Geçen perşembe günü bir yakınım beyin kanaması geçirdi ve yoğun bakıma yatırılması gerekiyordu. Hastane yoğun bakım ünitelerinde yer olmadığı ve şehir dışına sevk edileceği söylendi. Son dakikada özel bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde yer bulundu ve hastamız orada yoğun bakıma alındı.

Anlatacağım o ki şuanda Kütahya’da adı konulmamış bir salgın var ve kimse (resmi makam) bu konuda insanları uyarmıyor. Çevrenizdeki kişilere bir bakın. 10 kişiden 5’i hasta. Kimi ayakta geçiriyor kimi evde yatarak iyi olmaya çalışıyor. Etrafımız hasta insanlarla çevrili. 

2020 yılını hatırlayın, korona adı verilen hastalığa neden olan COVID-19 virüsü mutasyonlara uğrayıp yeniden baş göstermişçesine insanları etkisi altına alıyor. Burada benim kızdığım şey şu; madem böyle bir salgın var insanlar neden uyarılmıyor? Maske, sosyal mesafe ve benzeri önlem almaları için halka çağrı yapılmıyor?

“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” mantığı mı güdülüyor? Bu durum sadece Kütahya’da yok elbette. Sadece Kütahya’ya özgü bir durum değil yakındığım konu. Ankara’da yoğun bakıma yatması gereken ancak yer bulunamayan bir hastanın sedyede can verdiğini de biliyorum.

Vahşi kapitalizm bu kadar pis bir şey işte. İnsan canının hiçbir kıymeti yok…

KÜTAHYA’DA MONOTONLUK SARMALI

Yaklaşık 575 bin kişinin yaşadığı Kütahya ilinin en büyük ilçesi olan merkez ilçenin nüfusu 258-260 bin civarında seyrediyor. İl nüfusunun yüzde 80’i şehirlerde yaşamakta. Yüzde 20’lik bir kesim ise kırsal alanlarda ikamet ediyor. Bunların da yüzde 10’u çalışmak için günlük olarak şehre gelip geri dönüyor.

Sizi rakamlara boğmak istemiyorum ama anlatacaklarımla ilgili kafanızda biraz şekillensin istedim. Kütahya’da gerçekten çok ama çok monotonlaşan bir yaşam süren insanlar, adeta birer robot gibi oldu. Hafta sonu Kütahya’nın tek AVM’sine gittim. Dışarıda araç park edecek yer kalmamış. AVM’nin içi ana baba günü. İnsanlar yapacak daha farklı bir şey bulamadığı için kendini buralara atmış. Yaz aylarında hava güzel olduğunda da piknik vs. gibi etkinliklerle sosyalleşebiliyor.

Mesela hafta sonunu Eskişehir’de geçiren birinin yapabilecekleri o kadar çok ki saymaya kalksam yazımı bunlarla tamamlamak zorunda kalırım. Hakeza Afyonkarahisar, Balıkesir, Manisa ve bu gibi illerde monotonlaşan bir hayat gözlemleyemezsiniz.

Kütahya’da insanların sosyalleşme algısı çoktan değişmiş. Bunun en büyük etkeni ekonomik durum (fakirlik) ve kentli olamamaktır. Köyden şehre göçen on binlerce insan kafa olarak hala köy kafasında, şehirli olmanın gerektirdiği hiçbir şeyden bihaber olarak yaşıyor.

Çok sevdiğim bir dostumla yarı şaka, yarı ciddi muhabbet ederken söz “Kütahya’nın asosyal” bir yapıya hâkim olduğu, medeni olabilme şartlarının birçoğunun Kütahya’da olmadığı, olamadığı gibi şeylere kadar geldi. Eskişehir’den söz ediyorduk. Mesela bizim Germiyan Sokak’ı Büyükerşen Hoca zihniyetine teslim etseydik şimdi TÜGVA benzeri vakıfların kontrolünde olmaz, kültür ve turizme hizmet eden bir halde olurdu. TÜGVA ve türevleri vakıflara başka yerler bulunabilirdi. Bunlardan bahsedip biraz da dertleniyorduk.

Yan masada, kulağını bize vermiş ne konuştuğumuzu anlamaya çalışan ve “primat soyu” iddialarına delil olabilecek niteliklere haiz bir canlı, “Beğenmiyorsan git Kütahya’dan” dedi. Döndüm, hafifçe gülümsedim ve “tamam” dedim. Muhabbetimize kaldığım yerden devam ettik. Bana “Beğenmiyorsan git” diyen türüne henüz karar veremediğim canlı birkaç dakika sonra yanımızdan ayrılarak uzaklaştı.

Oysa Kütahya böyle bir il değildi. Tarih bize Kütahya’nın medeniyet beşiği bir il olduğunu ve nice olgun insanlar yetiştirdiğini anlatıyordu. Kütahyalı şair Firâki “Ey Firaki şehrimiz şahin yuvasıdır bizim. Anınçün anadan doğmamız şahbaz olur” diyerek Kütahya ile ilgili unsurlar ihtiva eden methiyeler düzmüştü güzel Kütahya’ya.

Nerede kaldı o Kütahya? Bilen varsa lütfen yerini tarif etsin de türüne karar veremediğim canlının yapmamı istediği şeyi yapayım…

Sevgiyle kalın…

GÜZEL CÜMLELER

Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya’ya. SULTAN VELED