Büyük taarruzun hazırlıkları ve yaşanan zorluklar
Yüzüncü Yıl Tarih Kültür Sanat ve Fotoğraf Derneği Başkanı Yaşar Saygılı, 9 Eylül’ün 103. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, Büyük Taarruz’un perde arkasına dikkat çekti. Saygılı, 26 Ağustos 1922 sabahı başlayan taarruzun olağanüstü bir gizlilikle yürütüldüğünü vurguladı.
Ordunun yüz binlerce askere aynı anda yiyecek, su ve mühimmat ulaştırmak zorunda olduğunu hatırlatan Saygılı, en büyük güçlüğün lojistik ihtiyaçlarda yaşandığını dile getirdi. Türk askerinin Afyon’un sarp arazilerinde, yetersiz beslenme, az uyku ve ağır yüklerle günlerce yürüdüğünü belirterek, “Bu zorluklara rağmen Mustafa Kemal Paşa’nın liderliği, askerlerin moralini yüksek tutarak ilerleyişi mümkün kıldı” dedi.
Takip harekâtı ve yıkımın gölgesinde ilerleyiş
Dumlupınar’daki kesin zafer sonrasında Türk ordusu, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle İzmir’e doğru hızla ilerledi. Ancak bu yolculuk, büyük bir yıkımın izleri üzerinde gerçekleşti. Kaçan Yunan ordusu, Türklerin ilerlemesini yavaşlatmak amacıyla köyleri, kasabaları ve tarlaları ateşe verdi.
Saygılı, özellikle Uşak, Turgutlu, Salihli ve Alaşehir gibi şehirlerin harap olduğunu belirterek, “En büyük acıyı siviller yaşadı. Manisa’nın %90’ından fazlası yakılıp yıkıldı, halk canını kurtarmak için dağlara sığınmak zorunda kaldı” ifadelerini kullandı. Türk askerinin her köyde yanmış evlerle ve perişan halkla karşılaştığını aktaran Saygılı, halkın kurtarıcı orduyu gözyaşlarıyla karşıladığını vurguladı.
İzmir’in kurtuluşu ve büyük yangın
9 Eylül 1922’de Türk ordusunun İzmir’e girişi, hem büyük bir zaferin hem de yeni bir trajedinin başlangıcı oldu. Şehirde, çekilen Yunan askerleri ve bazı Rum çetelerinin yağmalama girişimleriyle büyük bir kargaşa yaşandığını belirten Saygılı, ardından tarihe geçen İzmir Yangını’na değindi.
13 Eylül’e kadar devam eden ve kentin büyük bölümünü kül eden bu felaketin sorumluluğunun hâlâ tartışıldığını kaydeden Saygılı, “Yangın, Türk, Rum ve Ermeni mahallelerinin çoğunu yok etti. Kaos ve savaşın yarattığı ortam, felaketin boyutlarını artırdı” dedi.
Hem bir zafer hem de bir trajedi
Yaşar Saygılı, 26 Ağustos’tan 9 Eylül’e uzanan süreci şu sözlerle özetledi:
“Bu on altı gün, Türk milletinin azminin ve direnişinin sembolüdür. Ancak unutulmamalıdır ki bu destanın ardında hem askerlerin fedakârlığı hem de halkın yaşadığı büyük acılar vardır. Anadolu’nun gördüğü eşsiz yıkım, zaferin gölgesinde kalan bir başka gerçektir. Bu dönem hem bir destan, hem de bir trajediydi.”