Şimdi uzaklarda kalan bir şehir vardır
Camileri yıkılmış, minareleri yarım
Bu şehrin çilesini ben çekerim yıllardır
Hasretini ben duyarım.
Takvim yaprakları 25 Şubat 1992’yi gösterirken akşam karanlığında Sovyetler Birliğinin 366. Alayının desteğindeki Ermenistan ordusu, beş bin yıllık Türk toprağı Karabağ’da ilerliyordu.
Hedef Hocalı kasabasıydı.
Hocalı masumdu…
Hocalı savunmasızdı…
Hocalı uykudaydı…
Ve gece yarısı kanlı saldırı başladı.
Gözü dönmüş Ermeni askerleri sabaha kadar çocuk, kadın, yaşlı, genç demeden insanlık tarihinin en büyük katliamlarından birini gerçekleştirdiler.
26 Şubat 1992 günü Hocalı’da 83 çocuk cennete uçtu.
26 Şubat 1992 günü Hocalı’da 106 kadın Ermeni süngüleriyle delik deşik edildi.
26 Şubat 1992 günü Hocalı’da 70 aksakallı dedenin gövdesi toprağa düştü.
Ve 26 Şubat günü Hocalı’da resmi rakamlara göre 613 Türk’ün kanı kutsal Karabağ toprağını suladı.
Binlerce kişi yaralandı, binlerce kişi de kayboldu.
O gece, insanların kafa derileri yüzüldü; elleri kolları vücutlarından koparıldı, gözleri oyuldu; günahsız insanlar diri diri yakıldı.
Bütün bunları, okul duvarlarındaki haritalarında, on iki ilimizi kendilerine ait olarak gösteren, milli marşlarında “Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün!” yazan, bayrağında Ağrı dağının resmi bulunan komşumuz (!) Ermenistan yaptı.
Peki, biz ne yaptık?
Tüm medeni (!) dünya gibi olayları uzaktan seyrettik.
Daha sonra, Amerika’dan ve Avrupa’dan gelen baskılara boyun eğerek “açılım süreci” başlattık.
Her fırsatta Ermenistan’la dost olduğumuzu söyledik.
Sınır kapılarını açarak Ermenistan’ın rahat nefes almasını sağladık.
Türkiye-Ermenistan hava koridorunu açtık, Ermenistan’a gıda yardımında bulunduk.
Cumhurbaşkanımız Erivan'da Sarkisyan'la birlikte futbol maçı izledi.
Ermenistan’ın “Büyük Ermenistan” hayalini bilmezden geldik.
İsrail’in Orta Doğu’daki şiddet içeren yayılmacı ve soykırım politikalarının aynısını Güney Kafkasya’da Ermenistan’ın uygulamaya çalıştığını görmezden geldik.
Nihayet 2020 yılının sonbaharında Türkiye’nin desteklediği Azerbaycan ordusu Karabağ’da 44 gün süren şiddetli bir savaştan sonra bölgeyi Ermenilerden kurtararak büyük bir zafer kazandı.
Azerbaycan ordusunun 19 Eylül 2023'te düzenlediği anti terör operasyonunda Hocalı da toprakların gerçek sahiplerinin kontrolüne geçti.
İnsanlık tarihine kara bir leke olarak geçen katliam hiçbir zaman unutulmayacak ve yüreklerdeki acısı geçmeyecek olsa da işgal altındaki toprakların kurtarılması Azerbaycanlıların kalbine su serpti.
Aradan otuz üç yıl geçti…
Dünya İnsan Hakları İzleme Örgütü, 26 Şubat 1992’de Hocalı’da yaşananları “katliam” olarak kabul etti.
Azerbaycan ise 26 Şubat’ı “Hocalı Soykırımı Günü” ilan etti.
Meksika, Kolombiya, Endonezya, Pakistan gibi ülkeler Azerbaycan’ın girişimleriyle Ermenilerin Karabağ’da yaptıklarını bir “soykırım” olarak kabul ettiler.
TBMM’den beklentimiz, ülkemizde de 26 Şubat Gününü Hocalı Soykırımı Günü olarak ilan etmesidir.
Hükümetten beklentimiz, Gazze’de, Batı Şeria’da İsrail tarafından yapılan insanlık ihlallerine karşı uluslararası alanda harcadığı çabayı, Ermenistan işgali altındaki Karabağ için, Suşa, Kelbecer ve Ağdam’daki insanlık ihlalleri için de harcamasıdır.
Hrant Dink’in ölümü üzerine ağıt yakanlardan, her fırsatta “Hepimiz Ermeni’yiz!” diye bağıranlardan beklentimiz, 26 Şubat günü bir kere de “Hepimiz Türk’üz! Hepimiz Azeri’yiz!” diye haykırmalarıdır.
İlimizi yönetenlerden beklentimiz, Hollanda’nın başkenti Lahey’de, Meksika’nın başkenti Meksiko’da, Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da, Kızılcahamam’da, Beypazarı’nda, Keçiören’de, Uşak'ta ve Isparta’da yapıldığı gibi, şehrimizin merkezindeki Azerbaycan Parkı’na Hocalı Soykırımı Anıtı dikilmesidir.
Yavuz Bülent Bâkiler’le başladık yine onun mısralarıyla bitirelim:
Güzelim türküleri türkülerimiz gibidir
Ve kalpaklı, bindallı oyunlarını balam
Bilenlerimiz bilir.
Bir gün, bir selâm gitse Anadolu’mdan
O şehirden sımsıcak bin selâm gelir.