Sokak hayvanları şöyle yaptı, böyle yaptı diye bol bol haber okursunuz. Bugün size insan hayvanlarından bahsedeceğim. Masal okur gibi okuyun hele…

Önce, insan formunda doğan canlının da aslında bir hayvan türü olduğunu kabul etmeyenlerin tepkilerini iki gruba ayıralım isterseniz. Biri hakaret olarak görenler, diğeri materyalist bir saldırı olarak değerlendirip, kelâmî veya teolojik karşılık verenler.

Bir biyolojik gerçeğin hakaret sayılabilmesi nasıl mümkün olabilir? Böyle bir gerçeğe hakaretmiş gibi tepki vermek, aslında aklınıza, mantığınıza ve zekânıza yönelik kendi kendinize yapılmış bir hakarettir. İnsan dışındaki hayvanlar, aşağılık varlıklar değillerdir; dolayısıyla ilk etapta bir hayvan olduğunuzu kabul etmek, bir aşağılama anlamına gelmez. Bu açıdan bakıldığında insan hayvanı olmanızda bir sakınca yok gibi görünüyor, öyle değil mi? Aslında sorun insan hayvanı olarak kalmakta. Bunu izah etmek için biraz açalım mevzuyu, buyursunlar.

İnsan hayvanının tekâmüle ermesi nedir mesela? Tekâmül, herhangi bir sistemin veya varlığın daha yüksek bir düzeye, daha mükemmel bir duruma doğru ilerlemesi olarak ifade edilebilir. Bu anlamda, tekâmül, bir insanın zihinsel, manevi veya ahlâki gelişimini de kapsar.

Mesela insan hayvanı kendisi için yapılmış parkları, bahçeleri, eğlence alanlarını pisletir, kırar, döker. Bunu diğer hayvanlar yapmaz. Diğer hayvanlar bunu yapmayı öğrense belki onlar da yapar ama insan hayvanı zekâ bakımından daha gelişken olduğu için bu zekâsını olumsuz örneklerden alarak geliştirdiği, terbiye ve eğitim almadan yaşadığı için zalimliklere varan kötülüklerde başrol oynamakta. Keşke öyle olmasa ve hatta keşke bunlar bitse...

İnsan hayvanının insan olabilmesi için ne lazım?

Aileden başlayıp okulda devam eden iyi bir eğitim. Aile bireylerinin iyi birer örnek olması. Adalet, ahlak, yardımseverlik, merhamet ve vicdan gibi kavramların ta çocukluktan itibaren yaşanmaya başlaması gibi temel değerlerimiz.

Şuanda toplumun bir kısmı, maalesef ki insan hayvanı olarak yaşıyor. Hiç bana kızmayın, durum maalesef böyle. Şehvetinin kulu olmuş ama Allah’a kulluk davasında. Kibrinin esiri olmuş ama Hakk kelâmını dilinden düşürmez. Hırsı ensesinden tutup uçuruma götürüyor ama Kur’an’dan hadisten dem vurur. Kendisinden yardım bekleyenler varken o bilmem kaçıncı kez umreye gitmek için tur şirketlerinin kapısında sıra bekler. Şimdi bunlara nasıl olur da Allah’ın “Halifem” dediği şerefli İNSAN tabirini kullanabilirim?

Aslında konunun özünde şu vardır. İnsan olabilmenin temel taşı, güzel ahlâktır. Kütahyalı Sunullah Gaybi, insan olabilmeyi “Nefyi vücut ile ahlâkı hamide ve evsafı cemile sahibi olmaktır.” şeklinde tanımlar. Yani, fani olan insan adayının, en güzel ve en yüce ahlâk ile ahlaklanması ve bunun sonunda da en güzel elbise olan İNSAN elbisesi giyerek hayata devam etmesinden söz ediyor.

“Ahlâkı hamide nedir” derseniz, öğrendiğim kadarıyla birkaç belirgin özelliğini size aktarayım: Cömertliktir, zariflik ve temizliktir. Kirlerden temizlenmek, kinlerden kurtulmaktır. Şehvet ve arzuyu terk etmektir. Mütevazı olmak, yedirmek, içirmek, ikramda bulunmaktır. Sadakattir, vefadır. İnsanlık, incinmemek ve incitmemektir. Sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmektir. Bunlar çok temel kavramları olarak ahlâkı hamideyi anlatabilir diye düşünüyorum. Kaldı ki bunları anlatmak bendenize düşmez ancak İNSAN ile insan hayvanı arasındaki farkı tarif etmenin en güzel yolu bu.

Bu vasıflara sahip olana ben nasıl olur da insan hayvanı derim. O artık İNSAN olmuştur. İnsana insan denir. Bunları bana yazdıran, Aziz büyüğüm Mehmet Dumlu efendimin “Batmayan güneş, devam eden gölgeler” adlı eserinden kısa bir paragrafla bugünü tamam edelim…

İnsan; görünen, bilinenin dışında özü itibarıyla bütün yaratılanların en şereflisidir. İnsanın kendinde gizli bir hakikat vardır. Bu hakikat, onda daima bir tatminsizlik meydana getirir. Ne servet, ne sâmân, ne mevki, ne makam, ne şan ne de şöhret ona huzur vermez. Huzuru bulmak ve sükûnete erişmek isteyen insan, büyük bir arayışın içine girer. İşte tasavvuf eğitimi ihtiyacı bu noktada ortaya çıkar…

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Nice Karagöz'leri mahvetti bu suret perdesi, oynatan üstadı gör kurmuş muhabbet perdesi. KÜŞTERİ