KİMİN UMURUNDA…

Kimin umurunda, ne yaptığımız, ne yapmadığımız? Bilen bilir, bizi bilmeyen de bizi kendi gibi bilir… Her bir şey, asıl maksadından kopunca, kurgulanan bir düzende işlerin gösteri odaklı yapıldığı bir hengâmede, ne yaptığımız, ne yapmadığımız kimin umurunda?  Sahteliklerin içinde, kalitenin, elbette, problem gibi algılanması; olağan… Sallabaş tiplerin ve yanlışa çanak tutanların sarmalında yapılan doğru işlerin yanlış gibi algılanması son derece normal… Egoların öncelendiği bir ortamda ne kadar kolektif işler yapılabilir ki… Ortak akıl ile hareket yerine, anlık ve değişken kararlara göre ne kadar çözüm odaklı olunabilir ki…

Duyarlı olabilmek; zihinsel ve duygusal farkındalık gerektirir… Bu, bilinçli farkındalık ile olabilir… Bilinçli farkındalık, kendimize karşı duyarlı olabilmekle alâkalı… Bu, öz-duyarlık, birey olarak kendimize karşı sevecen olabilmemiz ve olumsuz deneyimleri problem hâline dönüştürmemiz vetiresinin/sürecinin doğal olarak kabul edilmesiyle ilintili… Birilerinin umurunda olmaktan ziyade kendimizin umurunda olabilmemizdir bu… Bu, duyarlı olabilmemizin ve duyarlı davranabilmemizin olmazsa olmazı… Duyarlı olmak, başkalarının ayak izlerini takip etmek değil, kendi yolumuzu çizebilmek… Bunun için ihtiyaç duyduğumuz, empati ve merhamet… Empati, insanların kalplerine dokunabilmemizin en güçlü yolu… Merhamet odaklı duyarlılık ise, sessizce dinlemek ve anlamaya çalışmakla ilgili… Unutmayalım, bir gülümsemeyle, dünyayı daha iyi ve daha yaşanabilir yer hâline getirebiliriz… Duyarlılık, insanların içindeki güzellikleri görebilmenin, yüreğimizi ve aklımızı birlikte kullanabilmenin sonucunda elde edilebilecek bir kazanım… Bu kazanım ile her bir şey umurumuzda olur; toplum içinde duyarlı ve sorumlu bir şekilde hareket edebiliriz…

Umurunda olmak, bireyin hem kendi yaşamına hem de topluma katkıda bulunmasını sağlayan önemli bir değer… Umurunda olmak, bireyin kendi dışında gerçekleşen olaylara, başka insanların hayatlarına ve toplumsal meselelerine duyarlılık göstermesi… Umurunda olmak, kişinin çevresine karşı sorumluluk bilinci taşıması ve aktif bir şekilde katılım göstermesi… Umurunda olmak, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde birçok olumlu etkinlerde ve olaylarda etkin ve etkili olabilmek… Her ne ya da her kim ise, umurumuzda olması, sosyal olabilmenin ve sosyal davranabilmenin icabı… Empati, merhamet, sevgi, saygı ve sorumluluk duygusu olmadan kim kime, dum duma… Empati, başkalarının duygularını anlama ve paylaşma yeteneği… Empati kurabilen bireyler, toplumda daha anlayışlı, hoşgörülü ve yardımlaşmaya açık olabilir… Merhametten yoksun empati ile sadece havanda su dövülür… Merhamet, sevgi, saygı ile toplum refaha, huzura kavuşur… Sorumluluk duygusuyla, yaşadığımız toplumun bir parçası olarak hareket edebiliriz ve toplumsal sorunlara çözüm bulabiliriz… İçinde bulunduğumuz toplumda, umurunda olma bilinciyle, sosyal adaletin sağlanmasına da katkı sağlayabiliriz… Çevremizdeki haksızlıklara ve eşitsizliklere duyarsız kalamayız, haksızlıkla mücadele etmek için çaba gösterebiliriz… Bireysel düzeyde duygusal doyuma ulaşırız, ilişkilerimizde sosyal bağlarımızı güçlendirebiliriz ve kişisel gelişimimizi olumlu yönde artırabiliriz… Başkalarına yardım ederek, kendimizi daha iyi hissedebiliriz ve hayatımıza anlam katabiliriz; sosyal ilişkilerimizi güçlendirebiliriz ve daha sağlam dostlukların kurulmasına vesile olabiliriz… Toplumsal düzeyde de, kolektif bilincin oluşmasına katkı sağlayabiliriz… Toplumda birbirimize destek olup, dayanışma duygumuzu pekiştirerek, toplumsal sorunların daha hızlı ve etkili bir şekilde çözülmesini sağlayabiliriz…

‘Bana ne’ demeyen, umurunda olan bireyler, sosyal projelere katılım gösterir, gönüllülük faaliyetlerinde bulunur ve toplumun genel refahını artırmak için çaba gösterirler. Önemli olan, umurunda olma bilincimizin geliştirilmesi…  Umurunda olma bilincinin geliştirilmesi, eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleriyle mümkün… Eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler, öğrencilere empati, merhamet, sevgi, saygı, sorumluluk bilincini aşılayarak etik ve kadim medeniyet değerlerimizi önceleyen davranış ve farkındalık eğitimleriyle vb. etkinliklerle bu sürece katkı sağlamalı… Öyle bir şuur olmalı ki, umurunda olanların egemen olduğu bir toplumu birlikte inşa edebilelim…  Bunu en anlamlı bir şekilde haykıran ses: “… ‘Kim var, diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert ‘ben varım!’ cevabını verici, her ferdi ‘benim olmadığım yerde kimse yoktur!’ duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...” (Necip Fazıl Kısakürek)…

