden daha uygun bölgelerde yer almaktadırlar. Diğer konut projelerinden farklı olmak üzere TOKİ tarafından inşa edilen yapıların çıkma, yumuşak kat vb. düzensiz durumları çoğu zaman içermeyecek şekilde projelendirildikleri de dikkati çeken bir durumdur. Bu değerlendirmelerin sayısal bilgi olmaksızın genel gözlemlere dayalı olarak verildiğini belirtmekte fayda vardır.
VATANDAŞLAR EV KİRALAMAK YA DA SATIN ALMAK İSTEDİĞİNDE DİKKAT ETMESİ GEREKENLER NELERDİR
Açıkça söylemek gerekirse, vatandaşların mevcut bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığını tam olarak anlama imkânı yoktur. Hatta, bir inşaat mühendisinin bile depreme dayanıklılık testleri yapılmadan bir bina hakkında kesin görüş bildirebilmesi mümkün değildir.
DEPREME DAYANIKLILIK TESTİ NEDİR? NASIL YAPILIR?
Depreme dayanıklılık testi ilgili bina hakkında bilgi toplanması, elde edilen bilgiler neticesinde yapıya etki edeceği öngörülen yükler altında taşıyıcı sistemde, deprem yönetmeliğinin tanımladığı güvenlik düzeylerinden hangisinde yer aldığının belirlenmesi olarak tanımlanabilir. Depreme dayanıklılık testleri iki şekilde yapılabilmektedir. Bunlardan ilki, 6306 sayılı kanuna göre riskli yapı tespitidir. Yasada riskli yapı; riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı veya yapıları tanımlamaktadır. Yasa hakkında detaylı bilgiye https://csb.gov.tr/sss/riskli-yapilar adresinden erişilebilir. İkinci seçenek ise riskli yapı tespitinden daha kapsamlı bir inceleme olan deprem performans analizidir. Deprem performans analizi sürecinde; 1) Yapı rölevesi çıkarılır, varsa projesiyle uygunluğu kontrol edilir. 2) Mevcut yapıda varsa hasarlar tespit edilir, 3) Yapıdan numune alınarak malzeme deneyleri gerçekleştirilir, 4) Yapısal elemanların donatı okumaları, sıyırma işlemiyle donatı tespitleri yapılır, 5) Zemin araştırması yapılır, 6) Deprem tehlike analizi yapılır, 7) Mevcut bina sistemlerinin değerlendirilmesi TBDY-2018 Bölüm 15’e göre yapılır, 8) Binanın deprem performansı belirlenir, 9) Yapının durumuna göre güçlendirme ya da yıkıp yeniden yapma opsiyonları sunulur, 10) Yapının durumuna göre farklı güçlendirme çözümlerinden yapı için en uygun olanı seçilir.