Umurumuzda olunca her bir şey, ülkemiz ve insanlık için evrensel ve öz değerlerimizi harekete geçirebiliriz, sahip olduklarımızı hakça bölüşebiliriz… İhtiyacımız olan, iki elimizi, akımızı ve yüreğimizi birlikte kullanabilmemiz… “Tek elle alkışlanmaz.” (Çin Atasözü)… “Eller çoğalınca işler hafifler.” (İngiliz Atasözü”… “Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada durabilmek ilerlemedir, birlikte çalışmak başarıdır.” (Henry Ford)… Uymamız gereken ölçü: “İncinsen de incitme… Bir olalım, iri olalım, diri olalım… İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır… İyiyi ve kötüyü seçen akıldır… Çalışmadan geçinenler, bizden değillerdir.” (Hacı Bektaş Veli)… “Yolunuza engeller çıkacak, başarısızlıklar olacak, düşmanlarınız, yaptığınız işe karşı gelenler bazen zafer elde edecekler, ama siz sönmeyin. Ümitsizliğe kapılmayın! Hiçbir zaman ellerinizi indirerek vazgeçmeyin!” (Beyaz Zambaklar Ülkesi, Grigory Petrov)… Şer güçlere, emperyalistlere, vatanımıza kastedenlere ve işbirlikçileri olan içimizdeki hainlere karşı tek yürek, tek yumruk, tek dil velhasıl tek vücut olmak gerek, her bir şeyin umurumuzda olması gerek… Hedefimizden ve yürüdüğümüz yoldan emin olunca, engeller mola yerleri (dinlenme noktaları) olurlar… Bilmeliyiz ki  “Başağın iyi yetişmesine engel olan şey, zararlı otlar değil, çiftçinin ihmalidir.” (Konfüçyüs)…

Umurumuzda olmalı her bir şey ve her bir kimse… Umurumuzda olmayınca üç maymundan biri olmak durumunda oluruz… Üç maymunu oynamak… Deyim, günümüze kadar çok farklı şekilde ulaşmış; asıl anlamı olan ‘kötülüklere bulaşmama’ olarak değil,  ‘kötülükleri görmezden gelmek ve söylememek’ anlamında anlaşılır hâle evrilmiş… Gerçeklere gözünü kapatıp başını derde sokmamayı, doğruları dinlemeden ve söylemeden kurnazlıkla aradan sıyrılmayı ima etmekte… Gerçekte üç maymunun simgelediği değerler farklı… Üç maymun, eski Japon Koshin Folk geleneklerine dayanmakta… Japonca isimleri Mizaru, Kikazaru, İwazaru olan bilge maymunlar... İki eliyle gözünü kapatan maymun Mizaru, kötü gözle bakmamayı; kulaklarını kapatan Kikazaru'nun mesajı, kötüyü dinlememeyi; ağzını kapatan İwazaru, kötü söz söylememeyi salık vermekte… Üç maymunu ‘sorumsuzluk ve kayıtsızlığın sembolü’ gibi mi; ‘edepli, ahlâklı olmanın bir yolu’ mu olarak algılamak durumundayız? Üç maymunu oynamak, nereye çekilirse çekilsin, bize düşen, olumsuzlukları yansıtan tarafıyla umursamazlık illetine düşmemek adına güzel bir çağrışım olmalı… Gerçi, günümüzde 4. ve 5. maymunlardan söz etmeye başladığımız hengâmede ne desek ne yapsak beyhude… Mesele, umurumuzda olmak ya da umurumuzda olmamak noktası… Anlayana bir nokta, anlamayana üç nokta… Düşünme zahmetine katlanmayana noktalı sopa (ünlem)! Mal olana sözümüz yok… Mal olan, mal mal bakar... Lafını düşünmeden konuşan, aynada gördüğü kendini, başkası zanneder… Maksadı ve ayarı kaçan, mâlum terör örgütü kast edilerek 28.10.2015’te söylenen “…Fırat'ın ötesine karşısına geçemezsiniz diyor. Eee… Geçecekler, göreceksin. Sen de suyun bu tarafından izleyeceksin. Mal mal izleyeceksin...”sözü, sözün sahibini ve yandaşlarını bir gün gelir mahcup eder, yerle bir eder, herkesin gerçek yüzünü ayan beyan eder… Emperyalistlerin itelemesiyle Fırat’ın batısına-doğusuna geçenler de, gün gelir topuklarına bakmadan gerisin geriye, bir daha gelmemek üzere giderler… Gözden ırak olan, gönülden suriye olamayan, millî olamayan, hep birlikte Türkiye diyemeyen, meseleye fransız-ingiliz-amerikan-alman-israil… kalır; evdeki bulgurdan da olur…   

‘Bana dokunmayan (beni sokmayan, kendilerine kötülüğü dokunmayana ilişmeyen) yılan bin yaşasın.’ diyen zihniyetin adıdır, umurunda olmamak… Ağrımayan başımız ağrımalı; saçı bitmeyen öksüz ve yetimin hakkının iç edilmesine duyarlı olunmalı… Gerçekten, insan olabilmek ve insan kalabilmek istiyorsak…

Selam, sevgi ve saygılarımla.

https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz dileğiyle…